Live with it перевод на турецкий
2,171 параллельный перевод
I don't know how much longer I can live with it.
- Bu vicdan azabına nasıl katlanacağım acaba.
sounds perfect in theory but the ultimate question becomes not whether you can live with it...
Teoride harika ama asıl soru onu yaşamadığın da değil...
We've learnt to live with it over the years.
Onca yıldan sonra alıştık.
But you could live with it, right?
Ama yine de fena olmazdı, değil mi?
You're gonna have to be able to live with it.
Bununla yaşamak zorundasın.
Whatever it is, we all have to live with it.
Her ne oluyorsa, bununla yaşamamız gerekecek.
Well then we live with it, but if we sit on our hands... and do nothing as Stonehenge destroys the world, no one lives.
O zaman bu kararımızla yaşamak zorundayız, ancak Stonehenge dünyayı yok ederken ellerimiz bağlı oturursak, kimse yaşamayacak.
Yes, but it's me who has to live with it.
Evet ama, o adla yaşamak zorundayım.
You've just... You've just got to live with it.
Sen bununla yaşamak zorundasın.
But do not worry he'll live with it.
- Ama endişelenmeyin onu gönderdik.
- Trying to work out how I live with it.
- Sadece buna alışmaya çalışıyorum.
- Live with it.
- Dayanacaksın.
But I live with it.
Ama bununla yaşamayı öğrendim.
You just... you learn to live with it.
- Kabullenmek zorunda kalınmamalı.
But how to live with it?
Ama nasıl yaşar ki insan bununla
The pain will never go away but you can learn to live with it.
Acısı asla dinmiyor, ancak bununla yaşamayı öğreniyorsun.
I'm not going to lie to you : You will need to learn to live with it.
Bununla yaşamayı öğrenmelisiniz.
Not my best work, but I can live with it.
En iyi eserim değil, ama bununla da yaşayabilirim.
He couldn't live with it.
O da buna tahammül edememiş.
- we'll just have to live with it. - Are you kidding?
- Şaka mı yapıyorsun?
Usually in life when you make a stupid decision, you just have to live with it.
Genelde verdiğimiz aptalca kararlarla yaşamak zorundayızdır.
They can love someone a lot and yet find it tough to live with them...
Aşk'ı layık olan birinde yaşamayı bulduğumuz elimizdeki ile yetinmek zorlaşır...
Why is it that you don't live with him?
Peki neden onunla birlikte yaşamıyorsunuz?
Life is very short, my friends.. .. but it's long enough if you live with all your heart.
Hayat çok kısa dostlar fakat hissederek yaşarsanız yeterince uzun.
But if something terrible happens, and you could have done something to stop it, I don't think you'd be able to live with yourself.
Ama korkunç bir şeyler oluyorsa ve sen de bunları durdurabilecekken bir şeyler yapmamışsan bununla yaşayabileceğini hiç sanmıyorum.
It'd be nice to live with you.
Seninle yaşamak hoş olurdu.
It'd be good to live with you, seeing only good things.
Sadece güzel şeyler görmek, seninle yaşamak çok iyi olurdu.
So Bobby, you ask, when you live each day as it was my last, will be with your wife?
Böylece Bobby, size soruyorum, Her gün canlı olarak ne zaman bu benim son oldu karınız olacak?
But you want to live A few days ago. I expect it will with your be the same.
Siz yaşamak istiyordunuz di mi?
There any rules about taking TV interviews and promotions for not shooting a killer dead when I'm the one who's gotta live with doing it?
Bir katili öldürdüğüm için bunla yaşamak zorunda olan benim fakat sen röportajlar verip terfi ederken kural yok ha?
It won't work out that way, and we're the ones that are gonna have to live with this.
İşler böyle yürümüyor. Bununla birlikte yaşaması gereken biz oluyoruz.
I mean, you think you do, and then life, it just... It tears it outta ya. And... and you live with that and...
Yani, bildiğini sanarsın ardından hayat seni parçalar ve bununla yaşarsın, sonra...
Live with it.
Katılacaksın.
With a great principal and outstanding teachers, it can produce amazing results, but you can't go there unless you live in that neighborhood.
Süper bir müdür ve sıradışı öğretmenlerle, inanılmaz sonuçlar üretebiliyorlar, fakat o mahallede yaşamıyorsanız, o okula kayıt yaptıramıyorsunuz.
It is with pleasure that I announce the official commencement of our live-aboard program.
Sizlere "Gemide Yaşam" programımızın resmen başladığını duyurmak benim için büyük bir mutluluk.
Dogs are supposed to be able to instinctively live with purpose, not even to have think about it, just born like that.
Köpekler hiç düşünmeden, içgüdüsel olarak bir amaca sahip olmalıdırlar. Öyle doğarsın.
To live with themselves, to deny their humanity, it's quite a trick.
Onlarla yaşayıp, insanlıklarını reddetmek, sağlam bir hile.
You want to live here, you want to be friends with violet - That is your business, And I will not make it about me.
Burada yaşamak, Violet'la arkadaş olmak istemen seni ilgilendirir ve bunu kendimle ilgili olarak görmeyeceğim.
Live with it.
Kabullen.
That's it. - Slava, if you're so clever... Go and live with her yourself!
Slav, eğer o kadar zekiysen git onunla sen yaşa
Well, it's nice to know I can spend my last night with vanessa And come home to my family, fighting like They still live here.
Vanessa'yla son gecemi burada geçirebileceğimi düşünürken eve gelip, ailemi sanki hala burada yaşıyorlarmış gibi kavga ederken görmek güzel.
Maybe it wasn't Evie's fault, but I had to go live with my parents in Florida till I find something else.
Belki bu tam olarak Evie'nin suçu sayılmaz ama ailemle birlikte, yeni bir iş bulana kadar Florida'da yaşamam gerekiyor.
The things I've done to earn it the things that I've had to do I've got to live with them.
Kazanmak için yaptığım şeyler... yapmak zorunda kaldığım şeyler... onlarla yaşamak zorundayım.
No one really knew why, but it was believed that when the great chief Muhluri died, the lion followed him as if to live with the ancestors.
Kimse sebebini gerçekten bilmiyordu ama büyük şef Muhluri öldüğünde atalarıyla birlikte yaşamasına uygun olarak aslanın onu takip ettiğine inanılıyordu.
How much worse would it be to live with an abusive, drunken step-father?
Alkolik ve tacizci bir üvey baba ile yaşamak ne kadar berbattır.
You'll have to live with smelling like garlic all day but it may take the edge off your pain medication.
Bütün gün sarımsak kokusuyla yaşayacak olma fikrine alışmalısın. ... ama bu acı eşiğini azaltacaktır.
So, uh, listen, the thing is, dad, the hospital says you're gonna need somebody to live in the house with u, and, Rusty, it's gonna start snowing any day now,
Peki, dinleyin : Sorun şu ki baba hastane tek başına kalamayacağını söylüyor.
It is riddled with live insect larvae.
Canlı böcek lavralarıyla birlikte eleniyor.
So, even though we live in Florida, which is a state covered with beaches, you're all in agreement that because Mexico has beaches, it's an island?
Tıpkı bizim yaşadığımız kumsallarla çevrili Florida'daki gibi olmasına rağmen,... hepiniz Meksika'nın kumsalları olduğundan dolayı oranın ada olduğu konusunda hem fikir misiniz?
Look, if something bad happens to Kurt, and we didn't do anything to stop it, we'll never be able to live with ourselves.
Bakın, eğer Kurt'e kötü bir şey olursa ve engellemek için hiçbir şey yapmadıysak kendimizi hiç affetmeyiz.
Failure is something we have to live with but it's how you overcome it that defines you.
Başarısızlık hepimizin birlikte yaşamayı öğrenmesi gereken bir şey. Ama seni tanımlayan şey nasıl üstesinden geldiğindir.
with it 82
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72