Magistrate перевод на турецкий
1,523 параллельный перевод
This is the town militia and I am the chief magistrate.
Bu kasabanın halk ordusu... ve bende baş sulh yargıcıyım!
As of tonight I intend to run against Istafan, as chief magistrate of our town!
Bu gece itibariyle... kasabamızın baş sulh yargıcı olarak İstafan'a karşı adaylığımı koymaya niyetliyim.
Sleep it off, girl, and tell it to the magistrate.
Uyu bakalım, kız, ve bunları sulh yargıcına anlatırsın.
We are joined by Dr. Thomas Lancaster, Reverend Steenwyck, our able Magistrate Samuel Philipse, and lastly, this fine fellow is James Hardenbrook, our notary.
Buradakiler, Dr. Thomas Lancaster, Reverend Steenwyck, yargıcımız Samuel Philipse, ve son olarak, dostum James Hardenbrook ; noterimiz.
What are you running from, Magistrate Philipse?
Neden kaçıyorsunuz Yargıç Philipse?
She came to me for advice as town magistrate to protect the rights of her child.
Bana kasabanın yargıcı sıfatıyla çocuğunun haklarını güvence altına almam için geldi.
You, a magistrate, and your head full of such nonsense.
Siz bir yargıçsınız ve aklınız bu saçmalıklarla dolu.
This time, it's a magistrate that's dead and...
Bu sefer öldürülen kasabanın yargıcı.
Notary Hardenbrook, and Magistrate Philipse.
Noter Hardenbrook. Ve Yargıç Philipse.
All frightened men, arguing together on the very night Magistrate Philipse was killed.
Hepsi de Yargıç Philisse'in öldürüldüğü gece birbirleriyle tartışan kişiler.
The doctor, the reverend, the notary, and the magistrate.
Doktor, toprak sahibi, noter ve yargıç.
Magistrate Philipse knew there were five bodies to four graves.
Yargı Philipse dört mezarda beş ceset olduğunu biliyordu.
Magistrate Philipse gave protection of the law.
Yargıç Philip ise yasal koruma sağladı.
The one who found him recognized the uniform. The magistrate notified us.
Yargıç üniformamızı tanıyıp bize haber göndermiş.
Oh, yes, Osborne's a bit of a genius. I was saying at the magistrate's meeting :
Oh, evet, Osborne bir çeşit dahi.Sulh hakimlerinin toplantısında kendim demiştim :
But fortunately I was able to bribe a magistrate and was released early... so I came to America to find a better life.
Ama şansıma bir hâkime rüşvet verebildim ve erken bırakıldım... böylece daha iyi bir hayat için Amerika'ya geldim.
- All right. It took us three months to get a magistrate to give us a wiretap on'em.
Dinleme izni almak 3 ay sürdü.
Has the magistrate issued orders to shoot?
Sulh yargıcı, emirleri çıkardı mı?
The magistrate has signed the orders.
Sulh yargıcı, emirleri imzaladı.
That's what the Carabinieri and the Magistrate say.
Polis ve Yargıç'ın söyledikleri bunlar.
I thought I could film them explaining the case if I met all the protagonists - the youngsters gathered on the square, the manager of the shop, and the magistrate from the court, who seemed concerned and polite.
Olaya karışan herkesle, meydana toplanmış gençlerle mağaza müdürüyle, ilgili ve nazik görünen mahkeme yargıcıyla tanışabilirsem onları davayı anlatırken filme çekebileceğimi düşündüm.
Abbot Deguerry from the Madeleine, court magistrate President Bonjean, and other priests. All shot in the most cowardly way at the Roquette Prison.
Almanya'da tek istediğimiz şey barıştı, işimizin başına dönebilmek için sarsılmaz bir hükümet istemiştik,... iş her şeyden önce gelir!
The Colonel tried to convince the Magistrate... gave me shelter, tried to use his influence, but... it was useless.
Albay hakime gitti ve ikna etmeye çalıştı... bana saklanacak yer verdi, nüfuzunu kullanmaya çalıştı ama... bir işe yaramadı.
See page 131, the magistrate here, And the peasant classes... -
131. sayfaya bakın, burada yargıç ve köylü sınıfı...
Edmond Dantes, you are under arrest by order of the magistrate of Marseilles.
Edmond Dantes, Marsilya yargıcının emriyle, tutuklusunuz.
I am the chief magistrate, an official of the new regime.
Yeni hükümetin baş hakimiyim.
We are here to plead the case of Edmond Dantes, Magistrate.
Buraya Edmond Dantes için af dilemeye geldik, Sayın Hakim.
Strange that a chief magistrate would burn evidence... of a treasonous conspiracy... and then imprison the only man... who was aware of Monsieur Clarion's connection... to that conspiracy.
Baş Hakimin vatan hainliği suçlaması yapılan bir meselede... tek kanıtı yakması çok tuhaf. Ayrıca Mösyö Clarion'la... bağlantısı olan birini... hapse atması da.
The magistrate who sent you here is giving you both another chance.
Sizi buraya gönderen hâkim size bir şans daha veriyor.
A favour from the magistrate.
Hâkimden ufak bir iyilik.
Your dare to bump into the son of the Magistrate.
Sulh hakiminin oğluna çarpmaya nasıl cüret edersin?
The Magistrate has decided That this can not be categorized as a criminal case. But simply a civil one.
Sulh ceza mahkemesi... bunun ceza davası değil... hukuk davası olduğu görüşünde.
To the magistrate.
Yargıca gideceğim.
Mr. Advocate here can argue with a magistrate...
Bay Advocate burda tartışmada hakim olabilir
During the Cold War, the Russians built a massive bomb shelter under the magistrate's bureau.
Soğuk Savaş'ta Ruslar valiliğin altına dev bir bomba sığınağı yaptırdı.
You'll have to appear before a magistrate on Tandar Prime.
Önce Tandar Prime yargıcının huzuruna çıkmanız gerek.
When you arrive at Tandar Prime, you'll be contacted by the Central Magistrate's Ofice.
Tandar Prime'a geldiğinizde, Merkez Sulh Ofisi ile kontak kuracaksınız
- The magistrate assigned to the case is in the middle of a very complex proceeding, and it's taking more time than he expected.
Bu davaya atanan yargıç çok karmaşık bir dava olduğu için daha fazla zaman istemiş.
The magistrate feels that we let the ambassador go too quickly.
Sulh Hakimi Büyükelçinin çok çabuk ayrıldığını düşünüyor.
Your magistrate seemed in a big hurry to get rid of her.
Hakiminiz onu almamız için oldukça aceleci davranıyordu.
I was here a few years back, like I said pulled a second story, stole a lot of scratch from the magistrate up on the hill but things went... way south.
Daha önce söylediğim gibi bir kaç yol önce buradaydım... hikayeye ek olarak tepede oturan sulh yargıcından yüklü bir para çaldım... fakat işler... topukladım.
I crossed the magistrate of this company town Understand?
Bu kasabının yargıcının yoluna çıktım. Anlaşıldı mı?
- Magistrate Higgins, I may presume
- Siz Sulh Yargıcı Higgins'siniz.
And he saw the magistrate taking'? ?
~ o gördü yargıcın her doları ~
So the magistrate, he let you folks keep all that cash?
Yani sulh yargıcı sizin bütün parayı almanıza izin verdi mi?
Magistrate Higgins
Yargıç Higgins.
- The magistrate says no
- Yargıç olmaz dedi.
Whole lot of money in a magistrate's safe, weren't there, Jayne?
Sulh yargıcından ne kadar çok parayı çalmıştık değil mi Jayne?
But Magistrate...
Ama efendim...
It seems that Magistrate Choi stole it
Anlaşılan yargıç Choi, altınları çalmış.
Magistrate Choi is a wanted man in Korea
Yargıç Choi, Kore'de aranan bir adam.