Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ M ] / Make it or break it

Make it or break it перевод на турецкий

44 параллельный перевод
This is a "make it or break it" job.
Bu "al ve bırak" tarzı bir iş değil.
This year, the winner gets a walk-on role on Make It or Break It.
Bu yılın kazananına "Make It or Break It" dizisinde rol vereceklermiş.
Make It or Break It?
Make It or Break It mi?
- This is a make it or break it for us.
- Bizim için ölüm kalım meselesi.
The only thing that's really going to make it or break it for them is if they can get their execution right.
Onlar için bunu büyük bir başarı ya da büyük bir felaket yapabilecek tek şey uygulamalarını doğru yapıp yapamamaları.
{ n8 } ♪ That's where you make it or break it ♪ { n8 } ♪ The streets ♪
# Ya kazanır ya da kaybedersin orada Sokaklar #
It's make or break.
Ya başlangıç, ya da son.
You make a break for it and we shoot you both in the back or you can toss over them guns.
Ya kaçarsın ve seni arkadan vururuz or you can toss over them guns.
Make or break, is that it?
Yap ya da parçala, öyle mi?
And make it quick or we'll break it down.
Acele et, yoksa kıracağız onu.
Is it gonna make or break your day if I do or don't buy a hat, stranger?
Şapka almak ya da almamak sizi sevindirir mi yoksa üzer mi, yabancı?
The kind that can make a man's career or break it.
Bir adama kariyer yaptırabilecek ya da olanı da mahvedecek türden.
You could tell me you suddenly feel strange about us, that we need a break because you don't seem to know me, and maybe you never did. Or- - And now I'll make it really easy for you, Dawson- -
Aramızda yabancılık hissediyorsan ve ara vermemizi istiyorsan söyleyebilirsin beni tanımıs gibi görmüyorsun, belkide hic tanımadın yada... simdi senin icin herseyi kolaylastıracagım, Dawson...
Next thing, you're going to be telling me is I owe it to all the little kids to break the home-run record, or I owe it to the black folks, who think I'm one of them, to make it to the majors,
Az sonra bana, o çocuklara bir rekor borçlu olduğumu söyleyeceksin.
So, either we all make a break for it and fight our way clear or or the rest of us keep them occupied while one of us goes for help.
Buradan kurtulabilmemiz için hepimiz savaşıp, önümüzü temizlemeliyiz ya da herkes onları oyalarken birimiz yardım çağırmaya gitmeli.
It's make or break time!
Ya yap ya da başarısız ol!
They think these geeks can make or break a movie - a year before it opens.
O deliler bir filmi bir yıl önceden batırır ya da çıkarırlar.
It's just that the partners have made it very clear this project is make or break for us, so lately he's been a little testy.
Sadece ortaklar bu projenin bizim için bir dönüm noktası olduğunu belirttiler, yani son zamanlarda biraz hırçın oldu.
It's make or break.
Olay bitecek.
I mean, a million dollars doesn't make or break me, but it's the principle of the thing.
Bir milyon dolar beni zengin de etmez fakir de. Ama prensip meselesi.
I know this seems like a simple trash hunt, but it could make or break the case.
Bunun asit bir çöp avı gibi göründüğünü biliyorum ama davanın akıbeti buna bağlı.
The bureau has made this case a top priority, which means it can make or break a career- - my career- - so stop whining and go out and get me something on patty hewes.
Büroya göre bu dava yüksek öncelikli ki bu kariyerimi geliştirebilir ya da yok edebilir demek. Bu yüzden, mızırdanmayı bırakın da, gidip Patty Hewes hakkında birşeyler bulun.
It can make or break a film, and his score in that movie was just untouchable.
Bir filmi batırabilir ya da çıkarabilir. Ve onun bu filmdeki başarısı erişilmezdi.
This big boss comes out, it's make or break.
Büyük patron geliyor, tamam ya da devam.
You cooperate or you'll rot in jail. It will be 5 years to make you break your ass.
Hapiste hayatta kalmak mı yoksa beş yıl boyunca hücre arkadaşlarının tecavüzüne mi uğramak istersin?
The mingle is a make-it-or-break-it time when you get a chance to get noticed and plant seeds to get picked for a one-on-one date.
Bu parti dikkat çekmek için şans bulduğunda elde et ya da bırak partisi. Bire bir randevu almak için iyi bir izlenim bırakmalısın.
Now it's make or break time.
Şimdi vezir veya rezil olma zamanı.
If you break her heart, whether or not I grant you a loan will be of no consequence, because I shall make it my business to ruin you.
Onun kalbini kıracak olursan sana kredi vermiş olup olmamam, fark etmez seni mahvetmek benim görevim olur.
It's make or break now.
Ya kazanacağız ya da batıracağız.
♪'Cause you tell me it's make or break in this ♪
* * Çünkü bana dedin ki ya yazarsın ya da buraya kadar *
♪'Cause you tell me it's make or break in this ♪
* Çünkü bana dedin ki, ya yazarsın ya da buraya kadar *
♪ A love song ♪ ♪'Cause you tell me it's ♪ ♪ Make or break in this ♪
* Çünkü bana dedin ki, ya yazarsın ya da buraya kadar *
It's how you deal with his true nature that's gonna make or break your relationship.
Onun gerçek doğasıyla nasıl başa çıktığın ilişkinizi yapacak ya da bitirecek.
I love how you work every account like it's make or break.
Her müşteri için "ya hep ya hiç" diye çalışman çok hoşuma gidiyor.
This paper will make up 20 % of your final grade, so for some of you, that will make or break your GPA, so let's put some effort into it.
Bu ödev final notunuzun % 20'sini etkileyecek. Yani bazılarınız için dönüm noktası. Biraz gayret gösterelim.
This is something that's important to me, right, but since it's not important to you, you made it a make-it - or-break-it-thing for us.
bu benim için önemli bir şey doğru, haklısın. ama senin için önemli olmadığından bizim ilişkimizi bozan bir şeye çevirdin.
Here it is make or break for both Danes and the French.
Hem Fransızlar hem Danimarkalılar için tamam devam mücadelesi.
Witness statements, they can either make your case or break it.
Tanık ifadeleri. Davanızı kurtarabilir de batırabilir de.
It's make or break time for this country.
Bu ülke için bir "tamam ya da devam" zamanı.
It could make or break second grade.
İkinci sınıfı rezil de edebilir vezir de.
They say it's make or break, whatever that means.
"Düzelt ya da boz" diyorlar. Artık ne anlama geliyorsa.
I decided a long time ago that I could either let that break me into pieces or make sure that it never got the chance.
Uzun zaman önce karar verdim. Ya bu beni paramparça edecekti ya da buna hiç izin vermeyecektim.
Routine stuff, bit it's make or break for us.
Sıradan işler, ama bizi ya batıracak ya çıkartacak.
This is it, guys, make or break.
İşte çocuklar, yap veya bırak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]