Midday перевод на турецкий
474 параллельный перевод
We march to Portsmouth and embark at midday.
Portsmouth'a ilerleyip öğlen vakti gemiyle yola çıkacağız.
We made a buck since midday.
Öğlenden beri bir dolar kazandık.
They had to be in Milan by midday.
Öğlene Milano'da olmak zorundaydılar.
Come later tomorrow, say midday.
Yarın gel, gün ortası diyelim.
We have our dinner at midday.
Öğlen yemeğimiz var.
I came over on the midday bus just to see you.
Seni görmek için öğlen otobüsüyle geldim.
Well, that she'd bring him to London Bridge... tomorrow, midday.
Onu yarın öğlen Londra Köprüsü'ne getirebileceğini söyledi.
Come, by midday we can be at the spring of Yumis with Egypt almost in sight.
Hadi! Öğlen ırmağa varırız, Mısır neredeyse görünür oradan.
- Call me at midday on the dot.
- Tam öğle vakti ara.
We'll meet at your house by midday.
Öğle vakitlerinde evinde görüşürüz.
When at around midday the skies cleared, we went through the first range.
Öğle saatlerinde gökyüzü açıldı, ilk engeli geçtik.
Steward, my Thursday midday meal has always been... and will always be hot soup, fried sole... roast beef and Yorkshire pudding, baked potatoes, suet pudding and treacle.
Garson, benim Çarşamba öğle yemeğim her zaman öyle oldu ve her zaman da öyle kalacak, sıcak çorba, sahanda yumurta biftek, Yorkshire pudingi, fırında patates, süet tatlısı ve pekmez.
Ladies and gentlemen, the captain has estimated the day's run, ending at midday tomorrow at 515 miles.
Bayanlar ve baylar, kaptan günün gidişi konusunda tahminini yaptı, yarın öğle üzeri 515 milde sona erecek.
And the strangest thing of all happened one day, after midday prayer.
En ilginç olanı da bir gün öğle namazından sonra meydana geldi.
Well, the midday transatlantic jet has just landed.
Evet, gün ortası atlantik ötesi jeti şu an indi.
Tuesday at midday, the Paparanic government was formed.
Salı günü, öğlen vakti, Paparanick Hükümeti kurulmuştu.
It's midday already.
Zaten öğle oldu.
The market saw more sales in midday.
En çok satış, öğle vakitlerinde yapıldı.
God willing, midday.
Allah'ın izniyle öğleyin.
He will be dead by midday.
Öğleyin ölmüş olur.
It could be midday before they get here.
Buraya gelmeleri öğleni bulabilir.
We should have arrived at midday.
Öğlen varmış olmalıydık.
These are my equals, the bourgeois of Parma, those of the midday Mass.
Bunlar benim emsallerim. Gün ortasındaki ayinden çıkan Parma'nın burjuvaları.
Well, I'm not as confident that we won't make it as you seem to be... but I would be grateful if you'd send up some smoke at midday for the next three days.
Evet, Dediğiniz gibi belki de başaramayız. Önümüzdeki 3 gün öğle vakti göğe duman yükseltirseniz size minnettar kalırım
And it's almost midday, and he's still working.
Neredeyse öğlen oluyor ve o hala çalışıyordu..
At 7 / 10ths of a millisecond after the explosion, and at a distance of 60 miles, the light from the fireball of a single megaton thermo-nuclear device is 30 times brighter than the midday sun.
Patlamadan milisaniyenin 10'da 7'si gibi bir süre sonra... 100 km uzaktaki... termonükleer bombanın oluşturduğu ateş topunun ışığı... öğle güneşinden 30 kat daha parlaktır.
Call me Saturday midday and I'll tell you.
Cumartesi öğlen beni ara ki söyleyeyim.
Around midday...
Öğlene doğru...
Our man in Delhi tells us gold will be up two points by midday tomorrow.
Delhi deki adamımız yarın öğlen altının iki puan artacağını söyledi.
Midday dance session.
Öğlen, dans seansı.
The siesta at midday
# Gün ortasında bir öğle uykusu #
All right, as long as I'm on that midday plane tomorrow.
Pekala, yarın öğle uçağında olacağım şekilde yapabilirim.
Seek the light at midday.
Gün ortasında ışığı ara.
This one for midday to announce a severe relapse.
Duyurulur ki, öğle üzeri, şiddetli bir atak gelişmiştir.
- About midday
- Günün ortası geldi neredeyse.
I thought it was afternoon and you'd gone home but it's only midday
İkindi vakti olduğunu ve evine gideceğini düşünmüştüm ama daha öğlenmiş.
Vito left his home at midday and cycled towards his uncle's house 50 miles away.
Vito öğlende evinden ayrıldı ve 50 mil ötedeki amcasının evine gitmek için bisiklete bindi.
Quite the opposite, I usually start around midday.
Tam aksine, genellikle öğlen başlarım.
I will wait for you until midday.
Seni öğlene kadar bekleyeceğim.
The gendarmes by the station say only three men boarded the midday train to Paris.
İstasyondaki jandarmanın dediğine göre, sadece... üç adam Paris'e giden öğle trenine binmiş.
The midday Sun At midnight
Öğlen güneşinde, gece yarısında.
( Stagg ) Then, mercifully, the almost unbelievable happened about midday on that Sunday.
Pazar günü öğle saatlerinde, inanılması güç bir olay yaşandı.
Can't be more'n midday.
Öğle vakti için fazla sayılmaz.
After having guided the prayer of midday and the afternoon, The Prophet recited them the ultimate revelation of Coran :
Öğlen ve ikindi namazının ardından,... peygamber, ashabına Kur'an'dan şu ayetleri okudu :
And to knock over my midday meal and not apologize to my daughter?
Ve öğlen yemeğimi devirip, kızımdan özür dilememek mi?
Well, he better have those units in the south range repaired by midday, or there'll be hell to pay.
Öğlene kadar onlarla güneydeki otlağa gelirse tamam. Yoksa mahvoluruz.
You get up at 5 : 30 in the morning so they can lounge around in bed till midday and do you get so much as a word of thanks?
Sırf günün ortasına dek... aylaklık edebilsinler diye 5 : 30'da kalkıyorsun... ve teşekkür bile yok. - O ne?
About midday.
Öğlenleyin.
As the hours crept towards midday the sun's rays would slither down the sides of a deep well which on other days would remain in shadow.
Diger günlerde içi gölgeli olan, bir kuyunun içi ise o gün ögle saatine dogru, günes isinlari ile dolmaktaydi.
The path is long. It is midday.
Yol uzun, vakit öğle vaktiymiş.
Where there is no light even at midday.
Ben o mahallelerden birinde ailemle oturuyordum.