Moment перевод на турецкий
57,515 параллельный перевод
So if I were you, I'd start trying to live in the moment.
Yerinde olsam aynı yaşamaya çalışırdım.
I need a moment so I can talk. Three.
Konuşmak için zamana ihtiyacım var.
I promise... this will only sting for a moment.
Söz veriyorum ki... sadece biraz acıyacak.
Ladies and gentle penguins it's the moment you've all been waiting for.
Bay ve bayan penguenler, hepinizin beklediği an geldi.
It's the moment you've all been waiting for.
Herkesin beklediği an geldi.
Ladies and gentlemen, the moment you've all been waiting for.
Bayanlar ve baylar, işte hepinizin beklediği an geldi.
This is the moment we've been waiting for!
Beklediğimiz an bu!
Carrie says even smelling coffee at the moment makes her want to puke.
Carrie, kahve kokusunun bile kusturduğunu söylüyor.
Just for that moment I doubted you...
O an senden şüphelenmiştim...
For the moment, let's focus on bail, yeah?
Şimdilik kefalete odaklanalım, olur mu?
Maybe your mum's not ready to talk about that right at the moment, darling.
Annen bu konuda hakkında henüz konuşabilecek değil tatlım.
Mr Costley's already marked tendencies as a fantasist and his inability to tell the difference between reality and a story of his own invention found its flashpoint at that unbearable moment when he confronted the man he believed to have raped his lover.
Bay Costley'nin hayalperest bulunan eğilimleri, ve gerçek ile kendi yaratığı bir hikayeyi birbirinden ayıramaması, o dayanılmaz anda gün yüzünde çıktı, sevgilisine tecavüz ettiğini düşündüğü adamla yüzleştiğinde.
Everything's a lesson, every moment with me.
Benimle geçen dakika derstir.
In that moment, I wanted him to go away, the whole agreement, and just have you.
O anda, onun gitmesini istedim anlaşmanın ortadan kalkmasını istedim, sırf sana sahip olabilmek için.
She moved here six months ago, and the moment I saw her, I just knew.
Buraya altı ay önce taşındı ve onu gördüğüm an anlamıştım...
I really just need to calm down for a moment.
Gerçekten biraz sakinleşmem lazım.
It was too late the moment I met him.
Onunla tanıştığım an çok geç olmuştu bile.
It's in the spirit of this new honesty that I want to tell you about a moment I shared with Vivian Stoll.
Bu yeni dürüst ruh hali içinde Vivian Stoll ile yaşadığım bir anı anlatmak istiyorum.
Never a dull moment, huh?
- Hiç durgun bir anınız olmaz mı?
Get that aha moment.
Aydınlanmayı yaşayın.
Can you just- - Can you give me a moment, please?
Bana biraz... lütfen, lütfen?
Be everyone's friend till the moment you're not.
Olmayacağın an gelene kadar, herkesin arkadaşı ol.
You meet people, you bring them into your life and you keep them percolating until the moment you need to manipulate the relationship to your advantage.
İnsanlarla tanışıp, onları hayatına alırsın ve ilişkiyi, kendi yararına olacak şekilde manipüle edene dek onları süzersin.
Was it also a misunderstanding when you tried to escape the moment you got into this prison?
Bu hapse geldiğin gibi kaçmaya çalışman da bir yanlış anlaşılma mıydı?
You meet people. You bring them into your life until the moment you need to manipulate the relationship to your advantage.
İnsanlarla tanışıp onları hayatına alırsın ve ilişkiyi, kendi yararına olacak şekilde manipüle edene dek onları süzersin.
We got to act like we're on his side until the moment we're not.
Onun tarafında olmadığımız ana kadar, onun tarafındaymışız gibi davranacağız.
But what if you're acting like you're on my side till the moment you're not?
Ya benim tarafımda olmayacağın ana dek, benim tarafımdaymış gibi davranıyorsan?
What did you whisper to him in that moment after the fight?
Kavgamızdan sonra ona ne fısıldadın?
The moment they reach this place, all of you will be put down like the dogs that you are.
Buraya geldikleri an, köpekler gibi öleceksiniz.
Would you all give us the room for a moment?
Rica etsem odayı boşaltır mısınız?
And the moment that I mildly suggest, with empathy and concern, that maybe it's time for you to consider retirement... the first instinct you have is to sue me? !
Sana kibar bir şekilde, empati ve endişe duyarak artık belki de emekliliği düşünmeni önerdiğimde ise yaptığın ilk şey dava açmak oldu!
I wanted to take this moment to thank Chuck for everything he's done for HHM.
Hepinizin huzurunda, Chuck'a HMM için yaptığı her şey adına teşekkür etmek istiyorum.
The moment we're back, we'll call you.
Geri döner dönmez sizi ararım.
Bore me for a single moment, you'll see what I'm really capable of.
Bir an bile canımı sıkarsan neler yapabileceğime şahit olursun.
Uh, he wondered if you could orchestrate a moment early on when Grace can really show her affection for Arthur.
Grace'in Arthur'a olan ilgisini gösterdiği bir sahneyi çok beklemeden ayarlaya bilir misin diye merak ediyor.
The moment you set foot outside these party walls, you're mine.
Parti alanından çıkınca kellen benim.
In a single moment in the dead of night, this country broke in two.
Gece yarısı aniden ülke ikiye bölündü.
To keep that right foot down and your eyes on the prize, we rigged your car to shut down for ten minutes if you touch the brakes even for a moment.
Ayağınızı gazda gözlerinizi ödülde tutmanız için bir an bile olsa frene bastığınız takdirde arabanızın motorunun 10 dakika boyunca çalışmaması için ayar çektik.
You know what's wonderful about this moment?
Bu anın harika yanı ne biliyor musun?
I let you live because I enjoy a good show, but you try that trick one more time or even bore me for a single moment, you'll see what I'm really capable of.
Yaşamanıza izin veriyorum çünkü iyi bir gösterinin tadını çıkarırım. Ama bir daha hile yapmaya kalkarsan ya da bir saniye bile canımı sıkarsan neler yapabileceğime şahit olursun.
His practice is mostly wills for senior citizens, While I'm focused on a single client at the moment,
O daha çok yaşlı vatandaşların vasiyetleriyle ilgileniyor bense şu sıralar tek bir müvekkile odaklanmış durumdayım, Mesa Verde.
Jimmy is busy at the moment, but if you'd like...
Jimmy an itibariyle müsait değil ama isterseniz...
I'm sorry, but Jimmy is unavailable at the moment.
Kusura bakmayın ama Jimmy şu an müsait değil.
Jimmy, can I have a moment?
Jimmy, bir dakikanı alabilir miyim?
Give us a moment.
- Bizi yalnız bırakır mısın?
There was a moment on the Somnambulist when I thought I wasn't going to make it.
Uyurgezer'deyken bir anlığına başaramayacağım diye düşündüm.
A brother bonding moment?
Kardeşlerin birleşme anı mı?
I mean, it's who I was in that moment... but I shouldn't have said that.
O esnada kendimi kaybetmiştim ama öyle dememeliydim.
At the moment... Nothing.
Şu anda hiçbir şey.
And you haven't stopped for a second, taken a moment for yourself.
Bir ara verip kendine hiç zaman ayırmadın.
Just pause for a moment.
Bir dakikalığına dur.