Money перевод на турецкий
169,625 параллельный перевод
People with brains needn't cross the seas to make money.
Beyni olan insanların para kazanmak için denizleri aşmasına gerek yok.
Get some money from your dad!
Babandan biraz para al.
Dude, money is like a vampiress waiting to drink your blood!
Dostum para, kana susamış bir vampir gibidir.
But I've kept a limit for money wealth.
Ama ben para ve zenginlik arasında bir limit belirledim.
Buddy, if you have money, you should live accordingly!
Dostum, eğer paran varsa ona göre yaşamalısın.
I don't understand your money philosophy.
Senin para felsefeni anlamıyorum.
There are some restless millionaires in our city, who are worried that they are not being respected in spite of having a lot of money and end up spending money trying to gain that respect.
Çok parası olmasına rağmen saygınlığı olmayan çok fazla milyoner var. Ve saygınlık kazanmak için yığınla para harcıyorlar.
Since I'm running around for everything, how much money is spent on petrol for this car in a day?
... çok yol yaptığım için araba çok benzin yakıyor.
You're worried that you're wasting your dad's money!
Yani babanın parasını harcadığın için mi endişelisin?
And like you, I won't waste money on number plates.
Ayrıca senin gibi plaka parası ödemeyeceğim.
Give me the money!
Parayı da ver.
And for pocket money, I've started doing some e-commerce and stock exchange investments.
Cep harçlığımı çıkarmak için e-ticaret ve borsa yatırımları yapmaya başladım.
And yea. I'll get the advance money transferred to your account next week itself.
Bir sonraki hafta hesabınıza peşin para transferi yapacağım.
Usually they ask money for everything.
Normalde her şey için para isterdi.
Hey, I've spent all the money for dad's birthday party.
Bütün paramı babamın doğum günü için harcadım.
Already you're spending a lot of money which belongs to all of us.
Zaten bize ait paraları yeterince harcıyorsun.
Since I thought I'm rolling that money for a short period,
Kısa zamanda para içinde yüzeceğimi sanmıştım.
Swamy gave me the money only after I registered all the collateral security he asked for, in his name.
Swamy bana parayı güvence karışlılığında verdi... -... adına ipotek ettirdiğim mallar var.
Give me my money!
Paramı ver bana!
I gave you money thinking you were decent.
Size güvendiğim için para vermiştim.
Your money is not lost!
Paranıza bir şey olmadı!
Your money is safe.
Paranız güvende.
Pay us our money now!
Paramızı geri ödeyin, hemen!
We don't have any answer to give the people who've invested money.
Para yatıran insanlara cevap vermemize gerek yok.
With the money I got by selling the bike the shop, I came here. I invested it here and became a partner in this company.
Bisikleti ve dükkanı satarak aldığım parayla buraya yatırım yaptım ve şirkete ortak oldum.
He blew up all the money that he brought.
Getirdiği tüm parayı haybeye harcar.
That's when you came in with a lot of money.
Sizin getirdiğiniz para dahil.
Even though he's a miser, he said that he his brothers-in-law will arrange the money to fight the case.
Cimri olmasına rağmen ben ve eniştem için dava parasını ayarlayacağını söyledi.
We agreed to spend money for the case, because that wealth belongs to us as well.
Dava için para vermeyi kabul ediyoruz, çünkü bu servet bize de ait.
Rest of the money, we will pay him directly.
Geri kalan paranın hepsini vermemiz gerek.
I don't need anyone's money as well!
Kimsenin parasına ihtiyacım yok.
But this attitude of yours with which you milk your patients for money, you had to show that towards our dad as well?
Hastalarına para için edindiğin bu tutumu babama karşı da göstermek zorunda mısın?
Finally when people come asking for their money he becomes a nuisance, you'll send him to some old age home.
İnsanlar paralarını istemeye geldiğinde de onu huzur evine postalayacaksın.
And then you'll ask us to share the money you spent for it!
Sonra bizden payımıza düşen parayı isteyeceksin.
Only the money he spent for me was wasted.
Sadece bana harcadığı para boşunaydı.
They don't need you now. They need your money!
Onların sana değil, senin parana ihtiyaçları var.
And I don't want to solve my problems, with the money I would get by marrying you!
Seninle, sorunlarımı parayla çözmek için evlenmek istemiyorum!
I've sent some money.
Biraz para gönderdim.
And I don't need your money or permission for that.
Bunun için parana da iznini de ihtiyacım yok.
So it means that my son has learned how to make money!
Oğlum nasıl para kazanacağını öğrenmiş.
Since we had so much money and a lot more love, I considered it just as your childish mischief back then.
Çok para harcamanı, sevgi gösterini hep çocukluğuna verdim.
Your dad is someone who ran behind money, but slipped and fell hard.
Senin baban paranın ardından koşarken, tökezleyip sert düşmüş biri.
Construction is going on, right? You'll need the money.
İnşaat devam ediyor değil mi?
Still angry that we gave you money?
Para verdiğimiz için hâlâ sinirli misin?
But I don't have any friends who are close enough to ask money from!
Ama para isteyecek kadar yakın olduğum bir arkadaşım yok.
That's why my pride allowed me to accept money from you.
Bu yüzden gururum senden para kabul etmeme izin verdi.
What's the point in saving all our money?
Bütün parayı elde tutmaya ne gerek var?
I thought I'll at least make the money to buy them on my own..
En azından sigarayı kendi paramla almak istedim.
But if we have to try it, we need at least some money to roll, right?
Ama bunu denemek için en azından biraz para lazım.
Middle-men are fooling them now by paying them very little money!
Zavallı adamları kandırıp az paraya çalıştırıyorlar.
We don't have money to pay you an advance or buy materials for you.
Size avans ödeyecek ya da, malzeme alacak kadar paramız yok.