Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ N ] / Needless

Needless перевод на турецкий

590 параллельный перевод
That woman only holds my hand when she sleeps. She sure does worry a lot about needless stuff.
El ele uyumayı istemekten çekinmezken şimdi her şey için endişeleniyor.
So, stop with all that needless talk of leaving just to make things harder for my Joong Won right now.
O yüzden gideceğim falan deyip boş yere Joong Wong'umun kalbini kırma.
Yes, well, needless to say, we had intended to have both Krebs and Cora D sent to Washington by now. Due to circumstances outside our control...
Evet, söylememe gerek yok ama hem Krebs'i hem de Cora D'yi Washington'a göndermek istedik ancak kontrolümüz dısında, gerçekleşen olaylar...
"I would take any risk to prevent a needless sacrifice."
Gereksiz bir kıyım için her türlü riski alırım.
Needless to say, in the eyes of the law, men and women are equal.
Söylemeye gerek yok ama, kanun nazarında kadın erkek eşittir.
The next time I catch you providing my rooms with needless ventilation... I'll have you flogged.
Bir daha seni odalarıma gereksiz havalandırma delikleri açarken yakalarsam kamçılatırım.
Needless lined up again But for the sake of keeping with the natives'appetite
Ama yöre halkının zevkine hitap etmek için bilete kısa bir opera ilave ettik.
There is, needless to say, a rich assortment of music here.
Burada çeşitli parçalar var.
Needless to say, Mrs. Carlsen, I regret having to go through this formality.
Sanırım söylemem gereksiz Bn. Carlsen ama bu formaliteden dolayı üzgünüm.
I must spare him any needless emotion.
Lüzumsuz heyecandan onu uzak tutmalıyım.
Needless to say, I'm pleased to regard any friend of my wife's a friend of my own.
Karımın her dostunu kendi dostummuş gibi görmekten mutluluk duyacağımı söylememe gerek yok.
Needless to add, it was empty.
Eklemek gereksiz olur, aracın içi boşaltılmıştı.
Needless to say, I was too late.
Söylemeye gerek yok, geç kalmıştım.
I never was one to see poor seamen shot down needless like.
Zavallı adamların yok yere ölmesini izlemekten hoşlanmam.
Needless to say, I was mistaken.
Söylememe gerek yok, yanılmışım.
Needless to say, she admitted she was a traitor.
Bir hain olduğunu kabul ettiğini söylemeye gerek yok.
The only way to avoid such needless, futile sacrifices as your husband made... is for the people to know the truth. [Crying]
Kocanızın yaptığı fedakarlığın beyhude bir çaba olarak kalmasını istemiyorsanız... insanlara gerçeği anlatmak zorundasınız.
Pray God, I say, I prove a needless coward.
İnşallah korkum yersizdir.
Needless to say, I'd be willing to divide it.
Söylemeye gerek bile yok, bölüşmeye hazırım.
Needless to say, Mrs. Grant was brought to trial, but fortunately, the jury took into account many of the circumstances which we saw reenacted tonight.
Söylemek gereksiz, Bayan Grant yargılandı, fakat bir talih eseri, jüri bu gece oyunda gördüğümüz koşullardan çoğunu dikkate aldı.
Though he was sure no local people would steal the old man thought a gaff and a harpoon were needless temptations to leave in a boat.
Etraftan kimsenin çalmayacağına emin olmasına rağmen yaşlı adam zıpkını ve kancayı açıkta bırakarak kimseyi gereksiz yere günaha teşvik etmek istemiyordu.
"His Majesty's Government, having no desire to witness needless suffering... "... grants permission for the Olympia to sail to Palestine...
" Majestelerinin hükümeti, bu gereksiz ıstıraba tanık olamadığı için Olmpia'nın Filistin'e gitmesine izin vermiştir.
Why waste money on needless transportation?
Niye nakliye için para harcayasınız?
Needless to say, I have the greatest personal interest in this project.
Söylemeye gerek yok, en büyük kişisel ilgim bu projedir.
Needless to say, I was very surprised to hear from him.
Söylemeye gerek yok, ondan haber aldığım için şaşırmıştım.
When your world has no more hunger, no more war, no more needless suffering, that will be our reward.
Dünyanızda daha fazla açlık daha fazla savaş ve daha fazla sefalet kalmaması bizim tek çıkarımız olacaktır.
It was a needless admission unless it was honest.
Gereksiz bir açıklamaydı ama dürüst olduğunuzu gösteriyordu.
Needless to say, we have all the data on the recipient of this floral homage.
Çiçekçiden hediyenin gönderildiği kişinin bilgileri alındı. Bu bilgi de size sunulacak.
Needless to say, Count Peña Flor was only made up to upset my husband and make him go on a pilgrimage!
Tabi Kont Peña Flor sadece kocamı rahatsız edip hac yoluna düşürmek için uyduruldu.
All that needless worrying, Georg.
Gereksiz yere endişelenmişsin, Georg.
I try to avoid needless killing.
İhtiyacım olmayan taşları almaktan kaçınıyorum.
Needless to say, I'm present in a far more humble capacity than Scott would be.
Benim Scott'tan daha mütevazi olduğumu söylememe gerek yok.
I devised this plan for reciprocal tariff agreements which, needless to say, caused a stir at the embassy.
Mütekabil gümrük tarifesi anlaşması için bir plan yaptım ve bu, elçilikte ortalığı biraz karıştırdı.
Needless to say, I shall miss not having her with me.
Yanımda olmamasını özleyeceğim.
It is a day when men around the world wonder how this thing so needless could have happened.
Dünyadaki tüm insanların, bu korkunç olayın nasıl gerçek olabildiğini sorguladığı bir gün.
I love needless things.
Gereksiz şeyleri severim.
You might be convinced tonight that this is all needless.
Belki bu gece bütün bunların gereksiz olduğuna ikna olabilirsiniz
Guess it's needless for me to kill you
Seni öldürmemin ne kadar gereksiz olduğunu tahmin et
Needless to say
Onu herkes biliyor zaten
Needless to say, he wasn ´ t with us for long.
Yanımıza yeni girdiğini söylememe gerek yoktur sanırım.
Ex-cavalry officer, needless to say.
Eski bir süvari subayı, haliyle.
They seem so needless now
Şimdi çok gereksiz görünüyorlar
Needless to say, I have respected your wishes... and have not informed Penelope.
Söze hacet yok, isteklerine saygı duyuyorum ve Penelope'ye bilgi vermedim.
Needless to say, you are all sworn to total silence and won't discuss this matter outside this room.
Söylemem gereksiz, hepiniz sessiz kalmaya yeminlisiniz... ve bu meseleyi başka kimseye açmayacaksınız.
Needless to say, his loss is our gain.
Onun ayrılışı bizim kazancımız oldu.
Sheriff, needless to say, he's been shot.
Vurulduğunu söylemek gerkesiz Şerif.
Needless to say, it's his last will and test- -
Söylemesi gereksiz, bu onun son arzuları ve vas...
Seeking a way of peeling down to the essence of the inner reality of stripping away needless detail and perspective
Ruhsal gerçekliğin özü için gereksiz detay ve görüntüyü kazıyıp onlardan kurtulma arayışı.
Needless, Sheriff!
Boşuna, Şerif!
Needless to say you are something of a hero around this household.
Söylemeye bile gerek yok ama siz bu evin bir kahramanısınız.
Needless to retain longer, Chadwick.
Seni daha çok tutmayayım Chadwick.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]