Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ N ] / Neurotic

Neurotic перевод на турецкий

514 параллельный перевод
I've always been this neurotic mess.
Ben her zaman nevrotiktim.
Nothing, sir. I'm just neurotic.
Efendim, sadece nevrozluyum.
Thank heavens, it's like a thousand miles from all the noisy, neurotic people in our profession.
Çok şükür ki bizim meslekteki tüm o yaygaracı ve nevrotik tipten binlerce kilometre uzakta.
Women are frequently rather neurotic creatures... and the hospital atmosphere is upsetting to them.
Kadınlar genellikle pek nevrotik yaratıklardır ve hastane atmosferi onlar için hoş değildir.
She's what we call a cardiac neurotic.
Bu duruma kardiyak nevroz diyoruz.
You're getting neurotic.
Sinirlerin bozulmaya başlamış.
I knew you were neurotic.
Evhamlı biri olduğunu biliyordum.
You know me, the neurotic type, insomnia.
Benim gibi nevrotik tipleri bilirsin, uykusuzluk işte.
- My wife told you I was neurotic.
- Karım sinir hastası olduğumu mu söyledi.
He's a tortured, neurotic man, who's finishing life on his own terms
O hayatını bildiği gibi noktalayan, çok acı çekmiş hasta bir adam.
Did she ever strike you as a neurotic?
Size nevrozlu birisi gibi göründü mü?
Well, obviously, the woman is a neurotic.
çünkü Kadın nevrotik.
Rigidity of personality, feelings of persecution. - - And a neurotic certainty he is always right.
Kişilik çatışmaları olan, haksızlığa uğradığını düşünen, ve hep haklı olduğuna inanan bir yapısı var.
I'm nothing but a repressed, neurotic girl -
Ben duyguları bastırılmış, nevrotik bir kızım.
Shows a neurotic tendency
Nevrotik eğilimler gösterir
It was deliberate, the spiteful act of a neurotic child.
Nörotik bir çocuğun yapacağı kasıtlı ve kindar bir hareketti.
Talk about being neurotic.
- Nevrotik olduğumu söyleyebilirsin.
No, honey, you're not neurotic.
- Hayır, tatlım nevrotik falan değilsin.
My sister is a neurotic and disappointed woman with a vivid imagination.
Kızkardeşim bir sinir hastası ve hayalgücü canlı umutsuz bir kadın.
You mean to tell me the success of my show depends on one self-important, neurotic, temperamental female?
Şimdi, bana gösterimin başarısının, kendini önemli gören nevrotik, dengesiz bir kadına bağlı olduğunu mu söylüyorsunuz?
A happy, charming girl reduced to a frightened, trembling neurotic.
Mutlu, çekici bir kız korkak, asabi birine dönüşmüştü.
So for the next minute, pay strict attention, lest you become more neurotic than he is.
Sonraki bir dakikaya dikkatinizi iyice yöneltin, belki ondan daha fazla nevrotik olabilirsiniz.
Just as I would have tried to understand Dr. Johnson for his gluttony de Quincy for using drugs, and Baudelaire for his neurotic promiscuity.
Tıpkı Dr. Johnson'ı açgözlülüğü için anlamaya çalışacağım gibi. De Quincy'yi uyuşturucu kullandığı için ve Baudelaire'i önüne gelenle ilişkiye girdiği için.
I hate to think I was becoming a silly neurotic about the dark.
Karanlıktan bu kadar korkar hale geldiğimi düşünmekten nefret ediyorum.
Why can't you be neurotic like Larry and say you'll marry me?
Neden Larry gibi akıl hastası olup benimle evleneceğini söylemiyorsun?
You got a very neurotic friend there, doc.
Çok sinirsel bir dostun varmış doktor.
I may be neurotic, but I'm not crazy.
Sinirli biriyim ama deli değilim.
I didn't say anything, I didn't want to sound neurotic
Hiç bir şey söylemezdim. Sinir hastaları gibi davranmak istemezdim ama...
You deserve a man, not a mass of neurotic doubts.
Sizin bir erkeğe ihtiyacınız var. Benim gibi şüpheci, nevrozlu birine değil.
He's an elaborate neurotic.
Tam bir sinir hastası.
- Neurotic?
- Nevrotik mi?
He was a neurotic and an hysteric!
Nevrotik ve histerikti!
Yes, I'm a neurotic!
Evet, ben bir nevrotikim!
His desire for prostitutes was a neurotic symptom.
Fahişelere olan arzusu nevrotik bir belirtiydi.
If he fails, he will become a neurotic and himself wander forever, blind and homeless.
Başaramazsa, nevrotik biri olup sonsuza dek kör ve evsiz dolanıp duracaktır.
You're just a neurotic, Blanche!
Sen sadece bir nevrotiksin Blanche.
D'you know that you're just a neurotic?
Bilyor musun? Sen sadece bir nevrotiksin.
- He's so neurotic.
- Çok sinirlisin.
- He's very neurotic.
- Çok sinirlisin.
He's not a modern-day neurotic, but a simple, clever and robust man.
O bir modern zamanlar nevrotiği değil, sadece kendi halinde, zeki ve güçlü biri.
And to me, your faith seems obscure and neurotic.
Ve benim için senin imanın belirsiz ve nevrotikti.
Neurotic, possessive.
Nevrotik, mütehakkim.
Don't treat me like one of your neurotic patients.
Bana akıl hastalarınızdan biri gibi davranmayın.
He was a murderous neurotic, and no loss to anyone.
Psikopat katilin tekiydi. Kimse onu aramayacak.
I know it's neurotic, but I want you, Michael.
Çok çılgınca biliyorum ama, seni istiyorum Michael.
I think you get sort of a neurotic pleasure out of losing all the time.
Bence sen her zaman kaybetmekten sinirsel bir zevk alıyorsun.
Most kids would be neurotic, Martha carrying on the way she does.
Yani, pek çok çocuk sinir hastası olurdu, Martha'nın davranışlarıyla karşılaşsaydı..
I'm beginning to think you're a trifle neurotic.
Senin boş konuşan bir nörotik olduğunu düşünmeye başlıyorum.
I'm very neurotic.
Ben çok asabiyimdir.
You figure this will get me over my neurotic inertia or something?
Bunun beni nevrotik tembellik çizgisinin dışına falan çıkartacağını mı sanıyorsun?
He's neurotic or something.
Akıl hastası ya da ona benzer biri o.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]