Noteworthy перевод на турецкий
60 параллельный перевод
It's quite noteworthy.
Oldukça taktire değer.
Your noteworthy co-passenger is the world champion, of all people.
Dikkatinizi çeken yolcu dünya satranç şampiyonu.
Your ingenuity in discovering the whereabouts of your companions is noteworthy.
Arkadaşlarınızın yerini tespitteki zekanız takdire değerdi.
Pity you missed a noteworthy conversation.
Yazık ki, önemli bir konuşma kaçırdın.
I'm sure that's not your most noteworthy quality.
Bu senin en dikkate değer özelliğin olmasa gerek.
Not noteworthy at all, apparently.
Görünüşte önemsemiyor gibiydi.
And what was noteworthy about his appearance?
Dış görünüşü ile ilgili dikkate değer olan şey neydi.
You echo another noteworthy commander in similar circumstances, Number One.
Bir karşılama partisi beklerdim. Bana dikkate değer başka bir komutanı anımsattın.
It is also noteworthy that this drug that this drug was developed in cooperation, not competition with Chicago Memorial Hospital in what we hope will be the model for a continued dishonest excuse me, honest...
Ve şu kayda değer ki bu ilaç ki bu ilaç geliştirilirken Chicago Memorial Hastanesi ile mücadele değil, işbirliği yapıldı.
Noteworthy.
- Kayda değer - Mm-hmm.
- Is that portentous or merely noteworthy?
Bu kötü birşeylerin habercisi mi?
And those girls who were regarded as the prettiest in the class they weren't noteworthy at all anymore.
Ve o sınıfın en güzelleri olarak görülen kızlar hiç biri çekici değil artık.
Anything noteworthy?
Önemli bir şey var mı?
I trust you're finding something noteworthy... to put in your column, J.J.?
- Herhalde köşende yazacak güzel bir şeyler buldun JJ. - Şu güzelliğe bak.
Anything noteworthy?
Kayda değer birşey var mı?
You the noteworthy, welcome.
Kıymetli insanlar, hoşgeldiniz.
Your accomplishments have been noteworthy.
Başarılarınız takdire değer.
Yes, given the laws of randomness, this would normally not be noteworthy.
Evet, olağanlık kanunları işlese, bu büyük ihtimal kayde değer olmazdı.
And in Tree Hill, North Carolina, the local high school basketball team, the Ravens, began their season with a bench-clearing brawl, which wouldn't be that noteworthy except this brawl pitted the Ravens against the Ravens.
Tree Hill, Kuzey Carolina'da yerel lise basketbol takımı "Kuzgunlar", yeni sezona oyuncular arasındaki bir kavgayla başladı. Bu kavgayı dikkate değer kılan, "Kuzgunlar" ın kendi oyuncularını karşı karşıya getiriyor olması.
But nothing particularly noteworthy has been found.
Ama henüz kayda değer bir şey bulunamadı.
One noteworthy BoIshevik, I won't mention his name, told me as a secret at a Cabinet session that the devil has meddled in our affairs.
Takdire değer bir Bolşevik, adından bahsetmeyeceğim, bir Kabine toplantısı sırasında sır olarak şeytanın işlerimize karıştığını söyledi.
I've decided to start this medication journal so I don't forget anything noteworthy between visits.
Bu ilaç tedavisi günlüğünü tutmaya karar verdim... böylece ziyaretler arasındaki kayda değer şeyleri unutmayacaktım.
And thirdly, being wiser than present company does not signify the breach of a noteworthy threshold.
Üçüncüsü ; mevcut çevreden daha bilge olmak önemli bir eşik ihlali demek değildir.
It's a guessing game in which one player adopts the guise of a noteworthy- - you're right, it is boring.
Bu bir tahmin oyunudur. Oyunculardan biri akılda kalır bir... Haklısın.
Anything noteworthy happen?
Kayda değer bir şey olmadı mı?
New York Times noteworthy Silent Day, edited by yours truly.
New York Times'ın dikkate değer Silent Day'inin tek bir kopyası bile yok.
- Nothing noteworthy?
- Görebildiğim kadarıyla yok.
It's noteworthy, at other points in history, heavier women were the standard for beauty because their girth suggested affluence.
Bu dikkate değer. Tarihe bakacak olursak daha hafif kadınların güzelliğin standartlarını belirlediğini ve bel çevrelerinin bunda büyük etken olduğunu söyleyebiliriz.
I said it was noteworthy.
Dikkate değer dedim.
What makes accidentally noticing a hunk of rock that's been traipsing around the Solar System for billions of years more noteworthy than any other scientific accomplishment made by someone under 30?
Milyarlarca yıldır güneş sisteminde başıboş dolaşan bir kaya parçasını keşfetmek, nasıl oluyor da 30 yaşın altındaki diğer bilim adamlarının yaptıklarından daha dikkate değer oluyor?
Not a very noteworthy crime. No.
Pek önemli bir cinayet değildi.
There's nothing noteworthy here.
Burada kayda değer bir şey yok.
Do something noteworthy, and make some money...
İşe yarayan bir şey yap ve de para kazan.
Is the dean planning another ridiculous event, or is the Greendale hat club still struggling to be noteworthy?
Dekan yine saçma bir şey mi planlıyor, yoksa Greendale Şapka Kulübü hala dikkat çekmeye mi çalışıyor?
Uh, can you... can you tell me anything noteworthy about the Russos?
Russo'larla ilgili kayda değer bir şey söyleyebilir misiniz?
Noteworthy?
Kayda değer mi?
Under-penetration of the ammo was the most noteworthy.
En önemli hata kurşunun atılmasıyla ilgiliydi.
The security forces aren't certain til'now about his fate it's noteworthy, that the Saleh's close ones confirmed that he didn't belong to any political party
Güvenlik kuvvetleri şu ana kadar akıbeti hakkında kesin bir şey bulamadılar. Saleh'e yakın biri tarafından bir siyasi partiye mensup olmadığının doğrulaması elde edilen tek önemli bulgu.
She wasn't a noteworthy concubine.
Öyle ortalıkta olan, bir cariye değildi.
What made this syndrome noteworthy was its sudden appearance in what appeared to be a perfectly healthy subject.
Bu sendromu kayda değer kılan, tamamen sağlıklı görünen hastada aniden ortaya çıkmış olmasıydı.
If you did, though, it wouldn't be noteworthy...
Eğer evlenseydin de bir önemi olmayacaktı...
You know, your eye patch gets all the attention, but I think your nose is rather noteworthy.
Tüm ilgiyi göz bandınız çekiyor. Ama bence burnunuz da dikkate değer.
Uh, verified the background checks on the CityLine employees- - nothing noteworthy.
CityLine çalışanlarının özgeçmiş kontrolleri doğrulandı. Dikkate değer bir şey yok.
Okay, well, I haven't really been anywhere noteworthy or mentionable.
Şey, benim pek kayda değer bir yere gittiğim söylenemez.
Have you done anything noteworthy, mentionable?
Peki, hiç kayda değer bir şey de mi yapmadın?
God, you're noteworthy!
Kayda değerin dibisin!
He's only noteworthy for his appearances in a certain newspaper's gossip columns.
Bazı gazetelerin dedikodu köşelerinde yer aldığı için kâle alınan biri yalnızca.
Nothing noteworthy in his search history.
Arama geçmişinde dikkate değer bir şey yok.
Nothing noteworthy about this town.
Bu kasabada dikkate alınacak hiçbir şey yok.
I cannot think of anything noteworthy.
Aklıma kayda değer bir şey gelmiyor.
Nothing noteworthy about the downtown or residential areas.
"Şehir merkezi ve konut bölgeleri konusunda bir sorun yok."