Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ O ] / Obligated

Obligated перевод на турецкий

613 параллельный перевод
We feel obligated to have your consent before we do anything.
Sizin onayınız olmadan bir karar almak istemiyoruz.
You ought to be in jail, but I'm obligated, since I saved your life.
Seni içeri attırmalıyım. Ama hayatını kurtardığımı unutma.
If you must know, I wanted to discuss something with you. And you would have been obligated to listen to me.
Sizinle bir konu hakkında görüşecektim ve beni dinlemeye mecbur kalacaktınız.
We want you to know that you needn't feel obligated.
Sizi zorladığımızı düşünmeyin istiyoruz.
Maybe he feels obligated.
Belki de kendisini yükümlü hissetmiştir.
- I am obligated to them.
- Onlara mecburum ben.
You are obligated to me.
Sen bana mecbursun.
I feel obligated to warn you... that some of the sensations, some of the physical reactions... which the actors on the screen will feel... will also be experienced for the first time in motion picture history... by certain members of this audience.
Kendimi, bir konuda size uyarı yapmak zorunda hissettim. Bazı heyecan yaratan olaylar ve fiziksel reaksiyonlar için... Ekrandaki aktörlerin hissedecekleri... ve aynı zamanda, sinema filmi tarihinde ilk kez deneyim sahibi olacak seyircilerin belirli üyeleri için.
Peppino Califano is a rotten scoundrel, but in the church's eyes, he's not obligated to marry Agnese.
Peppino Califano pis bir hergele..... ama kiliseye göre Agnese ile evlenmek zorunda değil.
He's not obligated... in the church's eyes.
- Değil demek... - Değil. Kiliseye göre.
And I'll never again feel obligated to you
Canını bağışlıyorum! Artık sana borçlu değilim!
- Please don't feel obligated.
- Lütfen kendini buna mecbur hissetme.
Moreover, in light of recent information, we are morally obligated to continue the exploration.
Dahası etik olarak, şu anki bilgilerle elimizden araştırmalarımızı sürdürmekten başka bir şey gelmez.
Was she not obligated to notify the company... that she had accepted their offer?
Kadın, teklifi kabul ettiğini şirkete bildirmesi... için mecbur bırakılmışmıydı?
What are you, obligated to those guys?
Neyin var, bu adamlara mecbur musun?
He feels obligated to help her out, her and her boy.
Kendini ona ve oğluna yardım etmekle yükümlü hissediyor.
If you pick up the option, you're not obligated to do my plan.
Eğer seçeneklere bakarsan benim planıma bağlı olmaya mecbur değilsin.
OR SHE COULD BE OBLIGATED TO SEEM JUST MORE COMPLEX THAN SHE IS JUST TO KEEP YOUR APPROVAL.
Sen onu beğenesin diye olduğundan çok daha karmaşık görünmek için kendini zorlayabilir.
I am obligated to proceed on behalf of our lord.
Efendimiz namına bunu yapmaya mecbur edildim.
No, we are obligated to consider the feelings of Asano's disciples.
Hayır, Asano'nun çömezlerinin arzularını yerine getirmek zorundayız.
We have... Anyone we did not obligated Freni. Must survive.
Hiçbirşey yapmak zorunda değiliz, sadece kurtulmalıyız, birileri kurtulmalı.
- We are obligated under Section...
- Madde hükmüne göre zorunluyuz...
So, please don't feel... obligated in that way.
Bu yüzden lütfen buna kendini mecbur hissetme.
Don't feel obligated to say yes because I'm the director of the film.
Kendini ben yönetmenim diye evet demek... -... zorunda hissetme.
In their eyes, I'm obligated.
In their eyes, I'm obligated.
I don't want to feel obligated to treat you the same way.
Kendimi sana borçlu hissetmek istemiyorum.
Obligated involuntary officers.
Zorunlu olarak kabul edilen ve istenmeyen görevliler.
If we were in China, I'd be obligated to call you the ugliest woman in the world.
Eğer biz Çin de olsaydık sana dünyanın en çirkin kadını demek zorundaydım.
You are creatures from anti-Tentura, Therefore, I am obligated to send you to your point of departure, or send you back in time to the moment when you can decide your own fate.
Sizler, Tenture dışından canlılarsınız, ve sizi hareket noktanıza göndermeliyim.
I don't wanna be obligated to you for anything.
Hiçbir şey için sana borçlu kalmak istemiyorum.
Am I not obligated to?
Buna mecbur değil miyim?
And do you realize, Lore, that I am obligated to report all this to our ship's Captain?
Peki ya sen, Lore, benim tüm bunları Kaptan'a anlatmak zorunda olduğumu anlıyor musun?
I negotiated a treaty for Cerberus ll some years ago and they felt obligated to honor my request for the process.
Cerebus II'de yedi yıl önce bir anlaşma için arabuluculuk yapmıştım. Onlar da kendilerini, bu işlem için yaptığım talebi kabul etmek zorunda hissettiler.
Then I'd be obligated to feed, clothe and protect you.
Sana yemek ve üst baş vermeye ve seni korumaya mecbur olurdum.
I'm obligated to protect you.
Seni korumakla sorumluyum.
Or would I be obligated to a full four years in return for the one donation?
Yoksa bu bağışa karşılık.. .. dört sene boyunca buna mahkum mu olacağım?
And then guys go out with her expecting something, and she doesn't want to spoil the image, so she feels obligated to be this person that she's really not.
Onunla çıkan çocuklar ondan bir şeyler bekliyorlar o da imajını bozmak istemiyor. Yani zorla olmadığı biriymiş gibi davranmaya çalışıyor.
However, being your father, I am obligated to contain that fire of contrariness within the bounds established by society as well as those within our own family structure.
Ama baban olarak, kendi aile yapımız ve toplumun çizdiği sınırlar arasında zıtlık oluşmamasını sağlamalıyım.
- You said you were obligated.
- İptal edemeyeceğini söylemiştin.
If I feel obligated, perhaps my cousin does as well.
Ben zorunluluktan gideceksem belki o da zorunluluktan çağırdı.
And you will be obligated to report to me and me only.
Sen de bana bilgi vereceksin sadece bana.
I will not be obligated to perform for you.
Sana rol yapmaya mecbur değilim.
I'm obligated to intervene.
Araya girme mecburiyetim var.
So you're not obligated.
Mecbur değilsin.
You're legally and morally obligated to this girl.
Kanunen ve ahlaken bu kıza sorumlu olduğunu biliyor musun?
You feel obligated to talk.
Konuşmaya mecbur olduğunu hissediyorsun.
In consequence, Marcel Marx is obligated to vacate the premises - by noon of February eighth...
Sonuç olarak, Marcel Marx 8 Şubat günü, öğlene kadar daireye zarar vermeden terk etmelidir.
You're legally obligated to inform a prospective buyer or tenant... that a grisly suicide was committed on the premises.
Yasal olarak bilgilendirmek zorundasın... Potansiyel bir alıcı veya kiracı. Bir yerleşim yerinde intihar etmişse...
Hey, I'm not obligated to buy anything, am I?
Bir şey satın alma zorunluluğum yok, değil mi?
Mrs. Bigelow, you realize I am obligated... Not to present perjured testimony to the court?
Mahkemeye yalancı tanık çıkaramayacağımın farkında mısınız?
Don't feel obligated.
Kendini mecbur hissetme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]