Opal перевод на турецкий
289 параллельный перевод
OPAL :
- Ed!
Ed! Oh, hello, Opal.
- Selam Opal.
OPAL : Ed!
Ed!
OPAL : He's not a playboy.
Pleyboy değil o.
- Opal phoned you, huh?
- Opal sana telefon mu etti?
ED : Hey, Opal!
Hey, Opal!
Don't pay any attention to that stuff, Opal.
Böyle şeylere kulak asma Opal.
Start off with the money you gave Opal that night.
O gece Opal'e verdiğin paradan başla.
You followed Opal to Taylor's apartment.
Dinle Opal'i Taylor'un evine kadar izledin.
Paul, don't you have to pick up Opal?
Paul, Opal'i almaya gitmeyecek miydin?
Opal? Oh, no.
Opal'i mi?
Opal went to the country for the weekend.
Hayır. Opal hafta sonu için şehir dışına gitti.
- Nobody talking to you and Opal weeping.
- Kimse konuşmuyor, Opal ağlayıp duruyor. - Eloise, sus.
Opal thinks her brother murdered Taylor Henry.
Opal Taylor Henry'yi ağabeyinin öldürdüğünü sanıyor.
Well, Opal, am I right?
Haklı değil miyim Opal?
And of course, your husband is going to print her accusation.
Elbette kocanız da Opal'ın suçlamasını basacak.
You can just picture it in black ink all over The Observer. Opal Madvig accuses brother of murder.
Yarın gazetedeki büyük manşetleri görür gibiyim "Opal Madvig ağabeyini cinayetle suçluyor."
He was at the house when I was talking with old man Henry about Opal and him.
Evlerinde babasıyla Opal ve ondan bahsediyorduk.
It started when she jumped her brother about Opal and ended up with young Henry where they found him.
Bu iş kardeşine Opal yüzünden saldırdığında başladı genç Henry'yi buldukları yerde bitti.
Remember the time you spent your last cent on that fire opal ring for your wife?
Son kuruşunu karına opal yüzük... almak için harcadığını hatırlar mısın?
Said the opal was full of flaws and the diamonds were just chips, and she threw it at you.
Opalin kusurlu, pırlantaların da küçük olduğunu söyleyip yüzüğü sana fırlattı.
Mexican opal.
Meksika opali.
I gave somebody a fire opal once.
Bir zamanlar birine opal hediye etmiştim.
Several days later I found that... that a pair of opal earrings that my husband had given me for my birthday were missing too.
Birkaç gün sonra da kocamın doğum günümde bana hediye ettiği panzehir taşından küpelerimin eksik olduğunu fark ettim.
The opal earrings, for example?
Mesela, panzehir taşı küpelerini?
Starkly outlines your tired opal eyes
Opal gözlerin yorgunlukla çevrelenir
Opals, emeralds, sapphires.
Opal, zümrüt, safir.
She had eyes, eyes of opal
Gözleri, opalden gözleri
By her mysterious smile Her face in an oval Her eyes of opal
Öyle sevdiğim o garip gülüşü ölümcül sesi, güzel solgun yüzü
Opals are unlucky, aren't they?
- Opal uğursuzluk getirir derler.
Opal Ann, three rings.
Opal Ann, üç zil.
Miss Opal Ann.
Miss Opal Ann.
- Opal Ann.
- Opal Ann.
I'll just call Opal Ann.
Opal Ann'i çağırayım.
Opal Ann.
Opal Ann.
I'll be thinking about you too, Opal Ann.
Bende seni, Opal Ann.
Opal Ann even remarked how you was distinguished-looking and gallant.
Opal Ann bile senin ne kadar centilmen ve farklı göründüğünü söyledi.
- Opal Ann said that?
- Opal Ann öylemi dedi?
Opal Ann says his name is Corey Bannister.
Opal Ann adının Corey Bannister olduğunu söylüyor.
- Opal Ann, all I wanted to say was...
- Opal Ann, tüm söylemek istediğim...
- I'm Opal. Mr. Hamilton, I'm Opal.
- Adım Opal, Bay Hamilton, adım Opal.
- I'm Opal from the BBC.
- BBC'den Opal.
- Another of your unexpected guests?
- Bu kim? - Davetsiz misafirlerinden biri daha mı? - Ben Opal, BBC'denim.
- I'm Opal from the BBC. Remember the Cannes Film Festival?
Cannes Film Festivali'ni hatırlıyor musun?
Er, Leia is young and beautiful, her eyes are like opals, her hair a cascade of perfect chestnut.
Leia genç ve güzel, gözleri aynı opal gibi, saçlarını kestane rengi çağlayan gibi.
It concerned an opal tiara.
Opal bir taçla ilgili.
Opal?
Opal?
Jake Cullen said you guys knew a lot about opal mining.
Jake Cullen, opal madenciliği hakkında çok şey bildiğinizi söyledi.
By a purple wave on an opal beach ln the hush of the Mahim woods.
Süt rengi kumsalın mor dalgasında Mahim ormanının gizli yerinde
Opal Fleener.
Opal Fleener.
Nothing but abandoned opal mines as far as the eye can see.
Hiçbir şey yok. Yalnızca göz alabildiğine uzanan opal madenleri.