Opportunistic перевод на турецкий
125 параллельный перевод
Norma Emerson is ambitious and opportunistic.
Norma Emerson, hırslı ve fırsatçı.
"The same kind of opportunistic snake that he is."
"Fırsat düşkünü yılanın biri işte."
I am now shaping our autumn demonstration plans as the opportunistic idealist has gone.
O fırsatçı idealist gittiği için, sonbahar gösteri planlarımızı artık ben şekillendiriyorum.
In the meantime, in San Remo, in contrast with what he said Henri Roubier, the opportunistic business man stole from his competitor, Lejeune Co., the order for the construction of a European highway network.
San Remo'da ertesi gün, fırsatçılığı ve doğuştan gelen diplomasi yetenekleriyle tanınan Bay Roubier bütün açıklamalarının aksine Avrupa Otoyol Ağı sözleşmesini imzalayarak rakip firma LeJeune'ü alaşağı etti.
That is the most obstinate, self-centred, opportunistic, selfish, lazy creature I've ever met in my life.
Hayatımda gördüğüm en inatçı bencil, fırsatçı egoist, tembel yaratık.
Perhaps given my style I seem more nakedly... opportunistic or jerky or...
Belki tarzım, beni tüm çıplaklığımla gösteriyor fırsatçı, ahlaksızca da...
I refuse to pay that opportunistic bastard more than he deserves.
O fırsatçı şerefsize hak ettiğinden fazlasını ödemeyi reddediyorum.
I no making any promises, but you have arrived at a very opportunistic time.
Söz veremiyorum, ama son derece uygun bir zamanda geldiniz.
opportunistic celibacy.
Fırsatçı bekarlık.
What we've got in LA, San Francisco and New York is a number of gay men who've been hit with a variety of opportunistic infections and that's all we know.
Elimizdeki şey Los Angeles'ta, San Francisco'da ve New York'ta çeşitli fırsatçı enfeksiyonların mahvettiği gay erkeklerin sayısı ve tüm bildiğimiz de bu.
Now he has zoster practically zero T... cell count and more opportunistic disease than we know what do with.
Şimdi zonası var... T hücresi neredeyse 0 ve bildiğimizden daha fazla fırsatçı hastalıkları var.
It's only opportunistic ones from other fields say, TV comedy writing last stop of the untalented who turn into liars.
Sadece başka alanlardan gelen fırsatçılar, mesela TV komedisi yazarları, yeteneksizliklerini kamufle edip, birer yalancıya dönüşür.
Ridley's notes from the human trials at NIH indicate he didn't see ageing as inevitable, but as an opportunistic disease.
Ridley'in, NIH'te, insanlar üzerindeki deneylerden çıkardığı notlara göre yaşlanmayı kaçınılmaz bir şey olarak değil, bir hastalık olarak gördüğü anlaşılıyor.
The progression of the pathology can be traced from the fantasy stage to the eventual acting out of fetishistic impulses, including opportunistic homicide.
Patolojinin ileri safhaları, fantezi sınıfından çıkıp fetişistliğe doğru gider, hatta işin içine cinayet bile girer.
Get out! You selfish, inconsiderate, opportunistic bastard!
- Seni bencil, düşüncesiz, fırsatçı pislik
Imagine some opportunistic piece of birdshit has got a way to compromise you.
Düşün ki bir fırsatçının bir kuş pisliğinin elinde seninle pazarlık yapacağı bir şey var.
The Sheyang are nothing more than opportunistic foragers.
Sheyanglar fırsatçı çapulculardan başka birşey değillerdir.
Bears are opportunistic eaters, finding food wherever they can...
Ayılar, yiyecek fırsatçısıdır, her yerden yemek bulurlar...
The Spanish and the English are opportunistic.
İngilizler ve İspanyollar çok fırsatçı.
I realise your mission is to save the world, and I probably sound opportunistic, but, you know, stealing'from a thief really isn't like stealing at all.
Senin görevinin dünyayı kurtarmak olduğunu biliyorum ve biraz fırsatçı gözükebilirim, ama bilirsin, hırsızdan bir şey çalmak tam olarak hırsızlık değildir.
Because he's a cold-blooded, opportunistic showoff who though the could run his game on a major bad guy who, it turns out, is an even bigger scumbag than he is!
Çünkü o çok soğuk kanlı, şov yapmak için yer arıyor. Oyunlarının kendinden daha büyük adamlarda bile işe yarayacağını düşünmüş!
He'll die of an opportunistic infection within a year.
Bir yıl içinde enfeksiyondan ölecek.
Logic suggests we may have to be more opportunistic if we intend to survive.
Mantık, gerçekten kurtulmak niyetindeysek. daha fazla fırsatçı davranmamızı önerir.
Because Irina Derevko is an opportunistic sociopath who'll use whatever inroads she can make with my daughter to get what she wants.
Çünkü Irina Derevko opurtinist bir sosyopattır ve istediğini almak için kızımla ilgili her türlü bilgiyi kullanacaktır.
Irina Derevko is an opportunistic sociopath who will use whatever inroads she can make with my daughter to get what she wants.
Çünkü Irina Derevko, opurtinist bir sosyopattır ve istediğini almak için kızımla ilgili her türlü bilgiyi kullanacaktır.
Deadly, amoral, opportunistic.
ÖIümcül, ahlaksız, fırsatçı.
My impression is these guys are opportunistic.
Bana öyle geliyor ki bu adamların geneli fırsatçı.
Not everyone's an opportunistic asshole like you.
Herkes senin gibi fırsatçı bir pislik değildir.
It's an opportunistic infection.
Fırsatçı bir enfeksiyondur.
All grizzlies are opportunistic feeders.
Bütün boz ayılar fırsatçı beslenicilerdir.
I think it was purely opportunistic. He saw his chance and seized it.
Tamamen fırsatçı davrandığını düşünüyorum, Fırsatı gördü ve kaçırmadı.
You smarmy, self-righteous, opportunistic...
Seni yağcı, kendini beğenmiş, fırsatçı...
Including some opportunistic predators.
Bunların arasında bazı fırsat avcıları da var.
He makes us to believe that the crime that is opportunistic is made to look as though it was planned most carefully.
Fırsatçılıkla işlenen bir cinayetin, büyük bir dikkatle önceden tasarlanış olduğuna inandırmaya çalıştı bizi.
When all the time the plan was to allow a crime that was opportunistic to happen.
Oysa plan baştan beri, fırsatçılıkla işlenecek bir cinayetin hazırlanmasıydı.
Obviously got an opportunistic infection, probably TB or PCP.
Fırsatçı bir enfeksiyon olduğu kesin, muhtemelen Tüberküloz ya da PCP.
Opportunistic hag.
Fırsatçı cadı.
Some opportunistic shit waiting the inevitable slip Sinclair And boy has it really made.
Belli ki Sinclair'in kaçınılmaz düşüşünü bekleyen fırsatçının biri ve hedefi tam onikiden vurdu.
And behind her, she has left enough chaos to open a chance for yet another opportunistic attack.
Ve ardında, bir başka fırsatçı saldırı için yeterli derecede karmaşa bırakıyor.
Like that, opportunistic.
- Böyle işte, fırsatçı.
How do you respond to the charges that you seized the idea of permanent settlement on this planet as an opportunistic gamble, some would say as to be construed as a desperate move from a campaign, that was falling behind on every poll?
Bazılarınınher ankette geriye gitmenize bağlı olarak bu gezegene kalıcı olarak yerleşme fikrini ümitsiz bir kampanya hareketi olarak ürettiğinizi ve bundan bir kumar sonucu ürettiğiniz suçlamalarına nasıl yanıt vereceksiniz?
You're too opportunistic.
- Şuraya oturabiliriz, değil mi? - Evet. - Üçünüz müsünüz?
What about me that's so opportunistic?
Çok fırsatçısın.
She's opportunistic, taking control of the business, our business that we built together, and...
Fırsatçı. İşin tüm kontrolünü eline alıyor. Bizim işimizin, beraber sıfırdan yaptığımız ve- -
The two of you look sympathetic, and your opponents cruel and opportunistic.
İkiniz sempatik görünüyorsunuz ve rakiplerinizse zalim ve fırsatçı.
Put Team B on standby in case we get any opportunistic terrorists.
B Takımı bu olay için hazırda beklesin fırsatçı teröristler olabilir.
Compulsive rapists, opportunistic rapists, armpit rapists, date rapists, fetishists, exhibitionists, frotteurs, molesters of animals, molesters of children...
Zorba tecavüzcüler, fırsatçı tecavüzcüler koltukaltı tecavüzcüleri, flörtçü tecavüzcüler fetişistler, teşhirciler fortçular, hayvan sapıkları sübyancılar...
All the animals and vegetables are opportunistic creatures.
Bütün hayvanlar ve bitkiler fırsatçı canlılardır.
Our spectators are An opportunistic bunch of people.
Bizim seyircilerimiz Bir avuç fırsatçıdan ibarettir.
Opportunistic little bastards. Elliptical wound on the frontal bone with a reverse bevelling.
Alın kemiğinde ters eğimli eliptik bir yara izi var.
Chronic fatigue, joint pain, and opportunistic infection spells cancer.
Kronik yorgunluk, eklem ağrısı ve fırsatçı enfeksiyon kanseri işaret ediyor.