Organic перевод на турецкий
2,173 параллельный перевод
This is way bigger than organic chemistry.
Bu iş, organik kimyadan daha büyük.
Dante theorized that it must have been some sort of organic stimulant.
Dante'nin teorisine göre bir çeşit organik uyarıcıydı.
It's one of the most powerful and addictive organic steroids ever discovered.
Şimdiye kadar keşfedilmiş en güçlü ve bağımlılık yapan organik streoid o.
These kids have been given a potentially lethal organic steroid that could sent them into shock or worse.
Bu çocuklar muhtemelen öldürücü doz organik steroid almışlar. Şoka girebilirler, belki daha kötüsü.
I found this leaf by the by the fence like organic mostourizer.
Çitin yanında organik nemlendirici özellikteki bu yaprakları buldum.
The signature's not right. The target is 600 feet and organic. What else could it be.
Bunlar doğru değil - 600 fit görünüyor 2 ve 3. motorları da durdurun geri gidiyoruz
If liquid water exists beneath the surface, it could be teeming with organic molecules.
Eğer yüzeyin altında sıvı halde su bulunuyorsa, Organik moleküllerle kaynıyor olabilir.
A famous experiment seeking to replicate the creation of life on Earth ran an electric current through a mix of water and common gases, creating a soup containing organic compounds and the building blocks of life :
Yeryüzündeki yaşamın oluşumunu taklit etmeye çalışan meşhur bir deneyde bir su ve sıradan gazların karışımına elektrik akımı tatbik edilir oluşan bir tür çorbada, organik bileşenler ve yaşamın temel taşları :
Lightning on Mars could create things like hydrogen peroxide, which could then lead to other chemicals that would destroy organic material and sterilize the surface.
mars'taki şimşekler bazı şeyler yaratabilir mesela hidrojen peroksit gibi, Sonrasında organik maddeleri imha edecek diğer kimyasal maddeleri, ve yüzeyi sterilize bir hale getirebilir.
Perchlorates may have destroyed organic materials in the Viking experiment.
Perklorat, Viking deneyinde organik elementleri yok etmiş olabilir.
It's highly toxic ; it's flammable and because it's an organic compound and it breaks down in the human body it's virtually undetectable.
Çok zehirli ve yanıcı bir madde. Organik bi karışım olduğu için vücutta tespit edilemiyor.
Surely you know by now, Agent Lattimer, the Warehouse is more organic than your average structure.
Eminim, şimdi biliyorum, Ajan Lattimer, Depo organik olarak oluşmuş bir yapısı var
He won't even eat any organic spinach.
Organik ıspanak bile yemiyor.
No, it's an organic custom pest repellant formulated for my body chemistry.
Bu benim vücut kimyama göre özel formülle hazırlanmış. Sen...
It's an organic compound, has psychoactive properties, it works like a drug, and in large enough doses, it's lethal and fast-acting.
Psikoaktif özellikleri bulunan organik bir bileşimdir ve uyuşturucu etkisi vardır. Ayrıca aşırı dozda alındığında çabuk etki eder ve ölümcüldür.
And it's organic.
Organikmiş hem.
Now we're organic vegan.
Artık organik, vejetaryen ürünler satıyoruz.
Or it's an organic hybrid compound.
Ya da organik hibrit bileşiktir.
Organic nanite matter...
Organik nanit madde.
Everything's got to be, " Is it organic?
Her şey "organik" olmalı değil mi?
I'd want an organic foot.
Organik bir ayak isterdim.
Who else is going to hold your hand when you're looking at organic squash for 20 minutes?
Sen 20 dakika boyunca organik kabak seçerken başka kim elini tutacak ki?
Currently, these ELS have suspended activity, but we have no idea about it's organic structure.
Şu an ELS'lerin olayların ardındaki şey olduğunu biliyoruz ama organik yapıları hakkında hiçbir fikrimiz yok.
All she talks about is how she uses organic ingredients.
Tüm bahsettiği yemekteki organik malzemelerdi.
Nothing organic.
Fiziksel bir şey yok.
No more organic crap for America.
Amerika için daha fazla organik zırva yoktu.
The surface of the ocean floor was covered with organic ooze.
Okyanus yüzeyi organik çamurla kaplanmıştı.
But there was a lot of organic material made up by bacteria and all sorts of microorganisms.
Fakat tüm türlerdeki microorganizmalar ve bakteriler tarafından yapılmış birçok organik malzeme vardı.
Dickinsonia crept from one feeding place to the next, absorbing the organic matter beneath it and then moving on once again.
Dickinsonia bir beslenme bölgesinden diğerine altında bulunan besinleri absorbe etmek için süründü.
And now we know a few are rich in organic compounds.
Şimdi biliyoruz ki, bir kaçı da organik bileşenler açısından oldukça zenginler.
From the ice in the volcanoes, scientists have detected salt and simple organic compounds.
Sanki bir su tabancası gibi. Bilim insanları buz volkanlarında tuz ve bazı organik bileşimler tespit ettiler.
So, this is what we make... tholin, this sort of nonbiological organic material.
Yaptığımız şey bu, tholin. Bir tür biyolojik olmayan organik malzeme.
But monuments can not be dated, only organic remains found nearby.
Ama anıtlar tarihlendirilemezler. Sadece çevresindeki organikler tarihlendirilebilirler.
I also have a little organic co-op farm just up the street here.
Ayrıca bir sokak ileride küçük bir organik kooperatif çiftliğim var.
Just keeping it kind of local and organic and simple, American food.
Sadece bazı organik, yöresel ve sıradan Amerikan gıdaları yetiştirmek için.
And the answers to next week's organic chemistry test are selling briskly.
Ve gelecek haftanın organik kimya sınav soruları satıldı.
True, but Dina likes the organic stuff and I heard there was a natural food market downtown.
Doğru ama Dina, organik ürünleri çok seviyor merkezde, organik ürünler satan bir market olduğunu, duydum.
Well, I'm sure you're aware that recently your subsidiary developed an organic, ester-based lubricant derived from kernel oil that makes...
Pekâlâ. Biliyorsunuz yakın zamanda bağlı ortaklığınız, çekirdek yağından türetilmiş organik ester bazlı yağlama maddesi geliştirdi ve- -
- It's organic, man.
- Bu organik dostum.
If you're implying that I switched that rot-gut excuse for alternative fuel with my all-natural, sustainable, organic biofuel just because I never trusted Axlerod, you're dead wrong, man!
Şimdi sen Axlerod'a güvenmediğin için o alternatif yakıt bozuntusuyla benim kendi ürettiğim doğal, sürdürebilir, organik bio yakıtımı değiştirdiğimi ima ediyorsan fena halde yanılıyorsun, dostum!
Got some organic jambalaya.
Sana, organik jambalaya getirdim.
NASA scientists are excited over recent findings by the Mars Rover of fossilised organic compounds on the surface that indicate at some time in the past there may have been life on the red planet.
NASA bilim adamları, Mars Gezgini'nin kızıl gezegenin yüzeyinde geçmişte bir ara yaşam olmuş olabileceğini işaret eden fosilleşmiş organik bileşikler bulmasından ötürü heyecanlı.
There's a cafe on Mount Royal that does organic sandwiches.
Mount Royal'de organik sandviçler yapan bir kafe var.
Freezing dilates organic tissues, leaving traces after they thaw out.
Donma, organ dokularını genişletir. Bu da çözülme sonrasında geride izler kalmasını sağlar.
You could eat the organic stuff I buy you.
Sana aldığım organik şeylerden yiyebilirsin sen de.
Organic smoothies.
Organik besinler.
Well, you see the words organic and homemade...
Senin için varsa yoksa organik ve ev yapımı şeyler...
But I'll take two dozen bunches if it's new season, six of beetroot and I'm gonna need six bunches of leeks and some of that organic garlic.
Eğer yeni sezon ürünleriyse 2 düzine alacağım 6 pancar kökü ve 6 demet de pırasa biraz da organik sarımsak istiyorum.
I love to cook, but it's got to be fresh and organic.
Yemek pişirmeye bayılıyorum ama taze ve organik olması gerek.
Organic?
Organik mi?
It's an organic turkey. I took ages researching it online.
İnternette saatlerce araştırma yaptım.