Our job перевод на турецкий
3,119 параллельный перевод
And as long as we're rewriting our job descriptions here, keeping your wife on her leash, that's not in mine.
Madem iş tanımlarımızı yeniden yazıyoruz karınızı kontrol altında tutmanın benim işim olmadığını da söyleyeyim.
It's our job to put on a show, not watch don't talk back...
Bizim işimiz gösteri yapmak bakmak değil, bana karşı gelme!
Our job is to uphold the law.
Bizim vazifemiz kanunu uygulamaktır.
Well, did you explain to him we've been interrupted by a little thing called "our job"?
Ona görevimiz çıktığı için oradan ayrıldığımızı söylemedin mi?
Did you explain to him that we've been interrupted by a little thing called "our job"?
Ona görevimiz çıktığı için oradan ayrıldığımızı söylemedin mi?
We're just doing our job, Roman.
Teşekkür ederim! Biz burada sadece işimizi yapıyoruz. Ciddiyim!
We just do our job.
Biz sadece işimizi yapıyoruz.
Look, I-I know you've had your concerns about her being a CSI and the dangers of our job and the level of commitment that it takes, the hours.
Bakın onun bir CSI olmasıyla, işimizin tehlikesiyle ve iş saatlerinin yoğunluğuyla ilgili kaygılarınız olduğunu biliyorum.
It sounds like our job.
Kulağa bizim işimiz gibi geliyor.
But it's our job to get him to understand... get him to understand you.
Fakat bizim işimiz seni anlamasını sağlamak.
It is our job to teach her how to keep standing.
Bizim işimiz onu ayakta tutmak.
And we feel like maybe that's more our job as the parents.
Ve belki de bu yüzden bu iş daha çok ebeveynlerin yapması gereken bir şeydir.
Everything I've read says that, right now, our job is to make him feel loved, trusted, and like he's part of this family.
Okuduğum her şeyde dediği gibi, bizim işimiz onu sevdiğimizi ona hissettirmek, güvendiğimizi ve ailemizin bir parçası olduğunu hissettirmek.
It's our job, and I have no idea what I'm doing, so I need your help.
Bu bizim işimiz ve ne yaptığımdan zerre fikrim yok, o yüzden yardımına ihtiyacım var.
They are the best barometer of whether we're doing our job or not.
Onlar işimizi yapıp yapmadığımızla ilgili en iyi barometre.
You're the client, quinn. Let us do our job.
Sen müşterisin, Quienn Bırakta işimizi yapalım.
It's our job to save it, that's what Avengers do, right?
Onu kurtarmak bizim işimiz,... Yenilmezlerin yaptığı bu, değil mi?
That's our job.
Bu bizim görevimiz.
That doesn't mean we stop doing our job, Angie.
Bu bizim işimizi yapmamıza engel olamaz Angie.
I need to do my job. All right, but it's all our jobs.
Pekala, ama bu hepimizin vazifesi.
Our job is to find the two candidates who'll give the voters the best competing arguments, and I don't believe we're seeing that.
Bizim işimiz seçmenlere en iyi iki rakip argümanı ortaya koyan adayları bulmak ve bunu daha önce gördüğümüzü sanmıyorum.
I want to come with you. Let us do our job, okay?
- Ben de gelmek istiyorum.
It's our job to worry.
Bu bizim işimiz.
It's not our job.
Bu bizim işimiz değil.
I understand your concern, and I share it- - my son goes to your school- - but our job's not to protect the university, it's to find out who killed the coach.
Endişenizi anlıyor ve paylaşıyorum. Oğlum okulunuza gidiyor ama işimiz üniversiteyi korumak değil koçun katilini bulmak.
So, thanks for making our job so easy.
İşimizi bu kadar kolaylaştırdığın için sağ ol.
Our job is to find out.
Bizim işimiz öğrenmek.
The more Nighthorse makes this a political issue, the harder it is for us to do our job.
- Nigthhorse bunu daha çok politika konusu yapar, bu da işimizi yapmamızı zorlaştırır.
No, our job is to take down Oliver Schmidt.
Hayır, bizim işimiz Oliver Schmidt'i alaşağı etmek.
If we do our job right... The light should turn from yellow to red.
Eğer işimizi doğru yaparsak ışık sarıdan kırmızıya dönecek.
It's our job to make sure he has a life.
Senin işin bir hayatının olmasını garantiye almak
Please. Just let us do our job.
İşimizi yapmamıza müsaade edin.
Oh, your daddy and I were just chewing the fat, talking about how hard it is to get a job at our age.
Babanla bizim yaşımızda iş bulmanın ne kadar zor olduğu hakkında çene çalıyorduk.
Maybe his proper job is an athlete? By the way, mom Until when Cheol-Soo will stay at our home?
Bu arada anne Cheol-Soo Oppa ne zamana kadar bizde kalacak?
We know that the job of superintendent of our schools, to which Dr. Massoud is about to dedicate himself, is not an easy one.
Biliyoruz ki Dr. Massoud'un kendini adadığı okullarımızı denetleme işi hiç de kolay bir iş değil.
All that really matters is how the Atom stacks up on our leader board, and that is a job for the stig.
Atom'un panomuzda nasıl bir yer aldığını görmek olacak ve bu da Stig'in işi.
Maybe our ladies are improvising, which explains killing Paul outside his job.
Belki hanımlarımız hazırlıksız plan yaptılar ki bu da iş çıkışı öldürmelerini çok iyi açıklar.
Well, dad's first job whereverwe went was to have our photo taken.
Çünkü babam her gittiğimiz kasabada ilk iş fotoğraf çektirirdi.
Our guy's got a job and yesterday was his day off.
Adamımız bir işte çalışıyor ve dün izin günüydü.
Not that I don't appreciate your hospitality, but we go our separate ways when the job is over.
Misafirperverliğine minnettar olmadığımızdan değil ama iş bitince yollarımız ayrılacak.
Admit our mistake, apologise, and get on with the job of finding the actual terrorists.
Hatamızı kabullen, özür dile ve gerçek teröristleri bulma işine koyul.
Are you so naive as to think that our daughter could go to a good school and--and have a decent job when the world knows that she is a junkie? I am trying to protect her future.
Geleceğini korumaya çalışıyorum.
They took the fall for most of our mistakes, But that last job emptied out our bag of tricks.
Pek çok hatamızı üstlendiler ama o son iş tüm imkânlarımızı elimizden aldı.
This is our next job, and there, kitties, is our target.
Sonraki işimiz bu ve işte bu da hedefimiz kedicikler.
You know what the point is. We've spent the last two years of our lives working on this job.
Ömrümüzün son iki yılını bu iş için harcadık.
- Those names you gave our DCI, it took a while to follow them up, but it's a good job we did.
- Komisere verdiğiniz isimler araştırmak biraz zaman aldı. Ama iyi bir iş çıkardık.
Admit our mistake, apologise and get on with the job of finding the actual terrorists.
Hatamızı kabul et, af dile ve gerçek teröristleri bulmak için işinin başına dön.
Our hosts here have a penetrating bunker buster that will get the job done, but they just told me the president's blocking the export license.
Buradaki ev sahiplerinin elinde bu işi halledecek etkili bir bunker buster varmış ama bana Başkan'ın... -... ihracatı engellediğini söylediler.
Well as you all can see, Victoria's news station did an excellent job in recreating our set.
Gördüğünüz gibi, Victoria'nın haber merkezi seti yeniden yaratmada harika bir iş yaptı.
I lost my wife, my job, and our home.
Karımı, işimi ve evimi kaybettim.
Wait. The number-one unsolved mystery in the history of American crime... that's our new job?
Amerika tarihinde çözülmemiş bir numaralı gizem.