Parent перевод на турецкий
4,650 параллельный перевод
- Speaking as a parent, I would.
- Bir ebevyn olarak konuş, bunu isterim.
And that these types of discussions should be had at home... between a parent and child.
Ama bu tip tartışmalar evde olmalıdır. Ebeveyn ve çocuk arasında.
I gave out condoms in class... and this one parent got really mad at me.
Sınıfta kondom dağıttım. Bir ebeveyn gerçekten bana çok kızgın.
Something about parent-teacher conferences pandering to illiterates who can't read report cards.
Karneleri okumayan biri için aile-öğretmen toplantısının saçma olduğunu söylemiştin.
No, nothing more important than being a good parent, and that includes getting to know Finn's teachers.
Hayır, hiçbir şey iyi birer ebeveyn olmaktan önemli değil. Ve bu da Finn'in öğretmenlerini tanımayı gerektiriyor.
Parent-teacher conferences?
Veli-Öğretmen toplantısı? Doğru.
She was head of the PTA, Chair of the Fall Festival and eight other parent committees.
PTA baş müdürü, Sonbahar Festivali Başkanı,... ayrıca sekiz tane farklı ebebeyn komite üyesiydi.
Make sure there's a parent present every time you talk to her.
Onunla konuştuğunda annesiyle babasının izni olduğundan emin ol.
And since this is an official police visit, we'd like a parent present, please.
Bu resmi bir polis ziyareti olduğu için sizden aile izni rica ediyoruz.
After they died, Martin took care of me, sent me to the best schools, bought me anything I desired, but he was- - he was never a parent.
Onlar öldükten sonra, Martin beni yanına aldı beni en iyi okullara yolladı bana ne istersem aldı ama asla, asla bir ebeveyn değildi.
I think you know what that's like, to grow up bereft of a parent's love.
Bunun nasıl olduğunu bildiğini sanıyorum ebeveyn sevgisinden yoksun halde büyümeyi yani.
You said you wanted to be a parent, so be a parent.
Ebeveyn olmak istediğini söyledin ol o zaman.
You went to a parent-teacher conference?
Beraber bir öğretmen veli görüşmesine mi gittiniz?
Three students have been released, and now there are unconfirmed reports that the death of a Ballard parent by the CIA was kidnapping-related.
Üç öğrenci serbest bırakıldı. Öğrencilerden birinin babasının CIA'da öldürülmesinin kaçırma olayıyla ilgisi olduğu yönünde doğrulanmamış söylentiler var.
Untraceable, but we believe the kidnapper has been monitoring our daily parent meetings there.
Normalde izi bulunamayacak bir şey ama suçluların orada aileler ile yaptığımız görüşmeleri izlediğine inanıyoruz.
Then I'm just another parent they want to use on a mission.
Ben de kullanmak istedikleri annelerden biriyim demektir.
It was a parent mission.
Yine ailelerden birini kullanmışlar.
He's a Ballard parent.
Çocuklardan birinin babası.
- Depends on the parent.
- Ailesine göre değişir.
There's no way a parent could hate her child!
Bir ebeveynin çocuğundan nefret etmesi imkânsız!
JSTOR, and their parent company, ITHAKA, also sidestepped requests to talk with this film.
JSTOR ve ait olduğu şirket ITHAKA, belgeselde temsil edilmekten kaçındı.
A parent died getting it out of the CIA for the kidnapper.
Çocuklardan birinin babası, bu görüntüyü CIA'dan alıp suçlulara ulaştırırken öldü.
I'm just a concerned parent.
Çocuğunu merak eden bir babayım sadece.
This could be a parent working for the kidnapper.
Suçlular için çalışan bir aile tarafından yapılmış olma ihtimali var.
If this is a parent trying to save their child, I need you to find out before we lose control of this situation.
Eğer bunun sebebi, çocuğunu kurtarmaya çalışan bir aile ise kontrolü iyice kaybetmeden bunu ortaya çıkarmanı istiyorum.
Agents Finley and Dunn have confirmed that this is, in fact, a parent mission.
Ajan Finley ve Dunn bunun bir aile görevlendirme işi olduğunu doğruladılar.
The most important parent mission is still to come.
En önemli aile görevine henüz başlamadık.
That parent must know the price of failure.
O aile başarısızlığın bedelinin ne olduğunu bilmeli.
Cleaver, because I'm the responsible parent, OK?
Cleaver çünkü ben sorumlu bir ebeveynim, tamam mı?
You can be a good employee, a wonderful parent.
İyi bir personel, harika bir ebeveyn olabilirsin.
And we hope to fill those with a child from say, a low-income bracket or single-parent home, or perhaps an alternative family.
Bu boşluğu da düşük vergi dilimine tabi dar gelirli ailelerin ya da bekar ebeveynlerin ya da başka alternatif ailelerin çocuklarıyla doldurmayı düşünüyoruz.
They just invited me to a prospective parent picnic.
Beni müstakbel aile pikniğine davet ediyorlar.
I don't know if you've experienced this yet with your parent... but a lot of times they get night time restlessness and wandering.
Bilmiyorum siz de anneniz ya da babanızda bunu gördünüz mü ama genellikle geceleri huzursuz olup dolaşmaya başlıyorlar.
You left me a note about a parent meeting?
Ailelerle toplantı için not mu bıraktın?
One parent, one aquababy.
Bir ebeveyn, bir bebek.
She's the- - She's the parent.
Ebeveyn olan o.
I'm the smart parent.
Ah Tanrım. Ah Tanrım.
You did what any parent would do.
Marge, üzülme.
A parent always worries.
Evlat için her zaman kaygılanılır.
There's nothing quite like a bond between a parent and a child.
Anne babayla evladı arasındaki bağa benzeyen bir bağ daha yok.
We don't need a parent dropping dead in here.
Hiçbir velinin burada ölmesini istemeyiz.
I know it's hard to peel away from your favorite parent, but...
En sevdiğin aile bireyinden ayrılmanın zor olduğunu biliyorum ama...
I mean, my own parent lied.
Kendi babam bana yalan söyledi.
Anything that's gonna be bad news- - TV, the internet, parent / teacher conferences- - I ignore it.
TV'de, internette, veli toplantılarında kötü haber olacağı zaman görmezden geliyorum.
Alderman Blood isn't a parent.
Alderman Kan ebeveyn isnt.
And the soul of being a parent is making sure that your children have a bright future.
Ve bir ebeveyn olmanın ruh çocuklar parlak bir geleceğe sahip olduğundan emin yapıyor.
And the loss of a parent is...
Ve bir ebeveyni kaybetmek...
She drives so slowly, I have to be the only parent... who slams on the imaginary gas.
O kadar yavaş sürüyor ki hayali gaza asılan tek ebeveyn olmak durumunda kalıyorum.
I'm Constance Sutton, the Chief Operating Officer of the Ilaria Corporation, parent company of Arctic Biosystems.
Adım Constance Sutton. Ilaria Şirketi'nin operasyon direktörüyüm. Arctic Biyosistem'in üst kuruluşu.
I'm the uncool parent.
Ben kötü bir ebeveynim.
Believe me, it's not good, especially during parent-teacher conferences...
İnan bana, hiç iyi değildi.