Past tense перевод на турецкий
305 параллельный перевод
I was using the subjunctive instead of the past tense.
Geçmiş zaman yerine isteme kipini kullandım.
If you put that in the past tense, I'll plead guilty.
Bunu geçmiş zamanda söylerseniz, daha doğru olur.
- Do you agree with his use of the past tense? - I couldn't agree more.
- Geçmiş zaman kullanmasına katılıyor musunuz?
Maybe I'm afraid if I did, I'd be talking about him in the past tense.
Belki de konuşursam ona dair geçmiş zamanda konuşurum diye korkuyorumdur.
Put that in the past tense.
"Sevgilimdi" desen daha doğru.
Always in the past tense.
Geçmiş zamanla konuşuyorsunuz.
The blues is past tense.
Βlues geçmiş zamana ait.
Now you're talking about him in past tense.
Şimdi de sen onun hakkında geçmiş zamanlı konuşuyorsun.
Past tense.
Geçmiş zaman.
Why are you always talking in the past tense?
Neden hep geçmiş zaman ile konuşuyorsunuz?
Was, past tense.
Eskiden öyleydi. Geçmiş zaman yani.
I say "was going to," past tense, because I'd burn in hell before I'd marry a two-timing Polack who'd spread her legs for a sneaky Southern shithead, betraying me like that.
Güneyli bir pisliğe bacaklarını açarak beni böylesine aldatan bu iki zamanlı... Polonyalı ile evlenmeden önce cehennemde yanardım.
"Were." You really think he's past tense?
"İdim." Onun gerçekten geçmişte kaldığını mı düşünüyorsun?
You're talking about things I haven't done yet in the past tense.
Benim daha yapmadığım işleri geçmiş zamanda konuşuyorsun.
Well, you used the past tense
Geçmiş zamanlı konuştunuz.
Why are we talking in the past tense?
Niçin geçmiş zamanda olmuş gibi konuşuyoruz?
Why do you keep referring to her in the past tense?
Neden ondan bahsederken geşmişte kalmış gibi söz ediyorsunuz
Past tense.
Eskiden.
Well, past tense would do.
Battı demek daha doğru olur.
Past Tense.
Eskidendi.
- Work on your past tense.
- Geçmiş zamana iyi çalış.
It made someone a little past tense. Ha, ha, ha, ha.
Birisi tarih olmuş zaten.
There was a time, young Mr. Stevens... when there were some students, like yourself, who were worth saving... but... that's in the past tense.
Bir zamanlar, genç Bay Stevens,... kurtarmaya değer senin gibi bazı öğrenciler vardı... ama... bu geçmişte kaldı.
And the past tense of lie, is lay, L
"Lie" in geçmiş zamanı "lay" dir.
Past tense? - Stop it.
Geçmiş zaman!
The past tense of break is broke.
"Break, geçmiş zamanda broke oluyormuş."
- Had a woman. - Past tense.
- Eskiden vardı.
Xander, Past Tense Rule.
Xander, geçmiş zaman kuralı.
- Why are you talking in past tense I mean the party's still going.
Niçin geçmiş zaman kullanarak konuşuyorsun ki? Parti devam ediyor.
I'm way past tense.
Ben onu çoktan aştım.
Why are you using the past tense?
- Dr. Melvin Potts - Niçin geçmiş zaman kullanıyorsun?
Past tense.
İstiyordum.
Three marriage counselors say if it's past tense, I shouldn't tell. And it is past tense.
Üç evlilik danışmanıyla konuştum ve üçü de, eğer geçmişte kalmışsa kesinlikle söylememem gerektiği konusunda emin.
Past tense?
Geçmiş zaman mı?
The past tense is a bit premature.
Geçmiş zaman kullanmak için biraz erken, Bayan Laszlo. Özür dilerim.
Past tense.
Geçmiş zamanda.
- You're drunk? - Past tense.
- Sarhoş musun?
I think you're neglecting the past tense there, Rupert.
Geçmiş zaman kipi kullanmayı unuttun, Rupert.
Please, no past tense.
Lütfen, geçmiş zaman yok.
- "Loved." Past tense.
- "Sevdiğim." Geçmiş zaman.
We are past tense.
Artık geçmiş zamanda kaldık.
Past tense!
Geçmiş zaman!
Why are you talking about your husband in the past tense?
Neden kocanızdan geçmiş zamanda kalmış gibi bahsediyorsunuz?
See, the reason... that I'm telling you all these intimate details about my past is that... so much of the time with them, I'd end up being tense.
Bak, sana geçmişimle ilgili... bunca kişisel detayı anlatmamın nedeni şu... onlarla beraberken çoğunlukla gergin ve endişeli olurdum.
He said he loved three things - the past subjunctive tense, big trees, and deceit in every form.
Üç şeyi sevdiğini söylerdi. Geçmiş istek zamanı, büyük ağaçlar ve her tür hile.
- Yours is past tense and- -
- Ve ne?
Things got a little tense, but I'm hoping we're past it.
Ama umarım bunu atlattık.
She's past-tense.
O, geçmiş zaman.
I'm your past-tense quasi-boyfriend, not the American people.
Ben senin eski sevgilin sayıIırım,... Amerikan halkı değilim.
Oh, he's past-tense.
O geçmiş zamanda kaldı.
You do know.'Had'is past-tense,'has'is present.
- Bilmiyorum. - Biliyorsun Clara. Vardı dersen geçmiş zaman olur.