Pencil перевод на турецкий
2,200 параллельный перевод
I can give it a shot. You know, you give me a pencil and one of those little rulers.
Bir deneyebiliriz, bana bir kalem bir de şu ufak cetvellerden verirsen..
- They're pencil sharpeners stuck
- Onlar kalem tıraştı.
- Bret, can you get a pencil Out of my stationery cabinet there, please?
- Bret, dolabımdan kalemimi verebilir misin, lütfen?
I need sharpen my pencil.
- Kalemimi açacaktım.
Teacher, I need a pencil sharpener a rubber.
Nedri buna da sen bak. - He ne oldu şimdi?
- She wants to sharpen her pencil. - You want to sharpen your pencil?
- Öğretmenim kalemine açacak istiyor.
- Sharpener. - A pencil sharpener.
Tamam aç hadi kalemini.
This is the pencil. Okay? Draw lines like this.
Kalemi tuttunuz ya böyle şu kalem tamam mı?
Take the pencil.
- Silme silme.
- Ercan comes to the school without a pencil or a notebook.
Burada yok değil mi? - Yok velisi burada.
Sharpen that pencil. Sharpen it.
Kalemi aç bakalım sen.
Technology is a pencil, which allows one to solidify ideas on paper for communication.
Teknoloji bir kurşun kalemdir. Fikirleri iletişim amaçlı olarak somutlaştırmamıza yarayan bir araçtır.
I saw this gorgeous little bum in a pencil skirt and I thought :
Dar eteğin içindeki o muhteşem popo dikkatimi çekmişti.
It could be your last chance to push a pencil.
Kalemi ittirmen için son şansın olabilir.
You dropped your pencil.
Kalemini düşürdün.
Try paper.... and pencil.
Kağıt dene.. bir de kalem.
I'm gonna make this pencil disappear.
Bu kalemi yok edeceğim.
Two pencil pushers and Yegor.
2 kâtip ve Yegor.
- I'm gonna sharpen my pencil.
- Kalemimin ucunu açacağım.
Anybody got a pen, pencil, paper, anything?
Aranızda kâğıt ve kalemi olan var mı?
A hard man with a pencil?
Kalemi olan sert bir adam.
She went over to her desk, sharpened a pencil and looked like she was checking for text messages on her phone.
Masasına geçti, kalemini açtı ve sanki telefonundaki mesajları kontrol ediyor gibiydi.
Maria, have you got a pencil?
Maria, kalemin var mı?
Good luck with your dirty pencil drawings.
Pis boyalarınla sana iyi şanslar
First it was a Pencil Sharpener And then the aquarium.
Önce kalemtıraşı sonra da akvaryumu yaladı.
Then get a pencil and a pair of notebooks and put them in your backpack.
O zaman bir kalem, bir defter al sırt çantana koy.
It has... a whiff of primary-school pencil shavings.
Bunda ilkokul kalemlerimizin talaş kokusu var.
- Pencil test.
- Kalem testi.
Sadly, my mum can get a whole pencil case up there.
Maalesef, annem oraya kalem kutusu koyabiliyor.
Shall I pencil it in? No. I'm penciling now.
- Hayır, ben alıyorum!
I can still see it taking the pencil I never left the paper.
Hâlâ onu elinde kalemle ve kâğıtla hayal ediyorum.
Johnny can't write'cause Johnny doesn't have a fucking pencil.
Johnny yazabilirdi ama Johnny'nin kalemi yok.
When you're ready to arm attach the detonator... to the bottom of the time pencil.
Çalışır hale getirmek için... Zamanlayıcı kalemin altına yerleştirmek gerekiyor.
Let me just pencil you in.
Dur not alayım. Hey!
I was in the back of the classroom, sharpening my pencil.
Sınıfın arka tarafında kalemimi açıyordum.
I submit to this court that you never sharpen your own pencil.
Mahkemeye, asla kendi kalemini açmadığını ilan ediyorum.
Right before the exam, you placed yourself at the pencil sharpener, so that when Mr. golden looked for his stopwatch like he always does, you snuck out!
Sınavdan hemen önce kalemtıraşın yanına gittin, böylece Bay Golden her zamanki gibi kronometresine bakarken gizlice orada sıvıştın!
And my best advice to you would be to take your pencil... go on.
sizin için en iyi tavsiyem... kaleminizi alın... gelin.
Yeah, you do fine work with that pencil.
Evet, iyi iş yaptık Bu kalem ile.
And come Monday morning, you better be parked in that front row with a sharp number two pencil or there is going to be hell to pay.
Pazartesi sabahı iyi yazan iki tane kalem edinip ön sıralara geçsen iyi olur. Aksi takdirde yaptıklarının cezasını cehenneme giderek ödeyeceksin.
With a pencil sharpener... So you can put garbage in your face.
Bir de kalemtıraş, böylece kalemtıraşla açtığı boyaların talaşlarını yüzüne gözüne bulaştırır.
- Sometimes she writes with a pencil.
- Bazen bir kalemle yazı yazıyor.
I broke my pencil.
- Tamam. Kalemimin ucu kırıldı.
- You stole my pencil.
- Benim kalemimi çaldın.
- I haven't seen your stupid pencil.
- Senin aptal kalemini görmedim.
No girl, unused pencil-sized penis predicament.
Kız yok, kullanılmayan kalem kadar penis durumu.
Something of a pencil sharpener!
Üstüne tam olmamış sanırım!
In a moment, I am going to tap my pencil.
Bir dakika içinde, kalemimi hafifçe vuracağım.
Keep your shorts on there, pencil dick,'cause the masterpiece is almost done.
Pantolonun üzerinde kalsın kalem sikli çünkü şaheser pişmek üzere.
You will hold the pencil like this, okay?
Çocuklar bana bakın.
It's--got a pencil, poke my eyes out, you know?
Nasıl duydu?