Placeholder перевод на турецкий
48 параллельный перевод
Now tonight's guest host, the ultimate placeholder, Homer Simpson!
Şimdi, bu geceki şovumuzun sunucusu ve ev sahibimiz... Homer Simpson.
At the same time, God is, um... is this sort of placeholder name... for those parts of our experience of the world... which are somehow transcendent, somehow sublime.
Aynı zamanda, Tanrı, bizim yaşam deneyimlerimizin aşkın veya ulvi kısımlarını tanımlayan addır.
As a... placeholder.
Karşılık olarak...
So I guess she's just a placeholder, then?
Yani annem bir süreliğine annenin yerini tutuyor?
It's too easy, it's like a placeholder.
Bunlar çok kolay. Birinin yerini doldurmak gibi.
As in a platonic, no-hand-on-my-knee, I'll-open-my-own-door placeholder kind of date, but yes, my date nonetheless.
Platonik, dizimde eli olmayan, kendi... kapımı açarım, yer tutucu tarzda olarak ama evet, öyle veya böyle, birlikte gittiğim kişi olarak.
It was supposed to be a placeholder till I could get her a real one.
Ona gerçeğini alana kadar, bu onun yerini tutacaktı.
Yeah, it seems our little show was a nice little placeholder... - but it was time to get some ratings.
Evet, anlaşılan bizim küçük şovumuz sadece yer dolduruyor.
What if Roger, as he's getting to know Mimi, is possessed by some old demons? And that way, someone from the chorus or a placeholder, me, could represent addiction.
Mesela Roger, Mimi'yle birbirlerini tanımaya çalışıyorken kötü duygulara kapılsa... ve korodan veya görevlilerden birisi, mesela ben, o duyguyu temsil etse...
Primitus-victor. com is just a placeholder. The link redirects to a CyberVid video.
Bağlantı CyberVid videoya yönlendiriyor.
They were placeholder names, used in the early'70s, for personnel that went into deep cover or witness relocation.
Bu, 70'li yıllarda kullanılan örnek isimler. Personeli gizlemek veya tanık koruma programına almak için.
It was first used as a legal placeholder during property disputes.
Bu terim ilk defa mülk anlaşmazlıklarında devleti savunan kişi için kullanıImış.
I was just a placeholder.
Ben sadece bir yer tutucuydum.
- That's a very clever placeholder.
Boyut belirlemek için çok akıllıca bir hareketmiş.
{ \ alphaHFF } PLACEHOLDER Metal and glass only fetch this much now.
Şimdilik metal ve cam sadece bu kadarını karşılıyor.
"Prettiest eyes" as a placeholder.
Bu yüzden yerine "En güzel gözlerin sahibi" rozetini alacağım.
108 ) \ blur8 \ t ( \ blur0 ) } No Cell Phones { \ alphaHFF } Placeholder No cell phones.
Cep telefonu yasak.
This fiscal collaboration, though necessary now, is just temporary, as is your service on the council, though I couldn't ask for a better placeholder.
Şu an gerekli olan mali işbirliği geçici bir durum, meclisteki işine gelince senden daha iyi bir bölge yöneticisi bulamazdım.
Can Fonzie be a placeholder?
Fonzie bir yerlerin sahibi değil miydi?
Maybe we are "an uninspired placeholder until something actually funny comes along."
Belki de biz, daha komik bir dizi gelene kadar yer tutan hayal gücünden yoksun insanlarızdır.
Placeholder, unless you like that one.
İdarelik yani, tabii seversen başka.
That's just a placeholder.
Bu şimdiki hayalim.
I don't see her as a placeholder.
- O'nu stepne olarak görmüyorum.
- being a... a placeholder for George Tucker. - What?
- Ne?
She's like a placeholder to you, George.
O senin için yedek anahtar gibi.
I'm not saying I'm gonna marry her or anything, but... I don't see her as a placeholder.
Onunla evleneceğim falan demiyorum ama onu yedek anahtar olarak da görmüyorum.
Maybe I wasn't happy being a placeholder for George Tucker.
Belki de George Tucker'ın stepnesi olmaktan hoşlanmıyordum.
I understand you're strapped, but she'd be just as happy with a placeholder ring.
Para sorunların olduğunu biliyorum. Geçici bir yüzük onu mutlu etmeye yeter.
It's a placeholder.
Bu bir yer tutucu.
What, so I'm just a placeholder?
Ne, yani ben sadece yer tutan mıyım?
Girl like me is just a placeholder... for y'all at a place like this.
Benim gibi bir kız böyle bir yerde senin gibiler için yer tutucu gibidir.
They were a placeholder for pussy.
Uyuşturucular amın yerini tutuyordur.
It's really nothing more than a placeholder until 2016, assuredly.
2016'ya kadar koltuğu sıcak tutacak birinden fazlası değil.
"Placeholder" would honestly be a better name than Pied Piper.
'Geçici'açıkçası Pied Piper'dan daha iyi bir isim olurdu.
I will not be a placeholder president, Claire.
Vekil başkan olarak anılmayacağım Claire.
You're a big part of the reason that he and I aren't together and I had to settle for this placeholder.
Onunla beraber olamayıp da şuna razı gelmemin en büyük nedeni sensin.
I'm just using it as a placeholder till I become Jewish and I can pin it on Hitler.
Bunu Yahudi olup Hitler'i suçlayacak kıvama gelene kadar geçici olarak yapıyorum.
What if the blue door in Brandt's memory was a visual placeholder for non-visual information?
Peki, ya Brandt'in anısındaki mavi kapı görsel olmayan bilginin görsel yer tutucusuysa?
You're asking me to be a placeholder for 18 months, and I intend to govern.
Siz 18 ay emanetçi olmamı istiyorsunuz, ben de ülkeyi yönetmek istiyorum.
I have a placeholder so set up it, makes analogies look like punchlines.
Özensiz repliğim öyle zemin hazırlıyor ki, analojileri espri gibi gösteriyor.
Never have, never will. I had a set up about a story that was so placeholder, the punchline came five words early.
Bir hikayem öyle özensizdi ki esprisi beş kelime önceden geldi.
The man's always been something of a placeholder for you.
Andrew senin için hep bir çeşit "vekil" olmuştu. "Vekil" mi?
"Placeholder"? I never said that.
Asla öyle bir şey söylemedim.
Unless you can tell me that I'll ever be anything more than just Carter's placeholder.
Carter'ın yedeği olmaktan daha fazlası olabileceğimi söyleyemiyorsan evet.
I thought I was just a placeholder.
Göstermelik olduğumu sanıyordum.
And the girls and I stopped being a placeholder.
Ben ve kızlar da soru sormayı bıraktık.
We believe God is just a placeholder.
Tanrının sadece bir vekil olduğuna inanıyoruz.
It's a placeholder.
- Öylesine söylüyorum.