Pockets перевод на турецкий
3,457 параллельный перевод
Do you want me to check out your pockets?
Ceplerini kontrol etmemi istiyor musun?
Hair has a way of, um, sticking around, you know, to collars, pockets, on jackets.
Bilirsin saçlar dökülünce etrafa yapışırlar, ceketlerin yakalarına, ceplerine.
Inside the comet, pockets of gas explode and fling huge rocks into space.
Kuyruklu yıldızın içinde gaz cepleri patlayabilir ve uzaya büyük kayaları fırlatabilir.
Tank a corporation, line their pockets, turn the public to their cause.
Şirketlere saldırıp, ceplerini doldurup nedenini halka çevirmek.
Oh, I found this in one of his pockets.
Cebinde bunu buldum.
When you leave that room, your voice must remain inside in their pockets!
İnsanları etkilemek için odadan ayrıldığınızda sesinizin orada kalması gerekir!
And Rampvex, the manufacturer, has deep pockets?
Ve Rampvex, üretici, para babası mıydı?
Three months from now, I'll be stuffing your pockets with money.
Bundan 3 ay sonra,... paraya para demeyeceğiz.
I can't sue him if I don't know how deep his pockets are.
Ceplerinin ne kadar derin olduğunu bilemezsem, onu dava edemem.
I'll be basing my request for damages on his very deep pockets.
Talebimde onun derin ceplerinden alacağım tazminatı esas alacağım.
Oh, ladies, please empty your pockets of any unhealthy snacks.
Hanımlar, lütfen cebinizdeki sağlıksız yiyecekleri boşaltın.
You'll be able to see me. If I put rocks in my pockets and start to run into the ocean, you'll notice.
Eğer cebime taş doldurup okyanusa doğru yürürsem fark edersin zaten.
Look at you Your pockets are bulging with beer cans what do you care?
- Ceplerine bir bak, bira kutusuyla dolu. Sana ne?
Your pockets are empty and I'm still sitting high and dry!
Cepleriniz boşaldı ve ben hâlâ yukarıda kuru halde oturuyorum!
They make you offers too good to pass up, they line your pockets with easy cash, and before you know it you're wearing shackles, calling him Massa.
Sana kaçırılmayacak kadar iyi teklifler yaparlar, cebini parayla doldururlar sonra bir bakarsın, kollarında kelepçeler adamı "efendim" diye çağırıyorsun.
Check his pockets.
Ceplerini ara.
He was sticking his hands in pockets while the elders working
Büyükleri iş yaparken elleri cebinde etrafta gezindi. Buraya niye geldi?
We keep this pace up, we could end up with a fat bonus in our pockets.
Bu tempoda devam edersen ceplerimiz güzel bir ikramiye görebilir.
Stand up. C02 hovers in low pockets, like bubbles, it'll kill you in seconds.
CO2 baloncuklar gibi alçaktaki boşluklarda gezinir.
This smoke should help us see where the gas pockets are.
Bu duman gaz boşluklarını görmemizi sağlayacak.
It's all about the pockets in our family.
Ailede cepler çok önemli.
Dirty, rude, stinking Asians... without a penny in their pockets and they come over here and expect everything. Oh great!
Kirli, berbat, kaba Asyalılar ceplerinde kuruşları yokken buraya geliyorlar ve kendilerini bir şey sanıyorlar!
I think the Aztek owner is gonna be wearing, like, sandals with white socks under them pulled up to just below the knees, short shorts with 12 pockets, and a tank top.
Bence Aztek sahibi, dizlerine kadar çekili... beyaz çoraplarıyla sandalet, 12 cepli şort ve kolsuz gömlek giyer.
Poaching real estate from the Housing Authority to line the pockets of his fat-cat friends all in the name of urban renewal.
Kentsel yenileme adı altında zengin arkadaşlarımın cebi dolsun diye Konut İdaresi'nden kaçaklara izin verdiğimizi söyleyen.
Let's head back, find those pockets of neglect and fear, the wards adjacent to Lennox Gardens.
Geri dönelim ve Lennox Gardens'ın yakınındaki bölgelerde hakkında korkan ve ihmali olanları bulalım.
Which would all go in our pockets.
Bizim ceplerimize girecek milyonlar.
'It starts by taking out small pockets.
Küçük küçük ele geçirmeye başlar.
'At first it's as though there are little pockets of rottenness'surrounded by normality, but then normality itself is overrun.'
Başlarda normal denilebilecek kadar küçük çürükler olur ama sonra normali aşar...
Go ahead, check my pockets.
Hadi, cüzdanıma bak. Hiçbir şey yok.
He's lining his pockets.
Kendi cebini dolduruyor.
Can you check your pockets...?
Ceplerini kontrol etsen...?
I'm gonna need you to empty your pockets.
Sizden ceplerinizi boşaltmanızı isteyeceğim.
Perfect cover for the kind of smuggling operations that have lined HR's pockets.
HR'ın cebini dolduran kaçakçılık operasyonları için harika bir paravan.
We checked his pockets.
Ceplerine baktık.
Uh, his pockets may have been empty, but it looks like he was trying to hide something in his shoe.
Cüzdanı boş olabilir ama ayakkabısında birşeyler saklıyormuş gibi.
Makes the poor saps feel like they're cultured while they're lining our pockets.
Avanaklar, bizim ceplerimizi doldururken kendilerini kültürlü hissetmelerini sağIıyor.
So the pies are in the pockets.
O zaman turtalar cepte oluyor.
The fella who found Tutankhamen, he was pocketing all sorts of fingers and stuff in his pockets on the way out.
Tutankamon'un mumyasını bulan eleman çıkışta parmakları falan komple cebine atmış.
Loads of pockets.
Bir sürü cebi var.
"It's got pockets in it." "Huh. That's weird."
"Üzerinde cepleri var." "Garipmiş."
So. I've got pockets in me jacket.
Benim ceketimde de cepler var.
I would if it had pockets.
Ama cepleri olsa takardım.
Uh, maybe got me a little front-door key in one of the pockets.
Belki ceplerden birine evin anahtarı da koyulabilir.
You do not need a tie with pockets.
Cepli bir kravata ihtiyacın yok.
If you're wearing a tie, you've got clothes with pockets.
Bir kravat takıyorsan zaten kıyafetlerinde cep vardır.
My mom sews my pockets shut.
Annem butun ceplerimi agzi kapali dikti.
I'm hiding drugs, and I ain't got pockets.
Ben uyusturucu sakliyorum ve ceplerim bile yok
The most powerful publishers in the world are opening their pockets for philanthropy.
En güçlü yayımcılar ceplerini hayırseverlik için açıkcalar. Bundan yararlanmalıyız.
Pockets, too.
Yankesici olduğumu.
Anyway, this was a dream case : a beautiful client, abuse of power, and a defendant with pockets deep enough to pay for my experimental foot reduction surgery.
Her neyse, bu rüyalarımın davasıydı : Güzel bir müvekkil, aşırı güç kullanımı ve deneysel ayak küçültme ameliyatımın parasını karşılayabilecek sınırsız kaynakları olan bir davalı vardı.
Look through my pockets.
Ceplerime bak.