Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ P ] / Put it on the ground

Put it on the ground перевод на турецкий

112 параллельный перевод
I'm gonna take this thing off, put it on the ground... and speak into it when I have something to say.
Bunu çıkartıp yere koyacağım söyleyecek bir şeyler olduğunda ona doğru konuşurum.
You could've put it on the ground and he wouldn't have touched it.
Eti yere bile koysan, ona dokunmayacaktı.
take all your money out of your pockets and put it on the ground.
Ceplerindeki tüm parayı boşalt ve yere koy.
- Now put it on the ground! - Put the gun down!
Yere koyun!
Put it on the ground.
Onu yere bırak.
Take this, put it on the ground, close your eyes and go nuts.
.. bunu al, yere koy, gözlerini kapat ve kendini bırak.
Put it on the ground.
Yere koyun.
Then put it on the ground, along with your pager, cell phone and that case you're holding.
- Var. O zaman onu, çağrı cihazını, cep telefonunu ve elindeki çantayı yere bırak.
You hold it in your hand or you put it on the ground, right underneath the muzzle, and one squeeze is enough to raise the barrel right to the sweet spot on the target.
Elde tutulur ya da namlunun hemen altına yerleştirilir. Hafifçe sıkılması namluyu yükseltip hedef üzerindeki tatlı noktaya denk getirmeye yeter.
Then she took off her jacket and put it on the ground
Sonra yürüyerek sahil kenarına geldi.
Put it on the ground now!
Yere koy!
Put it on the ground, now!
Yere koy, hemen!
Just put it on the ground nice and easy.
Sorunsuz bir şekilde yere koy.
Put it on the ground.
Onu yere koy.
If you notice, we spend a lot of time touching the shoe... lacing the shoe... then we just put it on the ground and watch you try to get your foot in.
Dikkat ederseniz, ayakkabılara dokunarak, onları bağlayarak çok zaman harcıyoruz - sonra da onu yere koyuyoruz ve ayağınızı sokmaya çalışmanızı izliyoruz.
Put it on the ground.
Yere at.
Put it on the ground!
Yere bırak!
Put it on the ground!
Yere koy silahı! Söyleyecek şeyim kalmıyordu.
- Y'all mind if I put it on the ground?
- Yere indirsem olur mu?
- Put it on the ground.
- Onu yere koy.
Put it on the ground, slowly.
Yere bırak, yavaşça.
Take off the fucking pack and put it on the ground.
Çıkar şu çantayı...
Put it on the ground.
Ceketi geri al.
Put it on the ground.
Yere koy onu.
Put it on the ground slow!
Silahı yavaşça bırak.
I want you to slowly remove that weapon and carefully put it on the ground now!
Silahı yavaşça hareket ettirerek dikkatli bir şekilde yere koymanı istiyorum.
- Put the horn down. Put it on the ground.
- Trombonunu yere bırak.
- I said put it on the ground.
- Yere bırak dedim!
Take your gun out and put it on the ground.
Silahını çıkar ve yere koy.
And David put his hand in the bag and took out a stone and slung it, and struck the Philistine on the head, and he fell to the ground.
David elini çantasına koyup bir taş alarak attı ve Filistinlinin kafasına vurdu o ve yere düştü.
N0, I can't do it, they're gonna put her in the ground on Monday.
Hayır, bunu yapamam. Pazartesi gömülecek.
To put it on the lowest ground, what will she live on now?
Kabaca ifade edecek olursak, neyle geçinecek?
Put this on the ground where he rests and crush it.
Bunu toprağa verildiği yere koy ve kır.
I'll put the hat on the ground and you must let me get away before you pick it up.
Şapkayı yere koyacağım ve onu almadan önce gitmeme izin vereceksin.
I got the only horse you could put your feet flat on the ground while you're riding it.
Yani binerken ayaklarınızı zemine koyabileceğiniz tek atı ben aldım.
Milhouse, I'm not gonna take dog doo... that's been on the dirty ground and put it on my face.
Milhouse, pislik dolu yerden köpek kakasını alıp suratıma sürmeyeceğim.
I would've fucking took your motherfucking ass... and buried you in the ground... and put a water hose in your mouth... and duct tape it all around and turn it on full blast... and blow your motherfucking stomach up.
Senin o kahrolası kıçını alırdım ve seni yere gömerdim ve ağzına bir su hortumu sokardım ve onu her tarafına dolayıp sonuna kadar açardım ve o kahrolası karnını havaya uçururdum.
She's gonna tear it down to the ground, because Ms. Francesca here is so, so hot, she's gonna put blisters on your eyeballs...
Yerlere yıkacak, çünkü buradaki bayan Francesca o kadar ateşli ki, göz bebeklerinizi yakacak...
Put the gun on the ground and slide it to me, now.
Silahı yere koy ve bana doğru yolla, şimdi.
Lying there on the ground like a dog waiting to be put out of it's misery.
Bir köpek gibi yerde yatıyor ve acısının dindirilmesini bekliyor.
Put it down on the ground.
Silahı yere bırak.
It's better to put it in the belly of a whore, than on the ground.
Dışarı attırmaktansa bir fahişenin karnına koymak daha iyidir.
Of course, there's times you pick up whatever's lying on the ground and put it in your mouth.
Tabii öyle anlar geliyor ki yerde duranı toplamaya ve ağzına atmaya mecbur kaldığın da oluyor.
They see us here on Earth as in some form of neutral testing ground... where we're placed by God for a period... and God watches from above... registering the scores on his laptop... as to whether we perform according to his designs... or whether we're offending him as it's put.
Onlar bizim nötr bir sınav alanı olan dünyaya kısa bir süre için Tanrı tarafından yerleştirildiğimizi, ve O'nun da yukarıdan planlarına göre davranıp davranmadığımızı, onu gücendirip gücendirmediğimizi izleyip dizüstü bilgisayarına puanlarımızı kaydettiğini düşünürler.
Just put it to Fruit's head, and the next thing Fruit on the ground flopping, and his girl all screaming, and this pink shit coming out the side of his head.
Öylece Fruit'in kafasına dayadı sonra Fruit yere düştü ve kız da bağırmaya başladı kafasının yanından pembe şey akıyordu.
Slowly - put the gun on the ground and kick it towards me.
Yavaşça silahını yere bırak ve bana doğru itele.
If you could take a sugar-cube-sized chunk of white dwarf and put it on the surface of the Earth, it would be so dense, it would fall right through the ground.
Çok sıcak ve çok çabuk yandılar. Sonra da patladılar ve karadeliklerin bir çoğunu oluşturdular.
you got between him and the door, he'd put you on the ground and not think twice about it.
... çıkışın arasında kalırsan, bir kez bile düşünmeden seni yere serer.
Or you can just put it down on the ground.
Eğer istersen, yere bırakman da yeterli.
We had no confirmation from witnesses that it was anything but that until an anonymous call said a punch put him on the ground.
Yerdeyken ona vurduğunu söyleyen isimsiz bir aramadan başka elimizde bunu teyit eden başka hiçbir yok.
If you could take a sugar-cube-sized chunk of white dwarf and put it on the surface of the Earth, it would be so dense, it would fall right through the ground.
Trilyon, trilyon, trilyon karatlık bir elmas. Düşünün ki, gökyüzünde dev bir elmas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]