Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / See that

See that перевод на турецкий

81,951 параллельный перевод
Can I see that?
Bakabilir miyim?
Well, I was never gonna see that car naked now, was I?
Çıplak göreceğim o araba olmayacaktı yalan mı?
I could see that... from the very first time he moved in with me.
Buraya taşındığında anlamıştım.
One small consolation is the bitch is with The Beast right now and I can't really see that going her way.
Teselli olacaksa o sürtük şu an Canavarla birlikte. Gerçekten ne yaptığını anlamıyorum.
I just... I-I need you to see that this is bigger than you.
Bunun seni aşan bir mesele olduğunu anlamalısın.
Well, you see that, TJ?
Bunu gördün mü, TJ?
- Did you see that?
Şunu gördün mü?
I mean, we didn't you see that whole bloody nest?
Bütün o ölüm makinalarını görmedin mi?
Did you see that back there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
Hey, hey, hey, I do not like to see that going on in my bar.
O şeyleri barımda görmek istemiyorum.
Oh-ho, I'd like to see that.
Bunu görmek isterim.
I could see that from the off and she deserved better.
Ondan daha iyisini hakettiğini görebiliyordum..
- You don't need to see that.
- Senin görmen gerekmiyor.
Did you see that?
Şunu gördün mü?
- I wanna see that mirror.
- Aynayı görmek istiyorum.
You must see that's impossible.
Bunun imkansız olduğunu görüyor olmalısınız.
Already I see that I must keep myself occupied or I shall begin to ask the impossible question.
Şimdiden kendimi meşgul etmem gerektiğini görüyorum, yoksa cevaplanması imkansız olan o soruyu sormaya başlayacağım.
See that line?
Çizgiyi görüyor musun?
Oh, see, that's the part I like.
İşte sevdiğim bölüm bu.
I-I just have a feelin'I... that I might never see you again, so...
Bir daha seni göremeyecekmişim gibi geliyor.
Now what's so important that got you comin all the way to my house when I see you at the diner every day?
Sizi her gün restoranda görürken kapıma gelecek kadar önemli olan ne?
Miriam's inside just crying, crying her eyes out for a child that she'll never see again.
Miriam içeride ağlıyor. Bir daha asla göremeyeceği çocuğu için feryat figan ağlıyor.
See, th-the design here is real similar to the stained glass window design up there on that church, so I thought it might've come from here.
Görüyorsunuz ya bundaki desenler kilisedeki mozaik camınkilere benziyor. Buraya aittir diye düşümdüm de.
I tell you, Hap. You see anybody around here that don't look like a damn serial killer? 'Sides that horse?
Cidden Hap, şu at dışında burada seri katile benzemeyen birini görüyor musun?
See, how do I put this in a way that you'll understand?
Bakalım anlayacağın şekilde nasıl anlatabilirim?
See, that's what we needed for her... a goddamn playground!
Ona bu lazımdı işte. Bir oyun alanı!
Remember that trip I took to Santa Fe to see my kids?
Çocuklarımı görmek için Santa Fe'ye gittiğimi hatırlıyor musun?
I also went there to see a little adobe that I own.
Oradaki kerpiç evime bakmaya da gitmiştim.
See, that's the whole point of vacation, hotels make things better.
Tatilin bütün amacı bu. Oteller işleri düzeltir.
Well, we were hoping that you would see it more as being our "goodwill ambassador."
Pekala, onu daha çok göreceğinizi umuyorduk Bizim "iyi niyet elçimiz" olman.
I'll never see Alex again, and who knows what they'll do to Max, now that he's been "corrupted."
Alex'i bir daha asla göremeyeceğim, Ve Max'e ne yapacaklarını kim bilir, şimdi de "bozuk".
After all, faith is about struggle, and I see how hard you've been struggling to accept your new reality, but I want to assure you, Mrs. Bowman, that I'm not just there to help Gracie and Charlie.
İnanç çaba gerektirir. Ve yeni gerçeği kabullenmek için ne kadar çabaladığınızı görüyorum. Ve size garanti ederim, bayan Bowman,
I just don't see why that would be bad for me.
Peki benim için neden kötü olacakmış.
Yeah, but that's... See, that's just a theory.
Evet, ama bu- - Bak, bu sadece bir teori.
See if you can find a way to restore that footage.
Bu çekimi geri yüklemenin bir yolunu bulabilir misin bakalım.
Did you see me stab that guy?
O adamı bıçaklamadığımı gördün mü?
A once-in-a-lifetime experience that you must see to believe.
Hayatta bir kez yaşayabileceğiniz gösteriyi görmeden inanmayacaksınız.
We'll see about that!
Göreceğiz bakalım!
I see no proof of that.
Bununla alâkâlı bir kanıt göremiyorum.
That don't mean much. You should see my nan's place.
Sen benim bakıcımımın evini görseydin daha fazla bir şey söylemezdin.
That's what I came to see you about.
Sizinle bu konu hakkında konuşmaya gelmiştim.
[crowing] Maybe you should go next door, see what that's about.
Belki yan tarafa gidip bir bakmalısın.
Because I can see the past with one eye and the present with the other, and the third... with that eye, the future can be seen.
Çünkü bir gözümle geçmişi, diğeriyle günümüzü ve üçüncüyle... bu gözle gelecek görülebilir.
- I can see things that...
- Bunları görebiliyorum...
I don't know that's... I didn't see...
Belki, ben... bilmiyorum...
All right, see if there's surveillance that covers the route that Maddie took between the restaurant and her car.
Pekala bakalım gözetim var mı Maddie'nin izlediğ yolu kapsayan Restoran ve arabası arasında.
She can do some pretty amazing things, like appear in places she isn't and read markings on a cloth that we can't see.
Oldukça muhteşem şeyler yapabilir, Yerlerde görünmek gibi O değil Ve göremediğimiz bir bez üzerinde işaretleri okuyun.
See, I'm not that convinced about sin, brother.
Günah kavramından pek emin değilim, kardeşim.
I've never been so glad t'see th back o'that godforsaken cess-pit.
Tanrı'nın unuttuğu bu bok çukurundan ayrıldığıma hiç bu kadar sevinmemiştim.
I've invited Mr Whitworth so that you may see for yourself what an amiable man he is.
Bay Whitworth'ü kendiniz görebilmeniz için davet ettim Ne hoş bir adam.
You'll want to make sure that Cheryl doesn't see you sitting in it.
Cheryl'in içinde oturduğunu görmediğinden emin olmak istersin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]