Seed перевод на турецкий
2,349 параллельный перевод
He wants his seed back.
Spermini tekrar istiyormuş.
It's a global seed vault.
Bu küresel bir tohum kasası.
Way ahead of you. We declare just enough not to arouse suspicion then Walt's onetime winnings become seed money for an investment.
İnsanları şüphelendirmemek için Walt'un bu tek seferlik kazancının, bir yatırıma...
In your case, I recommend radiation therapy... either external or with an implantable radioactive seed.
Dışarıdan ya da vücuda yerleştirilen radyoaktif çekirdek yoluyla.
All right, so cat skull, uh, grains-of-paradise seed, devil's shoestring.
Tamam, kedi kafatası paradise tohumu, şeytan bağcığı.
I just took a walk around the block with wet hair And swallowed a watermelon seed at lunch.
Islak saçla etrafı şöyle gezdim ve öğle yemeğinde karpuz çekirdeği yuttum.
Just need a little seed money, is all.
Sadece biraz paraya ihtiyacım var.
If I can plant an idea, a seed of doubt within people it will grow until it devours their faith in each other and in these heroes.
Eğer bir fikir yerleştirirsem insanların içinde bir şüphe uyandırırsam bu büyüyüp onları ve kahramanları yok eder.
Behold! The Svalbard Global Seed Vault.
Karşınızda Svalbard Küresel Tohum Deposu!
What's your business pokey-poking about the seed vault?
Tohum deposu kodesinde ne işiniz var?
Could the seed have been contaminated by a virus from the germ vault?
Tohumlara, virüs deposundan virüs bulaşmış olabilir mi?
Uh, is it poppy seed?
- Haşhaş tohumu mu?
Okay. Yeah. I planted the seed.
Kuşku tohumlarını ektim.
Found something interesting lodged between the blade and the handle- - a clump of Bermuda grass seed, with trace of fertilizer, a tackifier and green dye.
Küreğin demir kısmı ile sapı arasına sıkışan ilginç bir şey buldu. İçinde suni gübre, yapışkan ve yeşil boya olan bir Bermuda Çim tohumu bileşimi.
My blood is good, my seed too.
Benim kanım da tohumum da temizdir.
The me seed familiar at the time.
İsim tanıdık gelmişti.
Destiny is exchanging data with the seed ship.
Destiny, geçit yerleştirici gemiyle veri alışverişi yapıyor.
Okay, maybe not as incredible As checking out a seed ship, But, still, pretty damned incredible.
Tamam, belki de bir yerleştirici gemide gezmek kadar değil ama yine de, olağanüstü bir şey.
Colonel, I hear we've docked with a seed ship.
Albay, bir geçit yerleştirici gemiyle kenetlendiğimizi duydum.
You're the one Who told the prisoners about the seed ship?
Esirlere yerleştirici gemiden bahseden sendin?
The seed ship has sizable energy reserves.
Yerleştirici geminin büyük enerji rezervleri var.
You're heading over to the seed ship.
Yerleştirici gemiye gideceksin.
The seed ship has begun drawing power away from Destiny.
Yerleştirici gemi, Destiny'den enerji çekmeye başladı.
The seed ship is still drawing power away from Destiny.
Yerleştirici gemi hâlâ Destiny'den güç çekiyor.
What if we disconnect from the seed ship?
Peki ya, yerleştirici gemiden ayrılırsak? Evet, o güç aktarımını kesecektir.
Are we any closer to finding a way To disconnect from the seed ship?
Yerleştirici gemiden ayrılmak için bir yol bulmaya yaklaştık mı?
We just disconnected from the seed ship.
Yerleştirici gemiden ayrıldık.
This energy signature, it's come from an area outside of the course mapped out for us by the seed ships.
Bu enerji sinyali, yerleştirici gemiler tarafından bize gönderilen planlanmış rotanın dışında bir yerden geliyor.
It's a seed ship.
Bir yerleştirici gemi.
Not as impressive as flying a seed ship to our rescue.
Bir yerleştirici gemiyle yardımımıza gelmeleri kadar etkileyici değil.
Eventually, working together, we were able to bring the seed ship online.
Sonunda birlikte çalışarak yerleştirici gemiyi çalışır hale getirmeyi başardık.
When they discovered the seed ship, they boarded it for... For long-term reconnaissance, hoping it would give them an edge in their war against the drones.
Yerleştirici gemiyi bulunca onlara bu pilotsuz gemilerle savaşlarında yardımcı olmasını umarak uzun süreli keşif için gemiye binmişler.
Telford communicated with the Ursini and is on his way back from the seed ship.
Telford Ursini ile irtibata geçti ve yerleştirici gemiden dönüyor.
Except that the shuttle is massively smaller than Destiny, and designed to do that, while we're three times the size of the seed ship, and just hoping for the best.
Mekiğin Destiny'den çok daha küçük olması ve bunu yapmak için tasarlanmış olması dışında ama biz yerleştirici geminin üç katıyız ve sadece işe yaramasını umuyoruz.
Contact the seed ship.
Yerleştirici gemiyle irtibata geç.
We just got a message from the seed ship.
Yerleştirici gemiden bir mesaj geldi.
Some kind of ship. Definitely not a seed ship.
Kesinlikle bir yerleştirici gemi değil.
The aliens we encountered on the seed ship.
Yerleştirici gemide karşılaştığımız uzaylılar.
No more pigeon somersault, olive seed. No more the taste of figs, no more red cloves.
Ne güvercin taklası ne zeytin tanesi, ne incirin tadı, ne karanfilin kırmızısı...
To solve that mystery, we have to find the seed.
Bu gizemi çözebilmek için, tohumları bulmalıyız.
Scientists don't know much about this seed, but they are sure about one thing.
Bilim insanlarının bu tohum hakkında pek bir bilgisi yok. Fakat bir şey hakkında eminler.
Our planet might harbor not one, but two or more trees of life, each growing from a separate seed.
Gezegenimiz ayrı bir tohumdan türeyen bir yaşamın limanı olmayabilir, belki iki, belki de üç hayat ağacının...
Did comets seed the Earth with the raw ingredients of life?
Kuyruklu yıldızlar mı yaşamın hammaddeleri ile yeryüzünü tohumladı?
" shall seed the Earth, Soul for soul
Toprağa hayat verecek Ruha karşılık ruh
"Seed the earth"?
Toprağa hayat verecek?
The box was buried in the ground, like a seed, I guess.
Kutu yerin altında gömülüydü. Bir tohum gibi, sanırım.
- Permission to extract their gene-seed.
- Onlara kim olduğunuzu gösterin.
Now, I'll plant a seed right here.
Şimdi şuraya da bir tohum yerleştireceğim.
I and my coaching staff took immediate action and plucked that bad seed from our team.
Teknik ekibimle birlikte derhal harekete geçip takımımızdaki bu zararlı tohum ile bağlarımızı kopardık.
The place had pretty much gone to seed.
Yaşadığı yer terk edilmiş gibi.
Let's get a message to the seed ship.
Yerleştirici gemiye bir mesaj gönderelim.