Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / Seemingly

Seemingly перевод на турецкий

654 параллельный перевод
Proud, majestic, haughty... seemingly eternal at the ages!
Muhteşem, görkemli, mağrur, asırlar geçse de ölümsüz gözüken!
" Humanity's soul must be shaken to its very depths, frightened by unfathomable and seemingly senseless crimes.
" İnsanlığın ruhu akıl ermez ve anlamsız görünen suçlarla ta en derininden sarsılmalı.
Seemingly when a chap puts one over on the law, it's always a mystery.
Görünürde adamın biri kanunu kandırmayı başarınca bu hep gizemli olmuştur.
In 1916, as independent candidate for governor the best elements of the state behind him the White House seemingly the next easy step in a lightning political career then suddenly, less than one week before election defeat.
1916'da bağımsız vali adayıydı Eyaletin en güçlü isimleri arkasındaydı Beyaz Saray, yükselen politik kariyerin sıradaki kolay basamağıydı Derken bir anda. Seçimden önce bir haftadan kısa sürede yenilgi.
- Our founder must have known when he wrote these seemingly contradictory rules.
- Kurucumuz da kuralları yazdığında görünüşte çelişkili gibi durduğunun farkındaydı şüphesiz.
The temptation of sudden wealth could... Could, could possibly turn one of these seemingly harmless men into a ruthless killer.
Ani servete konmanın ayartıcıIığı... muhtemelen bunlardan görünürde zararsız birini acımasız bir katile dönüştürmüş olabilir.
There were then some eight people between me and the dukedom all seemingly equally out of reach.
O sırada düklükle aramda sekiz kişi vardı. Ve hepsi eşit derecede menzil dışındaydı.
However they made one seemingly insignificant mistake.
Mamafih görünüşe göre entipüften bir hata yaptılar.
Madame de... was a very elegant, distinguished, and celebrated woman, seemingly destined to a delightful, uncomplicated existence.
Madam de... çok zarif, seçkin ve ünlü bir kadındı. Görünüşte hoş ve kolay bir hayat kaderinde varmış.
But then, seemingly on the threshold of some supreme accomplishment... ... which was to have crowned their entire history... ... this all but divine race perished in a single night.
Ama sonra, görünüşe göre tüm tarihlerini zirveye çıkaracak çok büyük bir başarının eşiğindeyken bu mükemmel ırk bir gecede yok olmuş.
They all live seemingly normal, decent lives, but... They got their problems, and they've all got a little larceny in'em.
Hepsi de kendince saygın bir hayat sürdürüyorlar ama... kendince sorunları var, ve içlerinde küçük bir hırsız yaşıyor.
Yeah, he... he filled his head with notions seemingly.
Evet, kafasını düşüncelerle doldurmuş.
Gentlemen, Mr. Flint's seemingly limitless talents can be of value to Galaxy.
Beyler, görünüşe göre, Bay Flint'in sınırsız yetenekleri, GALAXY için çok faydalı olabilir.
Seemingly off guard, yet alert.
Anlaşılıyor ki savunmasız ve tetikte.
My questions is seemingly simple, but it isn't.
Sorularım basit görünseler de, aslında değiller.
But the inconsistencies are so compounded as to present a seemingly impossible phenomenon.
Fakat bu tutarsızlıklar sözde imkansız bir olay gibi görünüyor.
I've always suspected there was some kind of underground connection between this stodgy and seemingly calcified establishment and the Foreign Office in Whitehall.
Bir yeraltı bağlantısından şüphelenmiştim, şu donuk ve kireçleşmiş müessese ile Dışişleri Bakanlığı arasında.
Seemingly, an uneventful life.
- Normal bir hayat gibi görünüyor.
Everyone knew her flowery beauty but, not many knew that deep inside her seemingly gentle and pure heart burned a raging desire to hunt down her enemies.
Herkes onun büyüleyici güzelliğinin farkındaydı fakat, pek çoğunun, kalbinde, düşmanlarına karşı beslediği nefret ve öldürme arzusundan haberi yoktu.
All of his efforts, seemingly are directed towards supporting what he calls his school of martial arts.
Görünüşe göre, bütün çabaları... dövüş sanatı okulu dediği yeri ayakta tutmak için.
Then he stretched out seemingly semi-conscious in a chair and ejaculated making his sperm fall upon the charred remains of my clothes
Sonra yarı bilinçli bir halde uzandı bir iskemleye ve boşaldı. Dpermlerini kısmen yanmış giysilerimin üstüne akıtarak.
Look, that type of girls, the seemingly respectable ones, they're suspicious, be very careful, because they're just the ones who wedge you in.
Bak, bu tip kızlar, yani dürüst görünüşlü olanlar,.. ... çok şüpheci ve titizdirler. Yalnız bu tipler seni kafeslerler.
A perfectly normal boy, or man, seemingly healthy in all respects.
Mükemmel, normal bir çocuk ya da adam her bakımdan sağlıklı görünür.
your negation as an example of the seemingly effective principle of the power to negate.
senin yadsıman etkili görünen bir prensibin örneği, yadsımanın gücünün.
Seemingly loyal. Suffers from hay fever.
Saman nezlesi var.
Men... seemingly watching the world.
Erkekler... sanki dünyayı seyreder.
I feel that I do. A brilliant physics student at the University of Michigan... who paradoxically chose to turn his back on science... and taste of life through a seemingly... random series of occupations.
ParIak bir fizik öğrencisi Michigan Üniversitesi'nde tuhaf bir biçimde biIime sırtını çevirip ve görüIdüğü gibi hayatın tadını değişik uğraşIarda aramış.
Two months later you let them publish... something quite unflattering about you, dragging you through the mud, but in seemingly objective interviews.
İki ay sonra, senin için pek de övücü olmayan şeyler yazmalarına seni çamura batırmalarına izin vermiştin. Tabii görünüşte hepsi tarafsız röportajlar gibiydi.
But even this seemingly incontrovertible evidence hasn't shaken your faith a fig.
Ama bu su geçirmez kanıt bile inancını bir nebze bile değiştirmedi.
For instance, his decree for suppressing honors, which he... issued after December fifth when a seemingly drunk officer... whose name I don't remember.
Mesela Onur Nişanlarının verilmesini önlemek için hüküm verilmesi gerektiği 5 Aralık'ta yayınlandı şu an ismini hatırlayamadığım sarhoş bir subay tarafından.
And this terrifying enemy surfaced, as such enemies often do in the seemingly most innocent and unlikely of places.
Tüm düşmanların yaptığı gibi, bu düşman da en masum ve beklenmedik yerde ortaya çıktı.
With you here and seemingly occupied, how's your work going, I mean, elsewhere?
Buradayken ve görünürde meşgulken işlerini nasıl yürütüyorsun?
A seemingly simple assignment.
Oldukça basit bir ödevdi.
However, he can be replaced by a mathematical device seemingly capable only of telling one digit from another.
Matematiğin alışılagelmişin dışında kullanımı bu problemleri çözmemize belki yardımcı olabilir.
Travis Brickley of the United States going on every last ounce of strength as he fights blow for blow with a seemingly exhausted
ABD adına mücadele eden Travis Brickley kazanmak için son gücüyle savaşıyor. Moon bitkin
But I must tell you, Geraldo this courtroom and everyone who's attended this trial is still reeling from the endless parade of witnesses who've come forth so enthusiastically to testify against these four seemingly ordinary people.
Fakat şunu belirtmeliyim, Geraldo..,... bu duruşmaya katılan tüm şahitler..,... sonu gelmeyen suçlamalarla..,... bu masum gibi gözüken 4'lünün..,... ceza alması için, ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.
We're in a war zone, Dave : two motorcycle officers horribly wounded in a crossfire, the police seemingly unable to rescue them in spite of several desperate, heroic attempts.
Şu an çatışma mahallindeyiz, Dave. Çapraz ateş altında kalan iki polis çok kötü şekilde yaralandı polisin birkaç ümitsiz denemesine rağmen onları kurtarabileceklermiş gibi görünmüyor.
In light of the testimony... from your gangsters, your father... your teachers and a seemingly endless parade... of emotionally shattered baby-sitters... this court has no choice but to...
Adamlarının, babanın öğretmenlerinin ve bitmeyecekmiş..... gibi görünen ruh sağlığını kaybetmiş bakıcılarının tanıklıkları ışığında mahkememizin pek bir seçeneği kalmadı ama...
And that is a lovely feeling for a biologist to seemingly enter into the lives of the animals without disturbing them.
Ve bu, aslında onları rahatsız etmeden hayvanların hayatına giren bir biyolog için oldukça güzel bir duygu.
You see a seemingly normal, healthy woman.
Sen görünüşte normal, sağlıklı kadın mı görüyorsun?
Seemingly. Seemingly.
Görünüşte öyle.
Who is she, and what seemingly innocent pose will she next assume?
Bundan sonra hangi masum kılığa bürünecek?
Lulled as he is by his own false feeling of security derived by his holding the seemingly superior topographical battlefield position in short, the higher ground.
Lulled as he is by his own false feeling of security derived by his holding the seemingly superior topographical battlefield position in short, the higher ground.
A seemingly extravagant getup... which, in fact, corresponded exactly to the protection he needed... against the outside world, to protect himself from what finally killed him -
Görünürde aşırı giyinmişti. Aslında bu şekilde ihtiyacı olan korunmayı sağlıyordu. Ölümüne sebep olan dış dünyaya karşı kendini koruyordu.
Seemingly, the computers have sensed some sort of a problem...
Görünen, bilgisayarlar bir çeşit problem algıladı...
His thrill comes from the challenge of a seemingly impossible entry.
Onu heyecanlandıran imkansız bir şekilde içeri girmeyi başarmak.
His thrill is derived from the challenge of a seemingly impossible entry.
- O geri gelmeyecek. Onu heyecanlandıran imkansız bir şekilde içeri girmeyi başarmak.
There are also some passionate, seemingly idealistic individuals...
Aralarında çok tutkulu olan ve çok idealist görünen...
An epidemic of monumental proportions... of senseless, seemingly unmotivated acts of violence.
Anlamsız ve görünüşte kendiliğinden ortaya çıkan şiddet gösterilerinden oluşan inanılmaz boyutta bir salgın söz konusu.
Seemingly.
Öyle göründü.
The plane kept hovering above the airport,... seemingly unable to decide to land.
Bu, Roma'ya ilk gelişimdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]