Seyin перевод на турецкий
46,602 параллельный перевод
How long ago was it that the two of us agreed that Flint threatened to be the end of us all?
Flint'in her şeyin sonunu getireceği konusunda ikimiz hemfikir olalı çok mu zaman geçti?
_ Maybe part of her doesn't want you to win and have everything change.
Bir yanı senin kazanıp her şeyin değişmesini istemiyordur belki.
She was afraid you were in some kind of trouble or something.
Bir tür bela yada başka bir şeyin içinde olduğundan korkuyordu.
You and I are going to be part of something greater than ourselves.
Sen ve ben bizden daha büyük bir şeyin parçasıyız.
You're all right.
Bir şeyin yok.
Oh, you're all right.
Bir şeyin yok.
I don't want anything to go wrong.
Hiçbir şeyin ters gitmesini istemiyorum.
You do that, you'll be left with almost nothing.
Bunu yaparsan, geriye hiçbir şeyin kalmayacak.
I remember when you were all family, when there wasn't anything you wouldn't do for each other before everything was just business.
Hepinizin aile olduğunu hatırlıyorum her şey iş olarak bakmadan önce birbiriniz için yapamayacağınız. hiçbir şeyin olmadığı zamanları.
You got nothing to lose.
Kaybedecek bir şeyin yok.
Which means everything you've done will come out, and you won't be able to talk your way out of it.
Bu yaptığınız her şeyin ortaya çıkacağı anlamına gelir, Ve yolunu konuşamayacaksın.
"I've got something that tells me what it's all about."
"Bana her şeyin sebebini anlatan bir şey buldum."
And then, to top it all off, I forgot to buy a new bread knife.
Bunca şeyin üstüne bir de yeni ekmek bıçağı almayı unuttum.
That was the general sense I had of what I might hear come from your mouth were I ever this close to you again.
Benim genel anlamım buydu Duyabildiğim şeyin ağzından geldiğini Ben şimdiye kadar bu kadar yakın mıyım sanki.
We've done most of what we can and still be able to depart quickly, which we may have to do sooner or later with or without survivors.
Elimizden gelen şeyin çoğunu yaptık Ve yine de çabucak ayrılabiliyor, Er ya da geç yapmak zorunda kalacağımız
Anne is nearly dead, and I want him to pay for all of it dearly.
Anne neredeyse öldü. Ve onun için her şeyin bedelini ödemesini istiyorum.
You're all fools if you think this road leads to where he says it does.
Her şeyin bu adamın dediği şekilde sonuçlanacağını sanıyorsanız hepiniz ahmaksınız demektir.
I cannot imagine what sort of horror this is for you.
Yaşadığınız şeyin korkunçluğunu tahmin dahi edemem.
Not her. Not after everything we'd been through.
Yaşadığımız onca şeyin ardından yapmazdı bunları.
Surrendering everything she had sacrificed so dearly for, because it would have come at the expense of the one she loved.
Uğruna fedakarlık yaptığı her şeyin bedeli meğerse sevdiği insanmış.
For failing to see that there is nothing important that does not include you.
Hiçbir şeyin senden daha önemli olmadığını görmemek için direttim.
Withdraw now and you will have done the exact opposite of what you set out to do.
Şimdi geri çekilirsen, söylediğin şeyin tersini yapmiş olursun.
Mr. Bak wants everything to be perfect.
Bay Bak her şeyin mükemmel olmasını istiyor.
Every cop knows there are times where the only choice you have left... is to defend yourself.
Her polis bazı zamanlarda yapabileceğin tek şeyin kendini savunmak olduğunu bilir.
Withdraw now and you will have done the exact opposite of what you set out to do.
Şimdi geri çekilirsen, söylediğin şeyin tersini yapmış olursun.
I'm not your anything.
Artık senin hiçbir şeyin değilim.
Well, I wish I could say that's all you'll be fending off, but D. C. is all over this Dake investigation, and Dake has told the A. G. about some kind of balloon payment that has a certain stink to it.
Keşke uğraşacağın tek şeyin bu olduğunu söyleyebilseydim sana ama başkent, Dake'in soruşturmasına odaklanmış durumda Dake, başsavcıya kötü niyetli olabilecek şişkin bir ödemeden bahsetmiş.
- None of it matters now.
- Şimdi hiçbir şeyin önemi yok.
You know, if you're gonna, like, go and take over, you might wanna do it right.
Madem kontrolü ele alacaksın her şeyin tam olsun.
I don't want to be around that thing.
O şeyin yakınında olmak istemiyorum.
Imagine the worst thing that could happen... and then the worse after that and worse after that, and then I...
Olabilecek en kötü şeyin yaşandığını düşün. Sonra daha kötüsünü ve daha kötüsünü. Ben ise...
David, first things first.
David her şeyin bir sırası var.
You think that this thing is gonna protect me?
Bu şeyin beni koruyacağını mı sanıyorsun?
Nothing else matters.
Başka bir şeyin önemi yok.
You'll find three words on the official FBI seal,
FBI'da üç şeyin önemi büyüktür.
Penny's right.
Her şeyin sırası var.
I mean, he shows up right in the middle of the...
Bu da şu şeyin tam ortasında olduğunu gösteriyor.
"Let us enjoy everything that makes us happy, today."
Hadi bugün bizi mutlu kılan her şeyin tadını çıkaralım.
I can't see, but I surely can feel how beautiful everything is.
Göremiyorum ama her şeyin güzel olduğunu hissedebiliyorum.
My boys are not pleading guilty to something they did not do.
Oğullarım yapmadıkları bir şeyin suçunu üstlenmeyecekler.
And try to figure something out that is completely beyond my control.
Ve kontrolüm dışında olan bir şeyin çözümünü düşünmeye.
He said that the last thing this world needs is another actor, and I was like, "Thanks, asshole."
Dünyanın istediği son şeyin başka bir aktör olduğunu söyledi. "Çok sağ ol göt herif," diyesim geldi.
Let her go, now.
- Öyle bir şeyin olabileceğini düşünmemiştim - Bırak onu derhal.
You know what we're dealing with now? Pinworms.
Şu aralar uğraştığımız şeyin adı kıl kurdu.
This half of the body used to be part of a larger whole.
Bu vücudun yarısı daha büyük bir şeyin parçasıydı.
Oh, my gosh, you can surf on this stuff.
Aman Tanrım, bu şeyin üstünde sörf yapılıyor.
Do you think I'm a fuck-up? No.
- Sence ben her şeyin içine mi ediyorum?
George Selway treated me as a collection of holes and... at least, by not telling Gary, I had control over that one thing.
George Selway bana bir delikler koleksiyonuymuşum gibi davrandı..... en azından, Gary'e söylemeyerek, bir şeyin üzerinde kontrol kurdum.
Could you just not bear the thought of not having something to hold against me for once?
Bir kez bile bana karşı kullanabileceğin bir şeyin olmaması düşüncesine dayanamadın.
Something that out-of-control is better off dead.
Kontrolden çıkmış bir şeyin ölmesi daha makbuldür.
What if this whole thing just says "68"?
Bu kadar şeyin tamamı "68" diyorsa?