Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / She's all alone

She's all alone перевод на турецкий

266 параллельный перевод
What's she doing here all alone?
Burada tek başına ne yapıyor?
Do you think it's all right if she goes alone?
Sence tek başına gitmesi uygun mu?
She's all alone.
Yalnız kalmış.
$ 10. She's all alone.
Yalnız başına.
Mademoiselle dresses up like a princess when she thinks she's all alone, eh?
Demek, büsbütün yanlız olduğunu düşündüğünde hanımefendi bir prenses gibi giyiniyor, ha?
She's all alone out there.
Yapayalnız kaldı orada.
She's all alone.
Yalnız ve korkmuş.
Vi isn't feeling well and she's all alone.
Vi kendisini iyi hissetmiyor ve tek başına.
It's dangerous her living the way she does... all alone with all that money in the house.
Evdeki onca parayla böyle tek başına yaşaması çok tehlikeli.
She's all alone.
O yapayalnız.
Well, there's a small back room, but she'd be all alone there. Good.
Ufak bir oda var ama, yapayalnız olur orada.
Mother's had two husbands, and now she's all alone.
Annemin iki kocası oldu şimdi ise yalnız başına.
She's all alone.
Kadın yalnız.
Look here, friend, my wife is all alone in the village. She's about to give birth.
Bak arkadaş, karım köyde yalnız, doğum yapmak üzere!
She's out there, all alone, trying to deal with this thing.
O dışarıda, tek başına bu şeyle baş etmeye çalışıyor.
And she was all alone.
Yapayalnızmış.
Go on, she's all alone.
Yürü, işte tek başına.
She's all alone out there, Mummy.
Orada yalnız bir başına, anne.
We made this date and I remembered it was Mama Dell's birthday so I called her and I found out she's gonna be all alone on her 85th birthday.
Sözleştik ve Mama Dell'in doğum günü olduğu aklıma geldi sonra da onu aradım ve 85. yaş gününde tamamen yalnız olacağını anladım.
She's not alone in all this.
Bu olayda yalnız değil.
That she's all alone for the holidays. Well, the plane leaves for California in three hours.
Kaliforniya uçağı 3 saat sonra kalkacak.
She's all alone.
Orada yapayalnız.
It's been a year that she's been living all alone.
Bir yıldır yalnız yaşıyor demek.
She's all alone.
Orda hala yanlız.
I know she's sorry for you sitting here all alone.
Bence burada yalnız oturduğun için üzülüyor.
She's all alone.
Yapayalnız.
Well, my mother's all alone, and she's kind of sick, Bill.
Annem yalnız ve hasta, Bill.
She's all alone now.
Şimdi tamamen yalnız kaldı.
As we speak, she's on a bus on her way out here with the impression that I am all alone here pining away. That's a scenario she apparently got from you.
Şu an onun özlemini çektiğimi sanarak otobüsle buraya geliyor, anlaşılan bu senaryoyu sen uydurmuşsun.
You say she's all alone?
Yalnız mı yaşıyor dedin?
It's my mother. Since my father died, she's all alone.
Annem, babam öldüğünden beri yalnız.
You see except for the maid she's all alone in the house with him.
You see except for the maid Biliyorsunuz hizmetli haricinde onunla evde yalnız.
She's all alone behind enemy lines. I got to think!
- Şu anda düşman topraklarında yalnız başına.
She's in a strange city... all alone... with a job she hates, working all hours, weekends, nights.
Tuhaf bir şehirdeydi... Yalnızdı... Ve nefret ettiği, geceleri, haftasonları bile çalıştığı bir işi vardı.
It's about a woman who is alone in a very, very cold world... and all she wants more than anything is to have someone hold her close... and to tell her that everything's gonna be all right.
Soğuk bir dünyada tek başına kalmış bir kadını anlatıyor, hayatta tek istediği şey, yakınında birinin olması. ve ona her şeyin yoluna gireceğini söylemesi.
she's all alone at the hospital.
tamamen yalnız kalacaktı.
She's all alone in Paris. She has no one.
Paris'te kimsesi yok ki.
Right now I'm sitting in front of a very pretty woman, and I ask myself, where is she going all alone?
Şu anda çok güzel bir kadının karşısında oturuyorum, ve kendime, yalnız başına nereye gidiyor? diye soruyorum.
She's sitting there all alone.
Tek başına oturuyor kadıncağız.
She's gonna be all alone.
O tamamen yanlız olacak. - Bense sana sahibim.
She's all alone.
Hayır, Jackie yalnız.
She's out there all alone, isn't she?
Dışarıda yalnız, değil mi?
She's all alone in the world, and she needs you right now OK?
Bu dünyada yapayalnız ve şu anda sana ihtiyacı var. Tamam mı?
She's all alone here, and I promise I'll look out for her.
O burada yapayalnız ve ona bakacağıma söz veriyorum.
She's all alone, and we're supposed to stick together.
O şimdi yalnız, oysa beraber olacaktık.
She's all alone.
Tek başına kalmış.
Poor Lain... She's all alone.
Zavallı Lain'im tamamen yalnız.
But this guy's bad news. And she's out there all alone.
Bu adam baş belası ve kız da yapayalnız.
I mean, she's all alone now.
Demek istediğim, o şimdi çok yalnız.
I came to ask Molly if she cared to walk into town with me, seeing as she's all alone today.
Bugün tek başına olduğundan Molly'e benimle birlikte kasabaya yürümek ister mi diye sormaya gelmiştim.
She's all alone, Doug.
Yapayalnız Doug.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]