Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / She's alone

She's alone перевод на турецкий

1,442 параллельный перевод
She's doing everything alone.
Hiç mi sorumluluğun yok senin?
She's gone through this all alone and that's not fair.
Yalnızlığı devam ediyor ve bu adil değil.
She's old enough to go to her lessons alone.
Derse yalnız gidecek kadar büyüdü.
Whenever we were alone, she would try to kill me.
Ne zaman yalnız kalsak, beni öldürmeye çalışıyordu.
- Is she working alone?
Yalnız mı çalışıyor?
She's the one person who could get Keene alone, away from his men.
Keene'i adamlarından uzak tutabilecek tek kişi o.
She's been sleeping alone for months.
Aylardır tek başına yatıyor.
There's also some question as to whether or not she acted alone or actually meant to fire the gun.
Fakat tek başına çalışıp çalışmadığı da ayrı bir soru. Ya da bizzat ateş edip etmediği.
Listen, Juna is gonna start with Billy Bush alone, - then she's gonna bring you in.
Bak, Juna röpörtaja başlayacak sonra seni yanına çağıracak.
I'm just making sure that she's not alone even for -
Onun yalnız olmadığından emin olmak istiyorum...
But you have to make sure she doesn't go outside alone until I can figure it out, ok?
Ama olayı çözene kadar, tek başına dışarı çıkmamasını sağlamalısınız, tamam mı?
She's so alone. Oh, my Lord.
Çok yalnız.
And she's hurt that you asked her to be alone at serena's grave yesterday.
Ve dün Serena'nın mezarlığında yalnız kalmanı istediğinde incindi
She's all alone.
Tek başına.
I mean, that's apparent from the outfits alone... but to let one of the last real he-men go free... she should up that dosage, baby.
Bu kostümlerden de belli ama son gerçek he - man'lerden birinin gitmesine izin verdiği için dozajını yükseltmeli bebeğim.
That's the whole point, she... she doesn't need anyone. - None of us can go it alone.
Aslında bütün sorun da bu onun kimseye ihtiyacı yok.
Something about knowing she's a mother just makes me want to- - Tell her that and leave me alone.
- Anne olacağını bilmek beni- - - Bunu ona söyle, beni de rahat bırak.
Otherwise, she's never going to leave you alone.
Aksi halde, annen seni hiç rahat bırakmayacak.
Every time a red-headed woman who lives alone hears the wind jangling a loose screen, she thinks she's got a close encounter with the Phoenix Phantom.
Ne zaman yalnız yaşayan kızıl saçlı bir kadın panjura çarpan rüzgar sesi duysa Feniks Fantomla karşılaştığını sanıyor.
So she's alone.
Yalnızdı.
She was alone in the car.
Arabasında yalnızmış. car.
She works best alone.
Yalnız çalışır.
So she's in there alone at night, testing something nobody knew about. Thanks.
Yani gecenin o saatinde burada, kimsenin ne olduğunu bilmediği birşeyi test ediyordu.
Think she's home alone.
Evde yalnız olabilir.
This woman is alone, she's depressed, and for some reason feels like she's connected with you.
Bu kadın yalnız, kederli ve bir nedenden dolayı seni kendisine yakın hissediyor.
She deserves it just for the name alone.
Sırf ismi için bile hediyeyi hakediyor.
Something's wrong, I know it. She went in alone?
Ters bir şeyler var, biliyorum.
She leaves them alone for a minute, and when she comes back, they aren't breathing.
Onları bir dakikalığına yalnız bırakmış. Geri geldiğinde, Nefes almıyorlamış.
On the other nights, yeah, she's alone.
Diğer geceler, evet tek başına.
She's all alone.
Yapayalnız.
She went alone outside into the devil's playground.
Dışarı, şeytanın bahçesine yalnız gitti.
So she's alone, then.
Öyleyse yalnız.
- She's alone?
- Yalnız mı?
It has to work,'cause she's the only one for me and I don't wanna grow old alone.
İşe yaramalı, çünkü benim için doğru olan tek kişi o ve yalnız yaşlanmak istemiyorum.
So will you let me take her out alone, just me and her, so she's not scared of me anymore?
Peki onu dışarı çıkartmama izin verecek misin? Yalnız başıma. Sadece ikimiz çıkarız ve böylece benden artık korkmaz.
She's alone Janette.
O yalnız biri, Janette.
She's always wanted to come to Brazil... my mom didn't want her to go alone and didn't trust her with Amy... so I get to pretend to be the boyfriend when creepy guys try to bother her.
Her zaman Brezilya'ya gelmek istemiştir ama annem yalnız gitmesine izin vermiyordu, ayrıca Amy ile ikisine güvenmiyordu ben de erkek arkadaşı gibi geldim, böylece erkekler rahatsız edemeyecekler.
She's gonna be all alone, now.
Şimdi artık tamamen yalnız olacak.
Make sure that she knows she's not alone.
Güvenli olduğuna emin ol O yanlız değil.
She's not alone, is she?
Yalnız değil, değil me?
Plus, she's feeling vulnerable, alone.
Kendini savunmasız ve yalnız hissediyor.
Look, she's not alone.
Bu durumda olan tek kişi o değil ki.
She's always alone at home.
Her zaman evde tek başına kalıyor.
She's not what Edward said she was. You just leave her alone.
O, Edward'ın anlattığı gibi değil.
Leave her alone. She's a good woman, it's not her fault.
Sorun nedir, bana söyleyebilirsiniz
She's really not in a fit state to do anything... let alone conduct any government business.
Herhangi bir şey yapmak için durumu uygun değil hele hele hükümet işleri.
Just because a woman lives alone doesn't mean she's a les...
Bir kadının yalnız yaşıyor olması lez...
She's alone at the hospital and you're here fixing.
O hastanede yalnız ve sen buradasın.
I let my mom go down to Suicide Slums alone, she gets mugged... and you're cashing in on it.
Annemin arka sokaklara yanlız başına gitmesine izin veriyorum, saldırıya uğruyor ve sen bundan kazanç sağlamaya çalışıyorsun.
She's scared, and she's alone.
Yalnız ve korkmuştur.
She was walking alone when she was ambushed by two men.
... iki adamın saldırısına uğradığında yalnız yürüyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]