She's not in here перевод на турецкий
218 параллельный перевод
In any case, she's not here.
Nasıl olursa olsun orada değildi.
She's not supposed to be in here.
Burada olmaması gerek.
AT LEAST NOT IN THE WAY THAT- - SHE'S NOT HERE THE WAY YOU AND I ARE.
Onu oynatacak mısınız, Bay Weiss?
Well, she's not back there with the nuts and bolts, but she's here, in this town somewhere.
Dışarıda bir yerde değil, bu şehirde bir yerde.
- No, not at me at this poor girl here, she's in a bit of trouble.
Hayır anne bana değil. Bu kızcağıza bağırıyorlardı başına gelenleri bilsen.
Can you tell me if Miss Laurent is here? She's not in.
- Bayan Laurent geldi mi acaba?
You not only humiliate me in front of people... but you insult my intelligence by introducing that woman as Mrs Harvey Crothers... and then again as Mrs Hudson when she's sleeping here in your cabin.
Beni yalnızca insanların önünde küçük düşürmekle kalmadın. O kadın senin kamaranda yatarken, onu bana önce Bayan Harvey Crothers, sonra da Bayan Hudson olarak tanıtmakla, benim zekama da hakaret etmiş oldun.
- She's not in here, brother.
- Hayır, burada kimse yok, Abi.
And could you summon the passengers to me here? One by one in this order except for the Princess Dragomiroff, who is not only of royal blood, but also much older than she tries not to look.
Herkesin belirtildiği sırayla peş peşe bana gelmelerini istiyorum, tabii prenses hariç, büyük bir hanım olması ve yaşından ötürü, onunla kendim gidip konuşurum.
My mother's standing right here, and she's not gonna let her youngest baby get shrapnel in his gums.
Benim, anam değil. Benim anam, burada ve en küçük oğlunun bir şarapnele hedef olmasına izin vermeyecektir.
Well, she's in- - She's not here.
O- - burada değil.
Why is she always coming around here, poking her nose in where she's not wanted?
Neden hep buraya geliyor, istenmediği yerde herşeye burnunu sokmayı mı seviyor?
She's not gonna bring another girl in here tomorrow night.
Yarın akşam başka bir kız getirmeyecek.
- She's not in here!
- O burada değil.
She's not in here anymore.
- Artık burada değil.
She's not here in Miami.
- O burada Miami'de değil.
- Ella's not in here, is she?
- Ella burada değil, değil mi?
Just in case, you know, if she comes in here and she's not very good-looking, will you do me a favor- - pretend like you're my wife. Okay.
Eğer eskisi gibi güzel değilse geldiğinde benim karımmış gibi yapar mısın?
Would you hurry up, please,'cause I don't like being in my mother's house when she's not here.
Elini çabuk tutar mısın lütfen? O evde yokken annemin evinde olmak hiç hoşuma gitmiyor.
Doesn't change the fact that she's here now, not up at Jack's with a needle in her arm.
Bu, Audrey'nin kolunda iğneyle Jacks'te değil, burada olduğu gerçeğini değiştirmez.
She's safe here with us, not in any trouble.
Burada bizimle güvende. Hiç bir sorunu da yok.
Maybe she's here, maybe not, but if I see her, I'm going to fall in love.
Belki burada, belki değil. Ama onu görürsem, hemen aşık olacağım.
And while she's here, you, Al Bundy, are not to offend her in any way.
Ve o buradayken Al Bundy, onu hiçbir şekilde incitmeyeceksin.
You better hope she double-crossed you and that her and Tommy are laughing, because if she's not with him right now, somebody's gonna make their way in here to check on you.
Dua et o seni aldatmış ve Tommy ile sana gülüyor olsun çünkü o Tommy ile beraber değilse birileri seni kontrol etmek için harekete geçecek demektir.
She's not here here. She's in the bathroom, takin'a bath.
Doğru. burda değil, Banyoda.
She's not in here.
Burada değil.
Now remember she came here to have a relaxing dinner, not to be reminded of the situation that she's in.
Unutmayın. Sakin bir gece geçirmeye geldi. İçinde bulunduğu zor durumu hatırlatmayın.
She's in here because of one isolated incident she's not likely to repeat.
Müvekkilin vandalizme karşı suç duyurusunda bulunmak istiyor mu? Bir işe yarayacak mı?
Come in and search the place if you want. She's not here, Gerry
İstersen girip evi arayabilirsin.
Well, she's not back there with the nuts and bolts, but she's here in this town.
Şey, arka da elinde paralarla oturmuyor ama o bu kasaba da bir yerde.
Not here sir, she's waiting for you in the staff room.
burada değil efendim sizi malzeme odasında bekliyor.
And in the same way, your mother will always be with you... even though she's - Not here.
Aynı şekilde, senin annen de hep seninle birlikte olacak her ne kadar, o burada olmasa da.
That pretty little female here's not gonna look at you in quite the same way when she learns you've killed the only person who could've saved you.
Buradaki küçük güzel bayan, sizi kurtarabilecek tek kişiyi öldürdüğünü öğrenince sana pek de eskisi gibi bakmayacak.
If she's not here in five, she's bumped.
Beş dakikada olmazsa kaçırır.
It's like I've woken up in bed and she's not here because she's gone to the bathroom or something.
Rüyamda, artık burada değil... sanki tuvalete gitmiş gibi.
Louis, Melody's not in here, is she?
- Louis, Melodi burda yok, değil mi?
And she's not here because she's in the hospital.
Şu anda hastanede.
- She's not in here.
- Burada değil. - Kim, Darla mı?
Where you come from, she's not in trouble, but she may be here.
Sizin geldiğiniz yerde değil ama burada başı dertte olabilir.
If she's not here in ten minutes, I'll make the announcement.
10 dakika içinde burada olmazsa, açıklamayı yapacağım.
Breaking in from here. She's not even numbered.
Birşey olmaz, numarası bile yok.
Mom, I'm standing here looking at her room, and she's not in it.
Anne, ben buradayım ve odasına bakıyorum, o odasında değil.
She's not here for him, girl, or to wear fancy hats in a church.
Buraya oğlu için veya kilisede süslü püslü oturmak için gelmedi.
Feeling in me is... she's not here to ask.
Beni üzen ; sormak için o yok artık.
Then she would be alive today. " If I walked out six months ago, she's not in that restaurant waiting to tell them while I'm packing to... she's here with them now, period.
Altı ay önce çekip gitseydim, bunu onlara söylemek için restoranda bekliyor olmazdı bu arada bende - -
I do... look, you asked me to bring her in the room, and she's not here.
Bak, benden onu salona taşımamı istedin, ama o burda değil - - burda değil.
She's cooped up in her room, he's not even here.
Biri kendini odaya kapattı, diğeri gelmedi bile.
She's here, but not "part of the gang" here, and hopefully not "under my feet here in another time dimension" here.
Burada ama bize yardımcı olacak halde değil ve umarım şu anda başka bir boyutta ayağımın altında değildir. Burada.
- She's not in here.
- Burada değil.
- Hey, she's not in here.
- Ally? Burada değil.
She'll be here, but if she's not here by 7 : 00, she'll sneak in the back.
Yediye kadar gelemezse arka kapıdan sızacakmış. Çok garip.
she's not here 659
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not my wife 34
she's not dead 149
she's not wrong 44
she's not my girlfriend 129
she's not picking up 30
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not my wife 34
she's not dead 149
she's not wrong 44
she's not my girlfriend 129
she's not picking up 30
she's not crazy 29
she's not bad 35
she's not the only one 38
she's not feeling well 28
she's not here yet 28
she's not at home 26
she's not coming 137
she's not that bad 34
she's not well 64
she's not my daughter 29
she's not bad 35
she's not the only one 38
she's not feeling well 28
she's not here yet 28
she's not at home 26
she's not coming 137
she's not that bad 34
she's not well 64
she's not my daughter 29