Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / She doesn't

She doesn't перевод на турецкий

23,051 параллельный перевод
But I'm not gonna force her to make peace if she doesn't want to.
Ama istemezse, barışması için onu zorlamayacağım.
She doesn't know.
Bilmiyor.
She doesn't have 10.
- On dakika. - On dakikası yok.
- She doesn't know anything.
- Hiçbir şey bildiği yok.
Well, she doesn't know, because if she did... you'd be in deep trouble.
Onun haberi yok. Öğrenirse başın ciddi belaya girer.
She doesn't have emotions, and she certainly can't be jealous.
Duyguları olmadığı için kıskanç da olamaz.
No, she doesn't have it.
Hayır, Rose'da değil. Kimde o zaman?
she doesn't want to do this!
Bunu yapmak istemiyor!
Doesn't mean I don't pretend she's my pillow every now and then.
Ama ara sıra yastığımmış gibi davranmama engel olmuyor bu.
A woman doesn't compliment a man on his hat unless she wants to get into his blazer.
Bir kadın, erkeğin ceketinin içine girmek istemediği müddetçe o erkeğin şapkasına iltifat etmez.
But if this wedding doesn't happen, you know where she's gonna end up in 10 years - - su casa or... my... casa.
Ama bu düğün gerçekleşmezse 10 yıl sonra nerede olacağını biliyorsun. Su casa. Ya da benim casa.
She doesn't really like men.
Erkekleri pek sevmez.
She doesn't even know she's herself, Wynonna, so...
Kim olduğunu bile bilmiyor Wynonna, yani...
- She doesn't know us.
- Bizi tanımıyor.
It happened to my mom once, and she doesn't water-ski anymore.
Bu annemin başına gelmiş ve artık su kayağına binemiyor.
She doesn't need blood.
Kana ihtiyacı yok.
She wasn't alone. She doesn't know Gabriel.
Gabriel'i tanımıyor, tanıdığı kişi benim.
So she doesn't have one but you do.
Yani onda yok ama sen de var.
Alex doesn't need my defense, and she doesn't need your defense.
Alex'in benim savunmama da, senin savunmana da ihtiyacı yok.
She doesn't understand what we're saying.
O biz dediğini anlamıyor.
- She doesn't have a constellation.
- O bir takımyıldızı yok.
Girl has no business going fishing if she doesn't know how to bait a hook.
Bir kadın oltaya yem takmayı bilmiyorsa balığa çıkmakla uğraşmaz.
Yeah, but if she doesn't, that's two hours of kissing.
Evet, ama reddetmezse iki saat boyunca öpüşecek.
I'm in this consciousness-raising group, and, um, we decided that for a woman to call a man she doesn't know is an act of rebellion.
Ben bir bilinçlendirme grubunun içindeyim ve biz bir kadının bir erkeğe dava açmasının bir isyan olduğunu bilmediğine karar verdik.
Junie doesn't need to have other children thinking that she comes from a country that wants to kill us.
Junie'nin diğer çocukların onun bizi öldürmek isteyen ülkeden geldiğini bilmelerine ihtiyacı yok.
She doesn't want to hurt your feelings.
Seni incitmek istemeyecek.
That's right, when Riley Perrin takes a punch to the heart, she doesn't just hit the mat like a loser.
Evet doğru, Riley Perrin kalbine zarar aldığında bir ezik gibi kavgaya devam etmez.
Danny, why don't you hold that ladder for Riley so she doesn't get hurt.
Danny, bir kaza çıkmaması için Riley için merdiveni tutsana.
You know? She doesn't have to know all our business.
Bizimle ilgili her şeyi bilmesine gerek yok.
Think she doesn't know what you are?
Senin ne biçim bir insan olduğunu bilmiyor mu sanıyorsun?
Hey, you know that girl named Hong Seol? - She doesn't have a boyfriend, does she?
Bir ay sadece.
- She doesn't have to live with it.
Bununla yaşamak zorunda değil.
She doesn't want me to talk to you.
Sizinle konuşmamı istemiyor.
She doesn't.
Zelena hak etmiyor.
She doesn't think you deserve to be happy.
Mutlu olmayı hak ettiğine inanmıyor.
Rory's smart. She speaks like she doesn't need subtitles.
Rory de akıllı ama konuşmaları alt yazı gerektirmiyor.
She doesn't know what language they speak, either.
Hangi dili konuştuklarını o da anlamadı.
She doesn't get to go out like that, with the bazookas blasting.
Beni yerin dibine sokup da öylece çekip gidemez.
- She doesn't want you eating her basket.
- Sepetini yemeni istemiyor.
She doesn't usually pick up the phone when she's driving, but...
Genelde araba sürerken telefonunu açmaz ama...
She doesn't even know who I am.
Sanki beni tanıyor.
- which she usually doesn't get.
- O da çoğunu anlamaz.
But this is not the way she doesn't get in.
Ama böyle reddetmiyoruz.
- And that is the way she doesn't get in.
- Bu şekilde reddedilirler!
She doesn't tell you what they are?
- Ne olduklarını söylemiyor mu?
She doesn't need to be embarrassed by you!
Onu mahcup etmene ihtiyacı yok!
So Millicent said we have to wait for the Ethics Committee to decide what we can do, and she said she doesn't think they'll respond until tomorrow.
Millicent ne yapacağımıza karar vermek için Etik komitesini beklememiz gerektiğini söyledi. Yarına kadar haber çıkmayacağını düşünüyor.
She doesn't know if they'll let us remove the tumor without the twins consent for a separation, so it's a...
İkizler ayrılmayı kabul etmezlerse ameliyat izni verip vermeyeceklerini bilmiyor.
She doesn't have that kind of time.
Onun o kadar vakti yok.
Katie Miller says she still doesn't feel good.
Katie Miller hâlâ kendini iyi hissetmediğini söylüyor.
That doesn't mean she won't take him.
- Bu onu götürmeyeceği anlamına gelmez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]