Shoe перевод на турецкий
6,453 параллельный перевод
I'm just tying my shoe.
Sadece ayakkabımı bağlıyorum. Biraz erkek ol.
Books... on a shoe shelf.
Ayakkabı rafının üstüne kitap koyacağım. Ne demezsin.
And thankfully the same shoe size. - Oh.
Ve çok şanslıyız ki ayakkabı numaralarımız aynı.
Just throw a shoe at it.
Bi ayakkabı falan fırlat.
Come talk to me when they're paying you $ 60 million to play basketball and you've got a shoe contract and, you know what, just don't talk to me.
Basketbol oynadığın için sana 60 milyon dolar ödendiği ve ayakkabı sözleşmen olduğunda gel benimle konuş ya da hiç konuşma.
So, killer kicked in the door, transferred the sap from his shoe.
Yani, ayakkabısında bitki özü olan, Bir katil kapıyı tekmeledi.
And you're shit on my shoe.
Sen de ayakkabımdaki boksun.
Foot's on the other shoe now.
Roller değişti artık.
Yeah, I guess... a small beer shoe.
Ben bir tane... küçük bira çizmesi alayım.
Sports shoe that... Wait a minute.
Spor ayakkabılarını.. tam onun önüne oda aldı.
Detective Lee, the model is exactly like this shoe.
Dedektif Lee, işte tam bu model ayakkabıdandı.
The model and color of shoes exactly like the shoe found by that guy.
Ayakkabının modeli, rengi herşeyi çalınan ayakkabıyla aynı hay salak...
Wear this shoe and come back before midnight.
Gece on iki olmadan bu ayakkabılarla dönmek zorundasın.
The prince takes the shoe, right?
Prens ayakkabının tekini alıyordu değil mi?
Shoe department needs your help.
Ayakkabı bölümüne yardım etmen lazım.
This shoe.. it is pretty cool.
Neyse. Ayakkabı çok güzel.
This ability, this gift that Steve has.. It goes beyond just.. Spotting the hottest shoe trends.
Steve'in sahip olduğu Tanrı vergisi yetenek en moda ayakkabıları belirlemekten öteye gidiyor.
I don't think you all realise.. That Steve Madden is the hottest person, in the women shoe industry, with orders going through the roof at every department store in North America, right now.
Bayan ayakkabısı sektöründe Steve Madden'ın en popüler kişi olduğunu Kuzey Amerika'daki mağazalarda şu an siparişlerin etkisiyle fiyatların tavan yaptığını bildiğinizi sanmıyorum.
Where's my shoe?
Ayakkabım nerede?
Shoe lace, the counter sign is shoe lace.
- Teğmen Goss...
♪ That's displaced by my shoe?
Ayağımın kapladığı yerde
♪ Do you tremble in the little wind ♪ That's squeezed out by my shoe?
Ayakkabımın çıkardığı o küçük rüzgârda Altta sallanıyor musun?
We'd have to special order a shoe of that size in from the manufacturer.
O numarada bir ayakkabı için imalatçıya özel olarak sipariş vermemiz gerekiyor.
- We're looking for a shoe box.
- Bir ayakkabı kutusu.
It's in a shoe box somewhere on the bottom shelf of the cupboard nearest the bathroom.
Bir kamera vardı. Gardırobunun banyo tarafında kalan kısmında ayakkabı kutusunun içinde.
What's your shoe size?
Ayakkabı numaran kaç?
Tommy, this is one shoe.
Tommy, bu ayakkabı tek.
Haji, give me back my other shoe...
Haji, diğer ayakkabımı geri ver...
Should be one, two, buckle my shoe.
Bir, iki ama bu kadar yeter.
My best shoe.
En iyi ayakkabım..
She had stone in her shoe.
Ayakkabısında taş vardı.
What's nice about a stone in your shoe?
- Ayakkabıda taş olmasının neresi güzel?
" They say penis size is related to shoe size,
"Ayağı büyük olanın penisi de büyük olur derler."
Mayhall can't even tie his shoe.
Mayhall ayakkabısını bile bağlayamaz.
- What about my shoe? - Forget your damn shoe!
- Boş verin ayakkabınızı.
Someone with a small shoe size.
Ayakkabısı küçük olan biri.
Small shoe size?
Ayakkabısı küçük olan mı?
A shoe.
- Bir ayakkabı.
A shoe?
- Ayakkabı mı?
You're like gum on a fuckin'shoe.
Ayakkabiya yapişan lanet bir sakiz gibisin.
♪ I took off my shoe and a dog came towards me ♪
# Ayakkabımı çıkarayım derken bir köpek bana doğru koşuyordu #
Perhaps she won't lose her shoe this time, she's already lost it so many times...
Belki bu sefer ayakkabısını kaybetmez zaten birçok defa kaybetmişti.
Yes my love, let me tell you, that when Santa smells the food, he will think carefully before deciding what you'll get in your shoe.
Evet tatlım, Noel Baba yiyeceğin kokusunu alırsa ayakkabının altına ne koyduğuna karar vermeden önce daha dikkatli düşünecek.
So sorry, I need your shoe.
- Çok özür dilerim ama ayakkabına ihtiyacım var.
Now it's he and not you Who'll be stuck with a shoe
Artık elinde bir yapışmış bir ayakkabı ile üzülen sen değil o olacak.
She won't get far with one shoe.
- Ayakkabının bir tekiyle fazla uzaklaşamaz.
I attacked your shoe. I need it. Look.
Ayakkabına saldırdım çünkü ihtiyacım var.
I need that shoe, to have a child.
Çocuk sahibi olmak için o ayakkabıya ihtiyacım var.
She exchanged that bean To obtain your shoe
Ayakkabını almak için karşılığında fasulyeyi verdi.
If the shoe fits...
Eğer ayakkabı uyarsa...
A shoe
Mesela ayakkabı.