Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / Shopping

Shopping перевод на турецкий

8,009 параллельный перевод
Anyway, we just went shopping and I bought the new iPhone.
Neyse biz de şimdi alışveriş yaptık ve ben yeni Iphonelardan aldım.
How was shopping?
Alışveriş nasıldı?
I was shopping for my daughter Eloise's fourth birthday.
Kızım Eloise'in 4. doğum günü için alışveriş yapıyordum.
But when you're watching "Pretty Woman," do you... imagine Sabrina and I as the main characters, And then we went shopping in Beverly Hills together and met Hector Elizondo? !
Ama Pretty Woman'ı izlerken Sabrina ve kendimi başroller yerine koyup Beverly Hills'e alışverişe gidip Hector Elizondo'yla tanışıyoruz!
So, we could go underwear shopping together.
İç çamaşırı alışverişine gidebiliriz.
The number of water theft incidents around the country has risen, including today's Shopping Centre theft in the Athens Market Zone.
Bugün Atina Market Bölgesi'nde Alışveriş Merkezi'ndeki hırsızlık dahil, ülke çapında su hırsızlığı vakalarında artış yaşandı.
It's as good as baby monkey riding backwards on a pig or hamster on a piano eating popcorn, or even shopping penguin.
Domuza ters binen yavru maymun kadar komik. Veya piyanoda mısır yiyen hamster veya alış veriş yapan penguen...
And he's gonna want some kind of red meat, so you'll have to go shopping.
Ayrıca yemekte kırmızı et ister. Alışverişe gitsen iyi olacak.
No, I was gonna take you shopping for clothes for that.
Balo için kıyafet almaya götürecektim seni.
Maybe some scarf shopping?
Belki atkı almak için alışveriş?
Uh, well, actually, I'm going car shopping now.
Şey, aslında araba satın almaya gidiyorum şu anda.
We'll go shopping for it tomorrow. - Great.
- Yarın gidip satın alırız.
Shopping.
- Alışverişte.
Doing a little fall shopping, Mr. Allen?
Alışverişe mi çıkmıştınız Bay Allen?
She and Amy are out dress shopping for their prom thing.
Baloları için Amy'yle dışarıda giysi bakıyorlar.
How come you're not shopping with Amy and Bernadette?
Niye Amy ile Bernadette'le alışverişe gitmedin ki?
- All available units, we have a report Of a toxic gas attack In the central city shopping mall.
İlgili birimler, Central Şehri alışveriş merkezinde zehirli gaz saldırısı ihbarı aldık.
People just kept walking with their iPods and their shopping bags.
İnsanlar iPod'larıyla, alışveriş çantalarıyla yürüyüp durdular.
Hey, let's go bikini shopping for spring break. I don't even want to go on spring break anymore.
- Artık bahar tatiline gitmek bile istemiyorum.
I just offered to take you shopping. Do you know how humiliating it is that you got into college and I didn't.
- Senin üniversiteye kabul edilip de benim edilmemiş olmam ne kadar aşağılayıcı farkında mısın?
I thought she was shopping. - Me, too.
- Alışverişte olduğunu sanıyordum.
Last minute shopping.
Son dakika alışverişi işte. Yanımda. Hiç rahat değilim.
I hear somebody might be shopping a video of whoever killed'Lil Homie.
Birilerinin küçük dostumun katiliyle ilgili bir video servis ettiğini duydum.
Oh! Let's go shopping.
Alışverişe çıkalım?
- Shopping?
- Alışveriş mi?
Mama wants a brand-new bag, mama's getting a shopping spree, okay?
Anne alışverişçılgını oldu, tamam?
Or we could go into Beverly Hills and have brunch, and go ring shopping together.
Ya da Beverly Hills'te brunch yedikten sonra yüzük almak için alışverişe çıkabiliriz.
'Cause I'm pretty sure that the security guard at the shopping mall had to remove the bench from outside of Victoria's Secret because of you!
Çünkü alışveriş merkezindeki güvenlik görevlisinin Victoria's Secret mağazasındaki bankı çıkarmasının nedenin sen olduğundan oldukça eminim.
Seeing as how it's been decreed that we're leaving next week... permission to go shopping?
Haftaya gideceğimize dair hüküm çıktığına göre alışverişe gitme iznim var mı?
- with the most amazing shopping.
Harika alışveriş yerleri varmış.
No, ma'am. They haven't come back from shopping.
Alışverişten dönmediler.
- They went shopping.
Alışverişe gittiler.
I'm-I'm... I'm shopping.
Alışveriş yapıyordum.
- No. Do you wanna do some last minute Christmas shopping?
Son dakika Noel alışverişi yapmak ister misin?
They're shopping around now, trying to find somebody to plug in the holes of their sinking ship.
Şu an etrafta batan gemilerindeki delikleri kapatacak birilerini arıyorlar.
So you wanna do a little shopping?
- Biraz alışverişe gitmek ister misin?
Hey, look, I hear somebody might be shopping a video of whoever killed'Lil Homie.
Birilerinin küçük dostumun katiliyle ilgili bir video servis ettiğini duydum.
Consequently, I spent the same amount on shopping as I had during the experiment.
Sonuç olarak, deney sırasında market alışverişi için harcadığım paranın aynısını harcıyordum.
I went from shopping without nothing To going shopping for my cousins
# Her şey bedavaydı aniden # # Akrabaları götürdüm alışverişe #
Grew up together. I was out shopping.
Birlikte büyüdüm.
Shopping.
Alışverişe.
Shopping.
- Alışverişe.
Paul. He works in a shopping centre.
Alışveriş merkezinde çalışıyor.
And I've also taken care of Paul Simpson at the shopping centre.
Ayrıca alışveriş merkezindeki Paul Simpson'ın icabına baktım.
This is the best day of shopping ever.
Hayatımda yaptığım en güzel alışveriş.
Last time I woke her up, she screamed at me for ruining her shopping dream with Brandi from "The Real Housewives."
En son uyandırdığımda "Gerçek Ev Kadınları" ndan Brandi ile alışveriş yaptığını gördüğü rüyasını berbat ettiğim için çığlık attı.
Shopping for a hot date?
Ateşli bir randevu için mi alışveriş yapıyorsun?
You should never have introduced me to shopping online.
Beni internet alışverişiyle hiç tanıştırmamalıydın.
You don't suppose the children ditched school to go shopping?
Çocuklar alışveriş için okulu asmış olamaz değil mi?
The quaint dictator Papadopoulos lives in a mansion that Onassis has given him while his wife does her shopping all around Europe driving in the limousines of shipowners such as Latsis.
İlginç diktatör Papadopoulos Onasis'in ona tahsis ettiği bir malikanede yaşıyordu karısı ise, Latsis gibi armatörlerin limuzinleriyle Avrupa'nın dört bir yanında gezerek... alışveriş yapıyordu.
I'm not shopping.
Alışverişe gitmiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]