Sinister перевод на турецкий
676 параллельный перевод
It was a sinister black thumbnail sticking out of the ocean.
Okyanustan fırlamış kapkara, uğursuz bir yerdi.
This unholy creature liveth in sinister caves, tombes and coffins, which are filled with cursed dirt from the fields of The Black Death.
Bu melun yaratık, Kara Ölüm'ün vuku bulduğu yerlerin lanetlenmiş toprağıyla dolu kötülük saçan mağaralarda, mezarlarda ve tabutlarda yaşar.
Allan Gray felt a sinister force descend upon him.
Allan Gray ; kendisine uğursuzluğun musallat olduğunu hissediyordu.
I'll outlive all of you, you sinister buzzards. All of you!
Hepinizden daha uzun yaşayacağım, sizi meşum şahinler.
Oh, society is what it is, a bit sinister, a bit seamy.
Ah, sosyeteyi sallayalım, biraz fesattırlar, biraz da çirkin.
It's a mystery, and a sinister one at that, believe me.
Bu işte bir esrar var, karanlık bir esrar bana sorarsanız.
But I'd prefer somewhere less sinister.
Ama ben başka bir yeri tercih ederdim.
Do you think that I'd put your sly and sinister brain into the body of a giant?
Senin sinsi ve uğursuz beynini bir devin vücuduna yerleştireceğimi mi düşünüyorsun?
I had sent to Gavin to get certain information that he must have found there in the dark and sinister alleys of Limehouse.
Gavin'i bazı konularda kesin bilgiler bulmak üzere yollamıştım, ki bulmuş Limehouse'un karanlık ve tekinsiz sokaklarında bulmuş.
Holmes, that sinister-looking fellow, what's his name, Meade,
Holmes, şu sinsi bakışlı herif, neydi adı, Meade,
Sinister character!
Meymenetsiz şahsiyet!
One can take either staircase. I prefer the left, the sinister side.
Diğer taraftan da çıkılabilir ama ben uğursuz olan sol tarafı tercih ederim.
It's like a precocity of this sinister creature I should feel that my own career had reached its summit.
Bu şeytani yaratığın hızlı yükselişi gibi kendi mesleğimin de doruğuna ulaştığını hissediyorum.
I tried not to show it, but I was quite hysterical inside... as though the whole thing were my fault - a sort of punishment, an awful, sinister warning.
Belli etmemeye çalıştım, ama, içim içimi yiyordu sanki bütün olanlar benim suçummuş gibi bir tür ceza, ilahi bir uyarıymış gibi.
I won't be able to close my eyes in this sinister house.
Bu uğursuz yerde gözümü kırpmam olanaksız.
The stain on my handkerchief suggest a certain sinister possibility.
Mendilimdeki leke belli bir kötü olasıIığı çağrıştırıyor.
I must confess if you wouldn't have over embellished into the business of the orange pips this sinister significance of the happenings of Driercliff House might have escaped my attention all together.
İtiraf etmeliyim ki, eğer yaptığınız işi portakal çekirdekleriyle aşırıya götürmeseydiniz, Driercliff evinde olan bitenlerin şeytani anlamı benim dikkatimden tümüyle kaçacaktı.
If I seem a bit sinister as a parent, Mr. Marlowe it's because my hold on life is too slight to include any Victorian hypocrisy.
Kötü bir baba olarak görünüyorsam, Bay Marlowe bunun sebebi, hayata ikiyüzlülük katamayacak kadar az bağlı olmamdandır.
So attractively sinister!
Çekici bir uğursuzluğu var.
What is that sinister laughter that I'm hearing?
Birisi içten içe gülüyor mu?
For three months, he remained in this sinister isolation... until the afternoon of October 13 in 1944.
Tekin olmayan bir izolasyon içinde 3 ay geçirdikten sonra... 13 Ekim 1944 günü, öğleden sonra...
An unsuspecting girl, in love, victim of a sinister seducer.
Kendisini ayartan birinin masum kurbanı olduğunu.
Why, for all you know, there's probably something a lot more sinister going on behind those windows.
Kim bilir, belki şu pencerelerin ardında daha tekinsiz işler dönüyor.
A sinister place in Greenwich Village.
Greenwich Village'da karanlık bir yer.
That's sinister enough.
Burası yeterince karanlık.
All the Holroyds are a little sinister.
Holroyd'ların hepsi biraz tuhaftır.
Let us hope no sinister mutations ensue.
Hiçbir kötücül mutasyon meydana gelmemesini umalım.
And the sinister way they use it.
Ve onu kullandıkları şeytani yol.
Every day, at dawn or at dusk, the sinister vehicle will deliver its victims.
Her gün şafakta veya alacakaranlıkta siyah araçlarla kurbanlar getiriliyordu.
like on the large square of an immense and sinister nation.
sanki büyük bir meydanda gibi kocaman ve karanlık bir ülkede.
I stood at the window, the night was coming down, when two sinister men in black stepped out of the car.
Dinle öyleyse. Pencerenin önündeydim gece çökmek üzereydi. O sırada siyah giyimli iki kötü adam arabadan indi.
"it neither embraces in its sinister gaze..."
"yalnız görülür..."
It's an adjoining room, which no doubt to your mind has terribly sinister connotations.
Yan oda olmasının eminim olumsuz çağrışımları vardır.
And if I may say so, the conversion of a wagering pool on the Preakness into a code for some sinister plot to seize the government seems to me suggestive of rather lurid deductive powers to say the very least.
Ve şu askeri darbe iddialarınıza dayanak ettiğiniz şifreli... at yarışı mesajlarınıza gelince... Bir darbe olasılığını bunlara tümdengelimsel şekilde dayandırabilmeniz şok edici bir şey.
AND FORGET EVERY DETAIL OF THIS SINISTER AFFAIR.
Beni ağlatıyor.
Sinister stuff for kids, really.
Çocuklar için uğursuz şeyler, gerçekten.
- It all adds up to a sinister riddle.
- Her şey kötü bir bulmaca gibi.
The sinister assailant scared Marcel so that he couldn't identify him now.
Kötü niyetli saldırgan Marcel'i o kadar korkuttu ki şu an o kişiyi teşhis edebilecek durumda değil.
You must renounce this sinister mission you've taken on yourself.
Üstlendiğiniz bu korkunç görevden vazgeçmelisiniz.
The sinister reputation attaching to it is entirely groundless and is based on superstition, rather than objective observation.
Kötü şöhret, tarafsız gözlemlerden daha ziyade tamamen asılsızdır ve batıl inançların esas alınmasıyla ilişkilidir.
Note the sinister eyes and the malformed ears.
Sinsi gözler ve kusurlu kulaklar.
I understand that those eight demons are... mean, sinister and one simply can't take their word.
Hepiniz biliyorsunuz, bu gözü dönmüş katiller yalancı, düzenbaz, verdikleri sözü... tutmayacak kadar zalim, güvenilmez kişiler.
Among the one's chosen are some of the sinister names in the underworld.
Seçilen kişiler yeraltı dünyasının en belalı adamlarıdır.
That nonsense will acquire a sinister meaning.
Bu saçmalık uğursuz bir anlam kazanacaktır.
Members have ascribed to this state of affairs dark and sinister motives.
Üyeler bu duruma karanlık ve fesat sebepler atfetti.
My dear fellow it's too new It's not sinister enough.
Fakat yepyeni. Yeterince tehditkâr değil.
Cause of the sinister legend of the place, hey?
Orasına ait kötü öykülerden dolayı, herhalde?
Sinister summers of Allah :
Allah'ın karanlık yazları :
Sinister silences of Allah :
Allah'ın cenazesi gibi sukutlar :
Sinister sun of Allah :
Allah'ın cenazesi gibi bir güneş :
Hear that? He said "sinister".
Zart zurt ediyor.