Slippery перевод на турецкий
1,299 параллельный перевод
It's a slippery slope.
Çok güzel. - Kaygan zemindesin Carrie.
From parched plains... to a slippery quagmire - everything changes... in an instant.
Kavrulmuş ovalar, güvenilmez bataklıklara döndü, her şey anında değişti.
It is steep and slippery, and, unlike his mum, he isn't going to make it in one small step.
Annesinin yaptığı gibi bir adımda geçemeyeceği kadar dik, ve kaygan.
Sure they slippery.
Güvenilmez olduklarına eminim.
Ain't bad. Hey, bud, can we get a couple of pabsts? Slippery.
Hey dostum, birer Pabst alabilir miyiz?
Oh, you're so slippery.
Çok kaygansın.
As the nurse from the ukraine Kept turning and turning her slippery hand.
Ukraynalı hemşirenin kaygan elini durmadan çevirişini.
I'm slippery, ain't I?
Lanet olsun, Ronnie
You turn this corner, and it's the whole slippery slope.
Böyle bir iş yaparsan tüm ahlakını kaybedersin.
Slippery metal.
Kaygan metal.
Our father would be a "slippery when schizophrenic" sign, for instance.
Babamız "şizofrenikken güvenilmez" işareti olabilir, mesela.
- lt's slippery.
- Çok kaygan.
It's slippery.
Yerler kaygan.
When it rains, it's too slippery for an old man.
Yağmur yağdığı zaman yaşlı birisi için buralar çok kaygandır.
And slippery.
Ve yapışkanca.
- Put your money on Slippery Sam.
- Kaygan Sam'a oynayın.
- Slippery Sam.
- Kaygan Sam.
Slippery Sam's edged in front.
Kaygan Sam köşeyi önde döndü.
Slippery Sam putting on a tremendous effort.
Kaygan Sam muhteşem bir çaba sarfediyor.
I'll take two banana daiquiris, one mango, a sloe-gin fizz, one slippery nipple, and for me, a screaming orgasm on the beach with extra sugar on the rim.
Bana ; İki muz daiquiris, bir mango, çakaleriği-cin, bir kaygan emzik, ve benim için, ekstra şekerli, plajda çığlık çığlığa orgazm.
It's slippery.
Bu kaygan.
They fascinate me because in spite of being on slippery terrain, they always seem to be in perfect harmony.
Harika görünürler çünkü sadece kaymazlar,... hep uyumlu görünürler.
Walk slowly. It's slippery.
Kaygandır şimdi.
The roads were slippery. There was an accident.
Yollar kayganmış bir kaza olmuş.
That could be a slippery slope that once you're on, that you could slide.
Bilmiyorum, bu çok tehlikeli olabilir yani kendinizi kaybedebilirsiniz.
All units in the vicinity Sheridan and Twelfth possible riot at the Club Slippery.
Sheridan ve Twelfth bölgesindeki tüm ekipler Club Slippery'de kargaşa var.
And slippery.
Ve kaygan.
I think it's a slippery slope.
- Bence kaygan bir zeminde yürüyorsun. Bu iş ilgi duymakla başlar.
The stairs are... quite slippery.
Merdivenler çok kaygandır.
This is a slippery slope, young man
Bu kaygan bir tümsek, genç adam.
The floors are slippery cos this one doesn't work.
Yerler kaygan ve bu çalışmıyor.
- Eggs can be extremely slippery.
- Yumurtalar kaygan olabilir!
- that it was too slippery on the roof- -
- çatının çok kaygan olduğunu söyledim.
That one's a slippery fuck, huh?
Çok kaypak adam, değil mi?
This guy is slippery
Adam düzenbaz.
I know you're serious about climbing that career ladder... and I know how slippery it gets the higher you go... but for me...
Senin bu rütbe alma konusunda ne kadar ciddi olduğunu biliyorum yükseldikçe yolun nasıl kayganlaştığını da biliyorum.
It's so slippery I can barely get my fingers around it.
O kadar kaygan ki parmaklarımı zorla çevresinde gezdirebiliyorum.
Von Lettow is slippery and is not going to be caught by a manoeuvre.
Von Lettow, tuzak kurularak yakalanamaz.
There was this one escarpment, it wasn't more than 500 feet but, Jesus, it was slippery.
Bir dik kayalık vardı 500 feet den fazla değildi ama, Tanrım kaygandı.
These cement gets pretty slippery
Buralar çok kaygan olur.
He's right there. I don't know what you did to get your butt out of jail... but you think you're the only slippery guy... I've ever dealt with?
Hapisten nasıl çıktın bilimiyorum ama karşıma çıkan ilk kaçak sensin mi sandın?
The guy drops the slippery sucker, man.
Adam elindeki balığı tutamayıp düşürdü.
"in the slippery catastrophe " of copulations that spatter us into existence.
" Kaygan karmaşaların içinde, varlığımız da sorgulanır.
- Was it slippery? - A little slippery.
- Hiç belli olmaz.
She sure was a slippery one.
Bulunması zor gerçekten.
- It's slippery here.
- Burası kaygan.
Aunt Tosia, be careful... It's slippery.
Tosia teyze, dikkat et yerler kaygan.
It was slippery near the shop.
Evin önü kaygandı.
The roads will be slippery today.
Yollar bugün kaygan olur.
Would you call his hair slippery?
Saçını da yapıştırmış mı?
YOU GUYS ARE SLIPPERY.
Bayağı kaygansınız.