Smug перевод на турецкий
879 параллельный перевод
Cézanne was right. I was getting smug and complacent. Then suddenly came the Dreyfus explosion, and I'm alive again my head bursting with ideas!
Git gide umursamaz ve kendini beğenmiş birine dönüşüyordum derken Dreyfus işi çıkıverdi, ve yeniden yepyeni fikirlerle doluyum!
Because you are a beautiful dancer, but you're so smug and conceited that you can't see any further than your funny nose.
Harika bir dansçısın ama kibirli ve kendini beğenmişsin komik burnundan daha ötesini göremiyorsun.
You've been smug and pleased with my vile love of you, haven't you?
Benim rezil aşkımdan dolayı kibirlenip mutlu oluyorsun değil mi?
You have been too long in Britain, listening to their smug hypocrisy!
İngiltere'de fazla kalmışsın, ukala ikiyüzlülüklerin çok dinlemişsin!
He's a smug, hypocritical coward, that's what he is!
Kendini beğenmiş, iki yüzlü korkağın teki.
Maybe I'm becoming a little smug
Belki biraz kendimi beğenmişe dönerim.
How you smug-faced hypocrites can sit in the same chapel with him, I cannot tell.
İçinizden bazı burnu büyük, ikiyüzlüler onunla aynı kilisede nasıl oturuyorsunuz anlamıyorum.
It's so easy to be smug and wear a badge on your mind, isn't it?
Sizce kendini beğenmiş olmak ve rozet takmak bu kadar kolay öyle değil mi?
You're smug, aren't you?
Kendini çok mu akıllı sanıyorsun?
Smug, aren't you?
- Kendini beğenmiş seni! Benim yerimde olsan sen de içerdin! - Pek su vagonundaymışsın gibi davranmıyorsun.
That smug frozen face of yours doesn't take me in.
Kendini beğenmiş havalarla beni dışlıyorsunuz.
Do you have to sit there smiling at me like some smug know-it-all schoolteacher?
Orada her şeyi bilen bir okul öğretmeni gibi gülerek oturmak zorunda mısın?
Smug, self-satisfied.
Kibirli, kendinden emin.
What I don't see is how you figure it getting out tomorrow in al this smug.
Ama bu elbiselerle yarına nasıl çıkarsın orasını bilemem.
You were so smug, so eternally sure of yourself.
Öyle kendini beğenmiş ve kendinden emindin ki.
Then what are you so smug about?
Bu da ne demek oluyor Sidney?
Mr. Lloyd Ashley, the same man you're attempting to send to the electric chair with your glib, smug testimony?
Bay Lloyd Ashley, yüzeysel ve yapay ifadenle elektrik sandalyesine göndermeğe teşebbüs ettiğin bu adamın aleyhine mi?
To please chair-bound politicians sitting fat and smug thousands of miles away.
Millerce uzakta, şişko kıçları üzerinde oturan siyasetçileri mutlu etmek için.
Bring in those smug little ladies with their fat little hands,
Şişman elli, şişman ruhlu, kendini beğenmiş...
I'd rather you were more smug, more sure of your talent.
Senin daha iddialı ve dehandan daha emin olmanı tercih ederim.
Maybe I'm wrong... but they seem smug and selfish to me.
Belki yanılıyorum ama bana göre çok kibirli ve benciller.
My son's innocence stained to bring this witch-hunt to a smug and a satisfactory close.
Oğlumun masumiyeti, bir cadı avına benzeyen bu memnuniyet verici ve tatminkar kapanış ile kirletiliyor.
The next Sunday when I saw those..... smug, accusing, disapproving faces uplifted..... I had a sudden urge to shock. Yes, it did, it did that.
Evet, oldu, buna sebep oldu.
I wanna see that smug old bastard gutted.
O kendini beğenmiş ihtiyar piçin ütüldüğünü görmek istiyorum.
Look at these smug, arrogant and sleek aristocrats.
Şu temiz giyimli, kendini beğenmiş, parlak aristokratlara bakın.
You disgust me on principle and you're a smug son of a bitch but I'm trying to give you a survival kit.
Beni iğrendiriyorsun, kendini beğenmiş orospu çocuğunun tekisin ama sana acil durum teçhizatı vermeye uğraşıyorum.
- You smug, button-pushing brass hat.
- Seni aşağılık, rütbeli subay bozuntusu.
- Yeah, I wanna fight. Smug.
- Evet kavga istiyorum.
I can't bear you when you're smug.
- Kendinden bu kadar emin olmana tahammül edemiyorum.
You're just feeling smug because you've improved a little.
Gururlanıyorsun çünkü kendini biraz aştın.
I wanna wipe that smug smile off his face almost as much as I want that bracelet back.
Bileziği geri almayı istediğim kadar onun kendini beğenmiş gülüşünü susturmayı çok arzuluyorum.
That smug Ascyltus has made off with his prey.
Şanlı Ascyltus, kendi avı ile kaçtı.
You're so smug about your humble beginnings, aren't you?
Mütevazı başlangıçlarınla çok gurur duyuyorsun, değil mi?
Oh, you do look so dry and smug.
Sen kupkuru ve temizsin.
You push a little more power into Atlanta a little more air conditioners for your smug little suburb and you know what's gonna happen?
Atlanta'ya daha çok elektrik verirsen... o şık, bahçeli banliyö evlerine daha fazla klima takarsan ne olur biliyor musun?
And I seen us all dressed up in cattle dusters come riding fine Kentucky blue-bloods, riding into this smug Yankee city, this city of the plains, built on the spoils of war.
Hepimiz çiftçi gibi gibi giyinmiş, damarımızda asil Kentucky kanıyla, bu Yanki Şehrine gidiyorduk. Savaş kalıntılarının üzerine kurulmuş, sade şehir.
Tomorrow, we're gonna make this smug, Yankee town weep.
Yarın bu şımarık kasabanın anasını ağlatacağız.
Smug's more like it.
Kendini beğenmiş daha uygun.
Because I've had about enough of these people feeling smug with their cars, vacations, families...
Çünkü bu insanların arabalarıyla, tatilleriyle, aileleriyle övünmelerinden bana gına geldi.
And all the others who are even worse, the smug, the smart-Alecs, the self-satisfied, who think they know, the fat men and the forever young, the dairymen and the decorated ; the revelers on a binge, the Brylcreem-boys, the stinking rich, the dumb bastards.
Ve onlardan da beter olanlar, kendini beğenmişler çok bilmişler, benciller, bildiğini sananlar şişmanlar ve hep genç kalanlar, sütçüler ve süslü püslüler sefahat düşkünü alemciler, briyantinli gençler kokuşmuş zenginler, aptal piç kuruları.
this world being produced... precisely only as pseudo-enjoyment... which preserves repression within it. To the smug acceptance of what exists, purely spectacular revolt can be added... as something identical : this translates the simple fact... that even dissatisfaction became a commodity at the moment... that economic abundance found itself capable... of extending its production... to the point of utilizing even that sort of raw material.
Mevcut durumun gönüllü olarak kabulü, tamamen gösteriyle alakali asilikle bir arada bulunabilir – ekonomik bolluk o belirli hammaddeyi üretecek hacme ulasir ulasmaz memnuniyetsizlik bir metaya dönüsür.
True, Richard does looks very smug.
Doğru, Richard mutlu görünüyor.
Well, those doctors - dear friends of mine - have been pretty smug all these years, setting up the old folks.
Oradaki doktorlar, benim sevgili arkadaşlarım bu yıl ihtiyarları hazırlarken hallerinden çok memnundular.
- You're so fucking smug and ignorant, you don't know what's going on.
Çok kendini beğenmiş ve cahilsin, neler olduğundan haberin yok.
Way I figure it Brent and this senator must be feeling mighty smug.
Düşünceme göre Brent ve senatör hallerinden pek memnun.
Why, you smug son of a bitch.
Seni aşağılık köpek!
He's too smug.
Çok kendini beğenmiş.
You're so smug.
Kendini beğenmişin tekisin.
I am opinionated, I am stubborn, I am smug....
Önyargılıyım, inatçıyım, kendini beğenmişin tekiyim.
Don't be so smug.
Seni kendini beğenmiş moruk!
You can feel morally superior and smug.
Yakalayıp almaya çalışıyor.