Sophisticated перевод на турецкий
2,028 параллельный перевод
And discovered the Visitors had adapted their uniforms. Into sophisticated surveillance tools.
Ve Ziyaretçiler'in üniformalarına gizlenmiş olan ileri teknoloji gözetleme cihazları bulunduğunu keşfetti.
They are basically very sophisticated little parasites when you think about it.
Aslına bakarsan ikisi de son derece sofistike ve akıllı küçük asalaklar.
Enjoy and celebrate this simple but sophisticated Parfait... freshly harvested potatoes.
Yapılışı basit ama insana zevk veren tadıyla... yeni hasattan taze patates.
Looks like someone managed to stuff malware down the Throat of the most sophisticated AI in human history.
Görünen o ki birileri insanlık tarihinin en karmaşık yapay zekasının içine zararlı bir yazılım sokmayı başarmış.
It's just... no one's ever done this With an AI this sophisticated before.
Demek istediğinim, şimdiye kadar hiç kimse böyle karmaşık bir yapay zekaya bu şekilde bir şey yapamadı.
No one's ever created an AI this sophisticated before, Have they, Mr. Murch?
Sanırım şimdiye kadar hiç kimse bu şekilde karmaşık bir yapay zeka yapamadı, değil mi, Bay Murch?
It is highly sophisticated.
Bu oldukça gelişmiş bir şey.
WE WOULD INVENT THE ULTIMATE DISASTER TECHNOLOGY : A DEVICE SO SOPHISTICATED
Doğal afetlerle savaş teknolojisinin şahikasını icat edecektik.
Well, the bombing obviously wasn't a very sophisticated operation.
Bombalama belli ki uzman bir operasyon değildi.
Pretty sophisticated for bank robbers.
Banka hırsızları için bayağı ileri teknoloji.
Very sophisticated for bank robbers.
Banka hırsızları için çok ileri bir teknoloji.
OK, that was me trying to be all sophisticated and Marie Claire, but it just came out Special Needs, didn't it?
Tamam, bu bendim Sofistike ve Marie Claire gibi olmak fakat "Özel İhtiyaçlar" gibi çıktı, değil mi?
I've never seen equipment this sophisticated.
Hiç bu kadar karmaşık bir donanım görmemiştim.
Ingenious. A sophisticated time-delay mechanism.
Dahiyane bir vakit erteleme mekanizmasıymış.
No doubt a sophisticated pressurized weapon of some sort, like an air rifle.
Hiç şüphesiz pompalı tüfek gibi bir tür basınçlı silahmış.
You sat there with your cigarette, trying to look all sophisticated.
Sigaranla oturmuş entelektüel görünmeye çalışıyordun.
As the search goes on, the chicks are learning the most sophisticated survival technique of all - how to harness the expertise of another species.
Araştırmaları sürerken yavrular da en gelişmiş hayatta kalma tekniğini öğreniyor ve bir diğer canlının uzmanlığından faydalanıyor.
I don't know if he's sophisticated.
Öyle bir insan mı bilmiyorum.
Look, all I wanted was a civilised and sophisticated birthday.
Tek istediğim, partiye biraz entelektüellik ve medenilik katmaktı.
OK, so there aren't any girls here, but why don't we at least attempt to have a sophisticated conversation?
Tamam, belki kızlar gelmemiş olabilir ama neden en azından birazcık entelektüel olmuyoruz?
She was older, more sophisticated, caring and best of all, owned her own nurse's uniform.
Benden büyüktü, kültürlüydü, şefkatliydi ve en iyi kısmı da kendi hemşire üniformasının olmasıydı.
You've got this sexy, sophisticated confidence.
Seksi ve sofistike bir güvene sahipsin.
This bomb's too sophisticated.
Bu bomba çok karmaşık.
The human brain is the most sophisticated computer the world has ever known.
İnsan beyni dünyadaki en gelişmiş bilgisayardır.
I'm a much less sophisticated toy.
Daha az gelişmiş bir oyuncak olurdum.
It's a sophisticated crew.
Gelişmiş bir ekip.
A sophisticated strain.
Gelişmiş bir tür.
Our equipment is more sophisticated...
Bizim ekipmanlarımız daha ayrıntılı ve...
When you return, I'll be so sophisticated I'll be able to come in three different languages.
Döndüğünde, öyle sofistike olacağım ki üç farklı dilde gelebileceğim.
And now I'm asking you on a proper sophisticated jazz date and you pass?
Şimdi seni caza götürmek istiyorum ve sen gelmiyorsun.
Elsewhere in the world, our species, Homo sapiens, is associated with sophisticated styles of tools.
Dünyanın başka yerlerinde, türümüz Homo sapiens, sofistike alet stilleri ile ilintilendirilir.
Because in Europe at this time they're making quite sophisticated stone tools.
Çünkü, Avrupa'da bu sırada oldukça karmaşık taş aletler yapıyorlar.
But there is something else here, and Joe thinks they could've used it to make tools just as sophisticated as European ones.
Ama burada başka bir şey var ki Joe bu şeyin, Avrupalı modeller kadar gelişmiş aletler yapmak için kullanılmış olabileceğini düşünüyor.
Why would you go through so much trouble to make a sophisticated stone tool, beautifully shaped, when you can just take a piece of bamboo and use that, and throw it away when you've finished with it?
Kolayca, güzel biçimli bir parça bambu alıp, kullanıp, onunla işiniz bittiğinde de atmak varken, neden karmaşık bir taş alet yapmak için o kadar sorunla boğuşasınız ki?
ROBERTS : Bamboo turns out to be surprisingly versatile, so it's at least possible that modern humans from Africa were here using sophisticated tools, made not of stone but of bamboo.
Bambu, şaşırtıcı derecede çok yönlü çıkıyor, Afrika çıkışlı, taştan olmasa da bambudan yapılmış sofistike araçlar kullanan modern insanların burada bulunmuş olmaları en azından mümkün.
This machine you see before you is a sophisticated heat ray powered by these unique diamonds which are able to intensify the sun's light.
Daha önce gördüğünüz gibi bu makine gelişmiş bir ısı ışını tarafından güçlendirilmiştir ve bu elmas sayesinde bir güneş ışığı yaymaya başlayacak.
It's a highly sophisticated biochemical process.
Son derece karmaşık bir biyo-kimyasal işlem.
They attract females with elaborate courtship rituals and have a sophisticated range of territorial behaviour.
Dikkatle hazırlanmış kur törenleri ile dişisini çeker. ve bölgesel davranışlarında sofistike bir çeşitlilik vardır
Using their sophisticated tools, they made the most of their new home and spread right across the continent from coast to coast.
Sofistike araçlarını kullanarak, işlerini yola koydular ve kıtanın bir kıyısından diğerine kadar yayıldılar.
It was a sophisticated system with motion sensors tracking every corner of the house.
Evin içindeki hareketleri algılayan çok çeşitli bir sistem.
Okay? So the scene may be a bit sophisticated for you.
Parti senin için biraz sofistike olabilir.
She's gonna want something a little more sophisticated.
Biraz daha komplike seyler isteyecektir.
But Kim--Kim is a sophisticated storage device.
Ancak Kim içerikli bir depolama cihazı.
He has very sophisticated taste.
Entellere bayılır. - Pekâlâ. Bu daha iyi.
Only the most sophisticated sterilization process ever created.
Şimdiye dek yaratılmış en gelişmiş sterilizasyon işlemi.
Okay, we got more sophisticated as the feds closed in.
Federallerin ilgisinden daha tecrübeliymişiz gibi çıktık.
All right, so we know on both attacks the Grave Digger infiltrated the systems using a sophisticated worm program.
Tamam, iki saldırıdan da biliyoruz ki "Mezar Kazıcı" sistemlere sızmış. Gelişmiş bir virüs programı * kullanarak.
A killer this sophisticated doesn't leave a living witness without a reason.
Bu derece gelişmiş bir katil, bir tanığı... boş yere sağ bırakmaz.
FORNELL : Sophisticated.
- Çok gelişmiş bir sistem bu.
Body fully developed. Precocious. Sophisticated.
Yaşıtlarıyla kıyaslandığında tamamen şekillenmiş erken salınmış, biçimli bir vücut...
Whoever did this is sophisticated.
Bunu kim yaptıysa çok iyiymiş.