Spent перевод на турецкий
22,954 параллельный перевод
Oh, I was thinking that, um, you know, I've been working so hard to get the gallery together and I just... I just haven't spent, you know, any time with the kids lately.
Düşündüm de son zamanlarda galerinin açılışı ile uğraşmaktan çocuklarla yeterince zaman geçirememiş olabilirim.
Two years ago, I spent about a month trying to get the niece of an oligarch to part with her hard-earned allowance.
İki yıl önce, yaklaşık bir ay boyunca bir kodamanın yeğeninin zor kazandığı (! ) harçlığından ayırmaya çalıştım.
I-I know that you spent your whole life with it just being the two of you, but you're gonna get used to this.
Tüm hayatınızı ikiniz birlikte geçirdiniz ama alışırsınız. Vakit alacak ama alışacaksınız.
I have spent every waking moment of my life thinking of my mother.
Hayatımın her anını annemi düşünerek geçirdim.
You spent the night together.
Sonuçta birlikte bir gece geçirdiniz.
I'm a scientist who's spent decades of my life researching sex.
Ben hayatımın onlarca yılını seksi araştırmaya harcadım.
Although, if you've never spent time around nudists, I'd suggest bringing those smelling salts, just in case.
Yine de, eğer nüdistlerle hiç vakit geçirmediysen şu amonyak tuzunu yanında getirmeni öneririm, ne olur ne olmaz.
Secondly, you're speaking to a woman who has spent the last 12 years bringing women out of the Dark Ages.
İkincisi, son 12 yılını kadınları Ortaçağ'dan çıkarmak için harcamış bir kadınla konuşuyorsun.
Uh, I spent years on that research so...
Yıllarımı bu araştırmaya harcadım ve...
And six weeks later... I spent a whole paycheck on this ring.
Ve altı hafta sonra bütün maaşımı bir yüzüğe harcamıştım.
As if that weren't bad enough, you spent half the meal talking about the ways that the clinic, where you are a trusted employee, could be managed better.
Sanki gecenin yarısında kliniğin gidişatından bahsettiğin yetmezmiş gibi bir de güvenilir bir çalışan olduğundan, orayı daha iyi yöneteceğinden bahsettin.
I spent ten years with a husband who smelled of another woman.
Üzerinde başka bir kadının kokusu olan bir adamla on yıl geçirdim ben.
Well, it is hardly my fault that you spent years as an absent father.
Yıllarını babasız geçirmeleri benim hatam değil.
So he caught me at the gate in New Orleans, and we spent the whole weekend together and, uh...
New Orleans kapısında yanıma geldi ve tüm hafta sonunu birlikte geçirdik.
I spent $ 65 on my hair.
Saçıma 65 dolar harcadım.
I have spent my life finding, receiving injured animals.
Hayatım boyunca yaralı hayvanları bulup kurtardım.
So she just spent the whole shift hopping around on one foot?
Vardiyasını tek ayağının üzerinde hoplayarak geçirmişti, hani?
I spent nine days in jail, which was a very dark time for me.
Benim için çok kötü bir zamandı.
Those extra few days we spent with him, they meant the world to my family.
Onunla birkaç gün daha geçirdik, o anlar ailem için dünya demek.
But I've spent more time in and out of these pods than any of you.
Ama ben bu kapsüllere hepinizden fazla girip çıktım.
The girls spent almost half their lives with only each other for company.
Kızlar, hayatlarının neredeyse yarısını birbirleriyle arkadaşlık içinde geçirmişti.
Well, we just spent the whole night in the back of a truck.
Bütün gecemizi bir kamyonetin arkasında geçirdik.
So, I've spent days and days going through endless photographs.
Bende, bitmek bilmeyen bu fotoğrafların hepsine her gün tek tek baktım.
He became obsessed with it, with this period that his father's life spent there.
Kafayı takmıştı buna. Babasının orada yaşadığı sürece takmıştı kafayı.
Mini and I spent the Whole Sunday messing about.
Mini ve ben bütün Pazar gününü birlikte geçiriyoruz.
I spent 9 months with
9 ay geçmişti.
Phil spent a lot of time in this city.
Phil bu şehirde epey zaman geçirdi.
My magic is spent, but as soon as we cross the boundary, I will fix this, baby, I promise.
Büyüm tükendi ama sınırı geçer geçmez bunu düzelteceğim bebeğim, söz veriyorum.
I spent years with that guy, watching him get high and fail at selling pot because he was too paranoid to answer the door.
O adamın kapıya bakamayıp....... paranoyaklaşıp ot satamamasını izleyerek yıllar geçirdim.
So you're going to give me root access, and tell me everything I need to know or my last seconds on Earth will be spent blowing your head off.
Yani şimdi bana yönetici erişimi vereceksin ve bilmem gereken her şeyi. Yoksa dünyadaki son anlarımı kafanı uçurmaya harcarım.
You think I spent my life chasing harmless do-gooders?
Eğer ı zararsız do-gooders kovalayan hayatımı geçirmek sanıyorsun?
I spent the last three years knowing my life span was tied to Rayna's.
I bilerek son üç yıl geçirdi. Benim ömrü Rayna en bağlıydı.
We've spent 18 months searching for copper and you expect me to get excited over a parcel of tin?
Bakır aramayla 18 ay geçirdik ve bir kalay damarı için heyecanlanmamı mı bekliyorsun?
We'd sooner'ee spent money on coal to keep the pump going.
Pompayı çalıştırmak için kömüre para harcadınız.
The result of falling on a spent shell casing, no?
Mermi kovanının üzerine düşmesinin sonucu bu, değil mi?
Who has two thumbs and just spent the last ten hours repairing a fractured tibia and fibula from a multi-car pileup?
Kim sadece iki baş parmağı olmasına rağmen geçtiğimiz 10 saat boyunca zincirleme araba kazasının tibia ve fibula kırığı kurbanlarıyla ilgilendi?
You've spent time together ; you know they like you.
Beraber vakit geçirdiniz. Senden hoşlanıyorlar.
All those moments we spent together as a family, they're different.
Ailecek geçirdiğimiz bütün anlar aslında farklıydı.
I've spent my whole life in this palace watching men destroy this country, one after another.
Burada hayatımı adamların birbiri ardına bu ülkeyi yıkıp geçmesini izleyerek geçirdim.
I spent the evening with a precocious Cabernet and the surveillance van's hard drive.
Akşamı, vaktinden önce yapılmış bir Cabernet ve izleme kamyonunun hard diskiyle geçirdim.
- Yeah. I spent a year there.
- Orada bir yılımı geçirdim.
When your wife and son were... you spent weeks upstairs in that room.
Karın ve oğlun... Yukarıdaki odada haftalarca kaldın.
I wonder how much she spent on this.
- Acaba buna kaç para baymıştır.
We spent most of it, but I think it's Sara you're worried about, right?
Çoğunu harcadık ama sanırım endişelendiğin kişi Sara, değil mi?
Another $ 300 I could have spent drinking.
İçkiye verebileceğim 300 dolar daha.
I spent the break in recovery.
Aramı tedavi görerek geçirdim.
Well, I spent it all on... truffles.
Hepsini yermantarlarına harcadım.
You know, we ( CHUCKLES ) we spent a lot of time listening to records at his uncle's place.
Amcasının mekanında kayıt dinlemeye çok zaman harcardık.
this makes minute 47 you've spent on the difficulties this new baby will face without saying one word about your mother having a child by the man who beat and abandoned you.
Annenin seni döven ve terk eden adamdan çocuk yapmasından ise hiç bahsetmedin.
You're suggesting an Iraqi War veteran, who may very well be suffering from PTSD, robbed the Army, split the money up with his friends, spent all his cash, and then killed one of his best friends for more money?
Travma sonrası stres bozukluğundan muzdarip bir Irak Savaşı gazisi orduyu soyup parayı arkadaşlarıyla bölüştü kendi payının hepsini harcadı, sonra da para için en iyi arkadaşlarından birini öldürdü diyorsunuz öyle mi?
Truth is, we spent days trying to i.D. The body And figure out how this guy was dead in a barbecue And still alive on facebook.
Gerçek şu ki, cesedi teşhis etmek ve adamın mangalda öldüğü hâlde nasıl Facebook'ta dirildiğini anlamak için günlerimizi harcadık.