Stabbing перевод на турецкий
1,206 параллельный перевод
He's not going to do that,'cause he's hiding a cut... from stabbing the one witness to his crime.
Göstermez. Tek şahidi bıçaklarken yaraladığı elini görmemizi istemiyor.
- They're stabbing me to death here!
- Beni öldürüyorlar burada.
- Bad stabbing victim rolling up.
- Bıçakla yaralanma vakası geliyor.
If you were creeping up on someone with the intention of stabbing them with a chisel, you wouldn't take a paintbrush with you.
Belki de katilin fırçasıydı.
- There was a stabbing.
- Bıçaklama oldu.
- Okay, now you're stabbing me.
Tamam Şimdi de beni bıçaklıyorsun.
He's in solitary for stabbing Martin Montgomery in the neck.
Martin Montgomery'yi boynundan bıçakladığı için tecritte.
You won't be stabbing each other with the silverware.
Birbirinizi gümüş takımlarla bıçaklamazsınız.
I tell people who don't go around stabbing me in the back and lying to me.
Bana yalan atıp arkamdan bıçaklamayanlara söylüyorum sadece.
It worked for Romeo and Juliet, up until the poison and the stabbing.
Olsun, sanki Romeo ve Juliet'in arası çok mu kötüydü? Zehirleme ve bıçaklama olayına kadar, diyorum.
Parole officer says I gotta upgrade, or he won't give me back my stabbing knife.
Kaptan, iki gün önce inmis olmamiz gerekiyordu.
Wait. What happened to your enthusiasm for stabbing them? I'm past that.
Uçagimiz tamamen çakilana kadar lütfen koltuklarinizi terk etmeyiniz.
I think something about stabbing a worm over and over again with a hook is, like... um, therapeutic for him.
Sanırım şimdi zavallı kurtçuklar çengele tekrar ve tekrar... Onun için bir terapi.
For stabbing the gym teacher with an HB pencil.
Bir HB kalemini jimnastik hocasına sapladıydım.
Just look up "back-stabbing cocksucker" in the dictionary.
Sözlüğü açıp piç ve sik emicinin [br] anlamlarına bak.
The stabbing, the hospital.
Bıçaklanma. [br] Hastane.
Right through to learning about America... and her so-called friends... who smile at your face while stabbing you in the back.
Tam da Amerika ve onun... arkasından bıçakladığı anda yüzüne gülen... dostlarını öğrenirken.
A stabbing weapon for close work.
Yakın döğüş için bıçaklama silahı.
Don't be fooled, because she may seem like your typical selfish, back-stabbing, slut-faced ho-bag.
Bencil, hain, sürtük suratlı bir fahişe gibi göründüğüne bakma.
- Savage stabbing, crazy stabbing.
- Vahşi bıçaklamalar.
How do these kids end up stabbing people with knives and forks 169 times?
Nasıl oluyor da bu insanlar bıçak ve çatallarla insanları 169 kez bıçaklayabiliyor?
partners stabbing me in the back in my... my wife...
Ortaklarımın beni arkadan vurması ve... karımın- -
But she suddenly started stabbing him when he took the bottle in his hands.
Fakat aniden Profesör'ü bıçakladı Kapsülleri ve şişeyi.
If this isn't personal, then what is! ? ... stabbing me in the heart!
Eğer bu kişisel değilse, beni kalbimden bıçaklamak niye?
And he takes out a fucking screwdriver and jumps into the pen, and everybody's going, "Oh, fuck, no", like, and the short fella starts stabbing big fucking holes in the side of this cow, like.
Hacı birden tornavidayı çıkardı ve ağılın içine dalıverdi. Oradakiler "Ha, siktir!" çekiyorlar bu sıra. Cüce amcam, ineğe eşşek gibi delikler açmaya başladı.
And we all thought he was mental, going stabbing a cow, like.
İneği böyle bıçaklayınca bizim suratlar ekşidi tabii.
Would I love the isolation then, with its bone-stabbing cold, its ghostly silence?
Kemikleri titreten soğuklar ve engin sessizlikten sonra tek balıma olmayı sevecek miydim?
- You just like stabbing me.
- Beni bıçaklamak hoşuna gidiyor.
And if that doesn't work, I'll... I'll just keep stabbing you till you... till you bleed to death.
Bu da işe yaramazsa ölünceye kadar seni bıçaklarım.
Michael Caine with a bad wig and a pair of sunglasses stabbing Angie Dickinson in Dressed To Kill.
Peruk ve gözlük takmış Michael Caine, "Dressed To Kill" filminde Angie Dickinson'ı bıçaklıyordu.
The stabbing victim I just processed?
İşlemlerini yeni bitirdiğim bıçaklanma kurbanının mı?
Your client has been accused of stabbing his wife. You left out knives?
Müvekkilin karısını bıçaklamakla suçlanıyordu.
Miranda Lopez had a single defensive wound from a multiple stabbing.
Bunu şimdi mi söylüyorsunuz? Çok sayıda bıçak yarası alan Miranda Lopez'de tek savunma yarası var.
Every knife would on a stabbing victim's hand is considered defensive.
bıçaklanma kurbanlarının ellerindeki her türlü yara savunma yarası sayılır.
We've got a stabbing?
Bıçaklanma vakası mı? - Kadın.
Not a lot of blood for a stabbing, huh, Alexx?
Bir keskin cisim yaralanmasına göre fazla kan yok, öyle değil mi?
If that's true, the stabbing started here and ended up down there.
Bu doğruysa, saldırı burada başlamış. Ve aşağıda bitmiş.
Stabbing motion.
Saplama hareketi.
There never was a stabbing. According to the autopsy report, Lenny Starks died from an epidural hematoma in the posterior fossa region.
Otopsi raporuna göre, Lenny Starks posterior fossa bölgesinde epidural hematomdan öldü.
Just a little stabbing in the eye.
Sadece gözünden biraz saplayım.
Well, apparently stabbing Iceman in the exercise yard couldn't wait till Monday.
Iceman'i bahçede bıçaklamak pazartesine kadar bekleyememiş.
- My dream was telling me... that you were stabbing me in the back with your veal parmesan.
Benim rüyam beni parmesanlı etinle sırtımdan bıçakladığını söylüyordu.
If anyone cares, I'll be in the garage alone, commemorating our heroic stand against a heartless, back-stabbing, traitorous attack.
Herhangi birinin umurundaysa ben garajda tek başıma bizi sırttan bıçaklayan hain bir saldırıya karşı kahramanca duruşumuzu anacağım.
I started stabbing, and... I stabbed her.
Ben de bıçaklamaya başladım, ve... onu bıçakladım.
I think you enjoy stabbing and shooting me.
Sanırım beni bıçaklamak ve ateş etmek hoşuna gidiyor.
We suspect you're the one that called Little creek about the stabbing.
Bıçaklama olayı ile ilgili Little Creek'i senin aradığından şüpheleniyoruz.
strangulation, stabbing.
Boğarak, bıçaklayarak.
Yes, well... when you see girls like Agatha... resorting to self-stabbing... to assure themselves protection and food... shining halos worn in youth tend to tarnish.
Güvenlik ve yiyecek için... kendilerini bıçaklayan... Agatha gibi kızları görünce... gençliğinizdeki parlak haleler kararmaya başlıyor.
I don't mean to diminish Rita Montgomery's admirable initiative, but you'll also find another set of documents, including her arrest for stabbing her husband, testimony from neighbours recounting her repeated drug abuse, as well as a statement from her own son describing how she coerced him from the age of 12 on into acts of prostitution.
Rita Montgomery'nin taktire değer hayatını küçüksemek niyetinde değilim ama ayrıca önünüzde bazı evraklarda da göreceğiniz gibi kocasını bıçaklamaktan tutuklandığına, komşularının onu madde bağımlılığından şikayet ettiğine dair evrakları ve kendi oğlunun ağzından, 12 yaşında onu fuhşa zorladığına dair yazılmış bir tutanak mevcuttur.
Nooo, Bobbo! You got there by back-stabbing and ass-kissing.
Buraya kıç öperek ve arkadan bıçaklayarak geldin.
Point is stabbing victim.
Bunu boş ver.