Steer перевод на турецкий
1,547 параллельный перевод
Homer, you're sure Learn steer it?
Homer, bunu uçurabileceğine emin misin?
darker than a black steer's tookus on a moonless prairie night.
Kuzeyin uçsuz bucaksız çayırlarında siyah bir öküzün üstüne çöken karanlık gibiydi.
In the nine years that I was privileged to steer this ship, and now under the able captaincy of Gordon Adair, profits have doubled annually.
Dokuz yıl bu gemiyi yönetmenin ayrıcalığını tattım, ve şimdi Gordon Adair'in liderliğinde, karlar ikiye katlandı.
So, which way do you think she's gonna steer the committee?
Sence komisyonu ne yöne götürecek?
One ought to steer his own life the way he pleases.
Ne yapmak istediğine kendi karar vermeli.
How do you steer these things?
Bunlar nasıl yönlendirilir?
How do we steer?
NasıI dümen kıracağız?
Who knows how to steer?
NasıI dümen kırılacağını bilen var mı?
I don't wanna get into he-said-she-said, but this steer had problems late in life.
"O böyle diyor, şu böyle diyor" a girmek istemiyorum. ... ama bu hayvanın yaşarken bazı problemleri varmış.
You boys just steer clear of Otis, all right?
Siz yine Otis'in aklına bir şey soktunuz, değil mi?
Scipio'd better steer.
- Scipio dümende çok iyidir.
You roll, I'll steer.
Sen yuvarlan, ben yön veririm.
- Steer the car.
- Arabayı sür. - Tamam.
Maybe I should steer for a while.
Dümeni bir süre bana bırak.
Think about it! Clayton has already proved that he can wrangle a steer and Tyler has become a pro at the rope, now.
Clayton işleri yürütebileceğini ispatladı bile.
Next up, it's the big man's event : Steer wrestling!
Sırada büyük adam işi, sığır dövüşü.
You talk to the steer? No, but I have a plan.
- Sığırla konuştun mu?
- And most importantly I want you to picture those hot glazed donuts on the horns of this steer.
En önemlisi, o sıcak tatlı kurabiyeleri o sığırın boynuzlarında hayal etmeni istiyorum.
Y'all steer clear of anybody you don't know.
Tanımadıklarınızdan uzak durun.
Steer around the trees.
Ağaçların etrafından dönün.
How do we steer?
Nasıl döneceğiz?
Alan Lloyd failed in his leadership to really steer the Zero-Emission vehicle mandate toward a successful outcome.
Alan Lloyd sıfır emisyonlu araç yasasının başarılı bir noktaya gelmesine liderlik görevini başaramadı.
Yeah, I'd steer clear of that, if I was you.
Evet, ama yerinizde olsam ordan uzak dururdum.
Just advise him to steer clear of the Chinese, get it?
Çinliyi temizlemesinde onu yönlendirmiş, anladın?
My advice to you, miss gordon, would be to steer clear.
Size tavsiyem, Bayan Gordon, ondan uzak durmanız.
Somebody had to steer.
Biri direksiyon başında olmalıydı.
WANT TO STEER CLEAR OF HIM. OK?
Ondan uzak durmak isteyebilirsin.
How would you like to steer the ship, Dwight?
Tekneyi sürmeye ne dersin, Dwight?
He's let me steer the ship for the last hour.
Son bir saattir tekneyi benim sürmeme izin verdi.
We steer that kind of business someplace else.
Dümenini başka yerde çevirirsin.
Overseeing the investigation means he can steer it away from himself make me and my guys play the heavies.
Soruşturmayı izleyerek kendini sağlama almaya çalışıyor. Suçu bizim üzerimize yıkmak istiyor.
You push the gas, i'll steer.
Gaz sende, direksiyon bende.
One gets branded like a South Dakota steer.
Bir tanesi, Güney Dakota öküzü gibi dağlanıyor.
This was more to steer you in the right direction than to, say, do your job for you.
Bu senin işini senin yerine yapmaktan ziyade seni doğru tarafa yönlendirmek içindi.
I'm a bit behind with the rent, trying to steer clear of the landlord for a week or so.
Kiramı ödeyemedim ev sahibimden bir hafta kadar uzak durmalıyım.
But steer clear.
Ama ondan uzak dur.
But I do believe this steer I'm riding has the farts.
Fakat inanıyorum ki bu öküzün osurası var.
How do you steer this thing?
Buna nasıl yön veriliyor?
With most urban police departments now operating at less than half their normal workforce, there is little authorities can do but warn residents to steer clear of these areas.
Yerel polis güçleri normalin yarısı kapasiteyle çalıştığından... yetkililerin elinden, halka bu bölgelerden uzak durmalarını... söylemekten başka bir şey gelmiyor.
But let's say there's a crash... the flow is disrupted, cars have to steer around the wreckage.
Ama diyelim ki bir kaza oldu, akış bozuldu, arabalar enkazın etrafından dolaşmak zorunda kaldılar.
Knows, so definitely steer clear
O nedenle mümkünse uzak dur.
Growing up where you did. It's hard to steer clear of that life.
Yetiştiğin o muhitte bu işlerden uzak kalmak zordur.
So they could steer us in the wrong direction.
Bizi yanlış yönlendirmek için.
It's an adult's responsibility to steer that genius in the right direction.
O dehayı doğru yola yöneltmek bir yetişkinin görevidir.
If you convince him to buy, - can you steer him my way?
Eğer onu almaya ikna edebilirsen bana yönlendirebilir misin?
Drive him my way. we need to steer him.
Onu benim tarafıma çekmek için yönlendirmeliyiz.
I was hoping that you could steer me toward some of those weirdos.
Beni bu garip insanlardan bazılarına yönlendirebileceğini umuyordum.
You missed the steer man!
Sığırını kaybettin.
Steer to the left a bit.
- Biz itelim, sen direksiyona geç. - O zaman direksiyona geçeyim.
Steer clear of the other girls.
Diğer kızlardan uzak dur.
Steer clear, Big Tuna.
Ondan uzak dur, Koca Tuna.