Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / Suffocation

Suffocation перевод на турецкий

225 параллельный перевод
It's caused by suffocation.
Boğulma yüzünden oluyor.
What do you mean, suffocation?
Boğulmadan kastın nedir?
Hunger, thirst, suffocation, madness.
Açlık, susuzluk, havasızlık, delilik.
Death by self-suffocation.
Kendisini boğarak öldürmüş.
She died of skin suffocation.
Deri havasızlığından ölmüş.
Death was from suffocation.
Boğularak ölmüş.
If you find a man headfirst down a borehole death will likely be from suffocation.
Kuyuda bulunan birinin boğularak ölme olasılığı yüksektir. - Evet.
Flint will die of suffocation.
Flint havasızlıktan ölecek.
Violence will be the answer to the cultural suffocation willingly imposed on the universities.
Hükümetin Fransız üniversitelerini kasten kültürel bataklığa mahkum etmesine bundan böyle şiddetle cevap verilecektir.
His favourite method for eliminating the opposition is suffocation.
Muhalefeti ortadan kaldırmak için en sevdiği yöntem boğmak.
You will die of suffocation in the icy cold of space.
Boğulmaya mahkumsunuz buz gibi uzay soğuğunda.
Anything cute and you'll force me to let girl die of slow suffocation.
Bir oyun oynarsanız, kızı havasızlıktan ölüme bırakırım.
Our preliminary examination shows that Mr. Carsini died of suffocation six days ago, rather than drowning.
İlk incelememiz gösteriyor ki, Bay Carsini altı gün önce hava yetmezliğinden boğularak öldü, suda boğulmadı.
Thus, we surmise that he probably ran out of air and died of suffocation.
Buna göre, tahminimiz, muhtemelen havasız kaldı boğularak öldü.
" With each attack of suffocation I had to give him a shot of naphtha,
Her boğulma nöbetinde, ona bir doz neft vermek zorunda kaldım.
We're talking about household burns, drownings, car accidents, suffocation, food poisonings, electrocution.
Evhalkının yaktıkları, boğulanlar... araba kazaları, yemekten zehirlenmeler, elektrikle idam edilenler hakkında konuşuyoruz.
Well, from the pulmonary exam, the cause of death was suffocation.
Akciğer testine göre ölüm nedeni boğulma.
Throat, chest and suffocation
Gırtlak, göğüs ve asfeksi.
Suffocation takes too long, Diana.
Etkisini göstermesi uzun sürüyor Diana.
Suffocation.
Boğulma.
You'll be lucky if you died of suffocation instantly. Or you may find yourself trapped in the city of life.
Kuma batıp boğularak ölürüz yada kendimizi antik bir mezarlıkta hapsolmuş bulabiliriz
And what seemed like constant joyous imparting of knowledge and opinions becomes suffocation.
Sonra eğlenceli gibi gelen bilgi ve fikir paylaşımı insanı boğmaya başlar.
"Suffocation."
"Boğulma."
Except by then he'd be six feet under in the airless black clawing and screaming, with no one to hear his suffocation.
Tabi o zaman yerin iki metre altında, havasız, karanlık bir yerde..... etrafı tırmalıyor ve çığlık atıyor olabilirsin, boğulduğunu duyan kimse olmadan.
Tonight, this man, our very own Ulric the Undying... will be sealed into a coffin... and buried in a grave six feet under to await his inevitable expiration... by the grasp of suffocation.
Bu akşam, bu adam hepimizin yakından tanıdığı Ölümsüz Ulric bir tabuta koyulacak ve yerin 2 metre altına gömülecek. Orada kaçınılmaz sonunu beklerken boğulmanın anlamını kavrayacak.
Nathaniel Drablow, adopted son of Mrs Alice Drablow, age six years, death by suffocation and drowning.
Bayan Alice Drablow tarafından evlat edinilmiş erkek çocuk, 6 yaşında Nathaniel Drablow, ölüm sebebi boğulmak süretiyle ölüm.
Away from this suffocation and going to my Madhu
Bu cehennemden uzak biryere, Madhu'nun yanına.
I thought I'd die of suffocation when I was married.
Evliyken boğularak öleceğim sandım.
It was suffocation, right?
Kendini mi sıkıştırdı?
Set me free from this suffocation.
Beni burdan kurtar Romi.
Yeah, first your windpipe swells... and just when you think you're going to die of suffocation...
Öncelikle soluk borun şişmeye başlar... ve tam havasız kaldığını düşünmeye başladığında ölüyorsundur.
- Suffocation, near as we can tell.
Tahminen boğulma.
- Suffocation. The bed sheet was stuffed down his throat.
Çarşafı boğazına dolanmış.
- Suffocation.
- Boğulma hissi.
Suffocation. Fire. Mutilation.
Boğularak, yanarak, sakatlanarak...
Now we have a choice between death by suffocation or death by poisoning.
Yani boğularak veya zehirlenerek ölme arasında bir seçeneğimiz var.
A slow death... from suffocation.
Yavaş bir ölüm... boğularak.
- Let's get that, the suffocation thing.
- Alalım şunu, boğan zımbırtıyı.
- Suffocation.
İçeride yirmi bir kişi varmış.
Everyone died of suffocation before the lava started to flow.
Lav gelmeden önce herkes boğularak ölmüş.
They watch their sun disappear in the horizon... hopeful that it will return and not go supernova... causing an instant suffocation and death.
Güneşin ufukta kayboluşunu izlerken bir süpernovaya dönüşmeyip-ki bu anında ölüme neden olur-geri döneceğini umut ediyorlar.
You wanted her dead, but if she died by suffocation you'd be arrested.
- Onun ölmesini istediğiniz yalan mı? Ama boğularak ölürse hemen tutuklanacağınızı biliyordunuz.
Mulder, there is absolutely no evidence of bodily injury of overdose, of suffocation, of anything that would explain why she was in a coma.
Vücudunda kesinlikle aşırı doz aldığına dair bir iz yok, boğulma yok. Neden komaya girdiğini açıklayacak hiçbir şey yok.
Clogged to suffocation.
Boğulma tehlikesi geçirsem.
Were you able to determine the cause of the suffocation?
Tıkanmanın sebebini belirleyebildinizmi?
I call that suffocation.
Kimliği meçhul kurbandaki morluklara baksana.
Petechial hemorrhaging behind the eyes suggesting suffocation of some sort.
Gözlerin arkasına nokta nokta kan oturmuş. Bir şekilde boğulduğunu gösteriyor.
Or suffocation or poisoning?
Boğulma ya da zehirlenme de olabilir.
Petechial haemorrhaging also suggestive of suffocation.
Nokta nokta kan oturmuş. Bu da boğulduğunu gösterir.
The flame thrower not only burned them up, but if it didn't, it sucked all the oxygen out and they died instantly of suffocation.
Alev saçıcı onları yakmakla kalmıyordu, yakmadığı zaman oksijeni tüketiyordu ve havasızlıktan boğuluyorlardı.
Hence the uncontrollable pain and endless suffocation
Onu öldüren zehir çok yüksek bir dozda.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]