Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / Sulu

Sulu перевод на турецкий

1,822 параллельный перевод
Little cry baby.
Küçük sulu göz!
Ya know what? I'm cookin'in here. I need som'in'to wet my whistle.
Burada piştim sulu bir şeylere ihtiyacım var.
It's juicy.
Çok sulu.
That kind of greed makes me think... that you're already stoned, Juicy boy.
bu çeşit açgözlülükler beni... senin zaten zom olduğunu düşündürüyor, sulu çocuk.
Don't be so soppy. Go on!
Bırak sulu gözlülüğü.
- Thank you, fuckwit.
- Saol, sulu herif.
This brush is for watercolor.
Bu fırça sulu boya için.
- No. ln batter?
- Hayır. - Evet. - Sulu hamurda mı?
In one of our designs, even these mosquito bites will look like juicy mangoes!
Bizim kıyafetlerimizle sivrisinek ısırıkları bile sulu mango gibi görünür!
Melons! Big juicy melons!
Kavunlar Büyük sulu kavunlar
still, it got me back into watercoIours.
Ancak böylece sulu boya resmi keşfetme şansını elde ettim.
If you do a good job, I'll reward you with the biggest juiciest, most delicious salmon you ever had.
Eğer iyi iş çıkarırsan, sana ödül olarak, bugüne kadar yediğin en büyük, en sulu en lezzetli somonu veririm.
I'll go get that big juicy salmon for you.
Gidip sana o büyük, sulu somonu getireyim.
Very juicy.
Çok sulu.
Juicy tomatoes from Chile.
Sulu Şili domatesleri.
- Moist. - Mm-hm.
Sulu...
- Juicy, pulsating candy.
- Sulu, kalbi atan bir şeker.
Can you take a look at this explosive watery diarrhea?
Sulu ishali olan şu hastaya bakabilir misin?
Juicy.
Sulu sulu.
or "juicy doubles" are..
... ya da "sulu ikizlerde" bile...
My mom was too busy planning her suicide to provide saltwater treats.
Annem intiharını planlamaktan tuzlu sulu yiyecekler getirmeye fırsat bulamıyordu.
Look at me, acting like a weepy old woman now.
Halime bak, sulu gözlü moruk bir kocakarı gibi oldum.
HEY, DON'T GET MOIST.
Sulu göz olmayın.
We're thin-bIooded?
Bizim kanımız sulu mu?
I'm more thin-bIooded than any of us, probably.
Herhalde en sulu kan benimkidir.
Okay, how about that- -
Belki de lezzetli, sulu biftek olmayı istiyorlardır.
As long as you're gonna be cool when you see me with... one, two or seven of Point Place's juiciest tomatoes.
Tamam. Beni bir yada bir çok sulu domatesle gördüğünde sorun olmayacaksa tabii.
Honeydew.
Sulu kavun.
Wrap him up I'll take him to go
Gizli görev. Kablo falan takacak mıyım? Sulu ve karanlık sokaklarda mı olacağız?
Yeah, about three hours of watered-down rock and roll and one very late waitress.
Evet, yaklaşık üç saatlik sulu rockroll ve geç kalmış bi garson.
Do you suppose the fellow back there could do me up a pair of eggs, over easy, so they're not runny, but they're not scabby on the outside?
İçerideki adamlara söyler misin, bana bir çift yumurta yapsınlar beyazı kızarmış, sarısı hafif kızarmış çok sulu ve kabuklu da olmasın?
I want a big, juicy kiss.
Büyük, sulu bir öpücük.
- Whey cheese.
- Sulu Peynir.
- Prim is a whey cheese.
- Prim, sulu peynir.
And if you wanted to drink it cold, you'd have to put it on ice and it would get too watery.
Eğer soğuk içmek istersen de buz eklenmemesi gerektiğini bu kez de çok sulu olacağını söylemiştin.
- Who wants a juicy bone?
- Kim sulu bir kemik ister?
He painted with watercolors, and my mother snapped these pictures.
O sulu boya resimleri çizerken, annem de bu fotoğrafları çekmişti.
Okay, so watery lady pops up from the sink.
Tamam, sulu bayan lavabo açılır.
Maybe watercolour to start.
Sulu boyayla başlarım.
But to nice families with children and reduced-fat Wheat Thins.
Ama iyi ailelere, çocukları olan ve sulu rejim buğdayları olanlara.
You better walk really fast, like "Warp speed, Mr. Sulu" kind of fast.
Çok hızlı yürüsen iyi edersin. "Işık hızı, Bay Sulu." - Gittim.
It made everyone cry, including stone cold Luke.
- Taş kalpli Luke'u bile ağlattın. - Luke, seni sulu göz.
"Mix batter in a large bowl."
"Büyük bir kapta sulu hamur hazırlayın."
You all have such big hearts and such big brains with large juicy dripping with knowledge heads!
Hepinizin öyle büyük kalpleri ve öyle büyük bilgiyle dolup taşan, sulu, lezzetli beyinleri var ki.
You mean juicy and delicious?
Yani sulu ve lezzetli mi?
So we go over to his house a half hour later with the warrant... and it's full up with red-eyed Greek relations looking at us like we're braindeads.
Elimizdeki arama izniyle yarım saat sonra evine gittik evindeki bütün sulu-gözlü Yunanlılar bize salakmışız gibi baktı.
Report, Mr. Sulu.
Rapor verin, Bay. Karık.
Succulent leaves are hard to find down on the ground, but up in the branches, hyrax can get all they need for the day in a couple of hours.
Yerde sulu yaprak bulmak kolay değildir, ancak dallara çıkınca bir günlük ihtiyaçlarını birkaç saatte karşılayabilirler.
These red ones are young and succulent and would be very good to eat if they weren't protected by poisons.
Bu kırmızı olanlar çok taze ve sulu, yemesi çok iyi olurdu tabii eğer zehirli olmasalardı.
Juicy apples Come on, people!
Sulu elmalar!
Little dipshit.
Sulu gözlü sen de!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]