Sustained перевод на турецкий
1,718 параллельный перевод
- It's a sustained beam.
- Sürekli ışın gönderiyor.
She sustained crush injuriesto her right to rsoand upper extremitiesas well as severe traumato the face.B.P.
Gövdesinin sağ tarafı, kolları ve bacakları ezilmiş, bunun yanında yüzünde de şiddetli travma var.
Earlier this morning katrina crashed into the gulf coast, With sustained winds above 125 an hour.
Katrina kasırgası bu sabah erken saatlerde saatte 125 kilometre hızla batı sahillerini vurdu.
Mr. Delko, your memory lapses are directly related to the brain injury you sustained when you were shot a few months ago. Isn't that right?
Bay Delko, hafıza kaybınızın nedeni birkaç ay önce vurulduğunuzda oluşan beyin hasarı değil mi?
Your Honor, this criminalist sustained a severe brain injury only four months ago.
Bu krimonolog dört ay önce beynine ciddi bir hasar aldı.
They now feel that he may have sustained a blow to the head before he fell down your stairs.
Merdivenlerden düşmeden önce kafasına bir darbe aldığını düşünüyorlar artık.
- Sustained!
- Kabul edildi!
He sustained numerous injuries and just kept going.
Yaralandı ama devam etti.
The criminal sustained serious head injury
Suçlunun kafası zarar görmüş.
Sustained.
Kabul edildi.
- Sustained.
Kabul edildi.
Is there anything in them that might connect the murder of Delphine Parkes to the injuries sustained by Trixie Walsh?
Bunların içinde Delphine Parkes'ın katiliyle Trixie Walsh'deki yaraların bağlantılı olduğu bir şey var mı?
- sustained extensive damage. - Uh-oh.
Odanız da dahil olmak üzere otelin bir çok yeri de ciddi hasar görmüş.
But even if Mars holds liquid water... could it have ever sustained larger animal life?
Acaba Mars'ta sıvı halde su bulunsa bile daha büyük hayvan yaşamına dayanabilir miydi?
He sustained some first-degree burns, but he should be fine.
Birinci dereceden yanıkları var ancak iyi olacak.
A hurricane for the history books... is on track to make a direct hit on the low-lying city of New Orleans... with maximum sustained winds of 165 miles an hour.
Tarih kitaplarına girecek olan kasırga şu anda direkt New Orleans'a ilerliyor. Şu anda rüzgârlar saatte 165 mille gidiyor.
While absorbing their injuries, I sustained serious injury myself.
Yaralarını kendime geçirirken, kendimi ciddi şekilde yaraladım.
It's already sustained some heavy damage.
Zaten oldukça ağır hasar aldı.
They will stay down here for six or seven months sustained only by the food reserves that theyve accumulated in their fat tails.
Burada altı, yedi ay boyunca kalıyorlar ve yağlı kuyruklarında depoladıkları yiyecek stoğundan besleniyorlar.
Sustained at that level for two hours.
İki saat boyunca da aynı seviyede kaldı.
They will stay down here for six or seven months sustained only by the food reserves that theyve accumulated in their fat tails.
Sadece şişman kuyruklarında depoladıkları yiyecek rezervlerini kullanarak burada altı ya da yedi ay kalacaklar.
They are sustained only by your belief.
İnancın sayesinde yaşıyorlar.
Nolan's apartment sustained the most damage, as well as the apartment on the upper floor.
Nolan'ınki, hemen üst kattakiyle birlikte en fazla hasar gören daire.
And they both sustained significant damage.
İkisi de epey hasar gördü.
Some, near the surface, record the lightest of contacts. Others lie deeper and measure harder'sustained pressure.
Bazıları, örneğin en hafif temasları kaydedenler yüzeye yakınken diğerleri daha derinlerde yatar ve daha sert basınçları algılar.
I got to say it looks like your brother fought like a hero but he was overmatched and sustained a fatal stabwound to the chest
Görünüşe bakılırsa kardeşiniz bir kahraman gibi mücadele etmiş ama yenik düşmüş ve göğsünden ölümcül bir bıçak darbesi almış.
"Detective Steve Billings may have sustained a head injury possibly leading to the lack of judgement and general irritability"?
"Detektif Steve Billings'te muhtemelen yargı eksikliği ve genel bir asabiyete yol açan bir kafa travması mevcuttur."
Your unit sustained a casualty.
Birliğinde zayiat olmuş.
Corporal person sustained minor injuries when a cookstove being operated according to regulations suffered a catastrophic failure.
Onbaşı nizami bir şekilde çalışan portatif ısıtıcının kazara infilak etmesi sonucu hafif yaralandı.
And sir, we've sustained zero casualties.
Ve komutanım kaybımız yoktur.
Mm, this hand has sustained trauma.
Bu el, uzun süreli darbeye maruz kalmış.
Her body sustained severe postmortem damage. Comminuted crush fractures of the upper and lower extremities. Burst fractures of the thoracic and lumbar vertebrae, and sheering of the spinous processes.
Cesedi ölüm sonrası, ağır bir hasara maruz kalmış el ve ayaklarda, ufalanmış ezilme çatlakları göğüs ve bel omurlarında, yarılma çatlakları ve dikensi çıkıntılarda, kırpılmalar var.
I heard her friend in the dressing room next door sustained only minor injuries.
Yandaki giyinme kabinindeki arkadaşında küçük yaralar varmış.
those sustained in the car crash and those inflicted on him prior to it, see?
Bir, kazadan aldıkları bir de kazadan önceki yaraları.
Unfortunately... you have a pulmonary embolism, and... with the other injuries that you sustained, they can't give you any blood thinner.
Maalesef pulmoner emboli geçiriyorsun ve aldığın diğer yaralar yüzünden kan sulandırıcı ilaç veremiyorlar.
Vice president horton sustained a gunshot wound to the chest.
Başkan Yardımcısı Horton göğsünden vuruldu.
My people report a sustained attack on the main column retreating along Highway 80.
Adamlarım devam eden bir saldırı raporladı. Ana kuvvetlerimiz 80. otoyola doğru çekiliyormuş.
You see the people around you giving and receiving gifts, having sustained, meaningful relationships. And since you can't, something deep in your subconscious makes you create the appearance of a gift.
Çevrendeki insanların birbirlerine hediyeler verdiğini, uzun süreli anlamlı ilişkilerini görüyorsun ve bunlardan sende olmadığı için bilinç altının derinliklerinde bir yerden kendine hediyeler yaratıyorsun.
Being kind in a sustained, meaningful way?
Uzun süreli ve anlamlı bir şekilde kibar olmak mı? Hayır.
Driver's C.O.D. is subdural hematoma as a result of injuries sustained in the crash.
Sürücünün ölüm nedeni, kazada meydana gelen yaralanmalara bağlı beyin kanaması.
Sustained.
Kabul edilmiştir.
- This hand has sustained trauma.
Bu el, uzun süreli darbeye maruz kalmış.
It has not sustained extensive damage.
Gemi fazla hasar görmedi.
Sustained.
- Kabul edildi.
If I'd have died before you, perhaps my body could have sustained you a bit longer.
Eğer senden önce ölmüş olsaydım belki de benim bedenim, senin bir süre daha hayatta kalmanı sağlayabilirdi.
I once sustained severe injuries and was on the brink of giving up my dreams.
Bir keresinde çok kötü yaralanmıştım ve hayallerimden vazgeçmeme ramak kalmıştı.
They sustained very different injuries.
Yaraları çok farklıydı.
That chest piece was never designed for sustained flight.
Bu parça asla uzun uçuşlar için tasarlanmadı.
" Wage a sustained campaign against ugliness.
"Çirkinliğe karşı yürütülen kampanyaya katıl."
Most days, I lie encased in a dream, kicking and screaming, unable to wake for fear of breathing in the poison that too long sustained me.
Çoğu gün, beni nicedir saran zehri solumaktan korktuğumdan Rüyalarıma kapanır Debelenirim, haykırırım Ama bir türlü uyanamam.
Whether it's a tsunami or a sustained aerial bombardment... there's the same urgent call for urban renewal.
Bir tsunami ya da aralıksız hava bombardımanı olsun şehirsel restorasyon için aynı ihtiyaç yine olacak.