Swordfish перевод на турецкий
143 параллельный перевод
- Swordfish is the password, right?
- Kılıçbalığı. Anladın mı?
Swordfish!
Kılıçbalığı!
Swordfish. - Alright, swordfish!
- İyi, o halde kılıçbalığı!
You only get in if you say swordfish.
Kılıçbalığı şifresini söylerseniz içeri girebileceksiniz.
- Swordfish... swordfish...
- Kılıçbalığı...
Is it swordfish? - Ha!
Kılıçbalığı!
Swordfish.
Kılıçbalığı.
Swordfish.
Kılıçbalığı!
You know, a marlin is a swordfish.
Bir kılıçbalığı.
There are certain pleasures you get, little jabs of pleasure when a swordfish takes the hook, or when you watch a great fighter getting ready for the kill, see?
Bir kılıç balığı oltaya takıldığında ya da rakibini yere sermeye hazırlanan... büyük bir boksörü seyrederken belli bir haz duyarsın... küçük haz anları yaşarsın ya, anladın mı?
Swordfish.
swordfish'ler.
- Fried swordfish.
- Kızarmış kılıçbalığı.
Swordfish?
Kılıçbalığı?
I helped my dad pull in a 600-pound swordfish off Hawaii.
Havaii'de 270 kiloluk kılıçbalığını çekerken babama yardım etmiştim.
When I told you about Dad's 600-pound swordfish I didn't mean that you weighed that much.
Babamın 270 kiloluk kılıçbalığını söylerken, senin de o kadar ağır olduğunu kastetmemiştim.
Seabream, growler, red mulet, sole, swordfish, and of course lobster.
Mercan, Kırlangıç, Tekir, Dil, Kılıç, Şiş, İskâna, Istakoz tabi.
- It's a tuna or swordfish.
- Torik ya da kılıç bu.
Eagle four, Eagle four, this is Swordfish.
'Kartal Dört, Kartal Dört, burası Kılıçbalığı.'
Eagle four to Swordfish.
- Kartal Dört'ten Kılıçbalığı'na.
'This is Swordfish, ETA 13 : 13.
-'Burası Kılıçbalığı, zaman 13 : 13.
'This is Swordfish, do you read me?
'Burası Kılıçbalığı, beni duyuyor musun? '
'Eagle four, this is Swordfish...'
'Kartal Dört, burası Kılıçbalığı...'
Swordfish, Swordfish, Eagle four.
Kılıçbalığı, Kılıçbalığı, burası Kartal Dört.
- That swordfish was great.
- Kılıç balığı harikaydı.
The swordfish is five days old.
Bu kılıçbalığı daha 5 günlük.
AND THE SWORDFISH?
Ya kılıçbaşığı?
YOU STEAL A LITTLE SWORDFISH, AND HANNAH SHOULD LIGHTEN UP?
Sen ufak bir kılıçbalığı çal, ve Hannah rahat olsun?
Swordfish expires. Meat sauce expires. Even cling-film expires.
KıIıçbalığının, et sosunun, jelatinin bile son kullanma tarihi var.
- Swordfish? - Well...
Kılıçbalığı.
- Oh, get the swordfish.
- Oh, kılıçbalığı al.
Best swordfish in the city.
Şehirdeki en iyi kılıçbalığı.
Wait till you try the swordfish.
Kılıçbalığı deneyene kadar bekle.
Well, the next time you go back be sure to buy me a thousand swordfish so I can use these up!
Bir daha oraya gittiğinde bunları kullanabilmem için bana bin tane kılıç balığı almayı unutma.
I need more swordfish.
Biraz daha kılıçbalığına ihtiyacım var.
- Can you get me more swordfish?
- Bana biraz kılıçbalığı getirebilir misin?
And you, get the swordfish!
Ve sen, kılıçbalığını getir!
Got a 2-month stint on a long-liner, hauling swordfish.
Kılıçbalıklarını arayan bir gemide iki aydır çalışıyorum.
Or swordfish?
Ya kılıçbalığı?
For entrees this evening, I have swordfish meatloaf with onion marmalade rare-roasted partridge breast in raspberry coulis with a sorrel timbale...
Bu akşam antre olarak da soğan marmelatı kızarmış tavuk göğsü ve kaz ciğeri ezmesi var.
You look like a swordfish I caught once.
Yakaladığım bir kılıçbalığına benziyorsun.
G-man, we got salmon, we got swordfish.
Somon dilimleri ve kılıç var. Hangisinden istersin?
- How's your swordfish?
- Kılıç balığı nasıl olmuş?
Do you want to try my swordfish?
Kılıç balığını denemek ister misin?
This is a swordfish,
Bu bir kılıçbalığı.
- Ever heard of Operation Swordfish?
- KıIıçbaIığı Operasyonu'nu duydun mu?
Swordfish.
KıIıçbaIığı.
I'll take Swordfish.
Ben Swordfish'i alacağım.
We make a decent swordfish.
- Çok güzel kılıç balığı var.
I'll have the swordfish.
- Ben kılıç alırım.
How do you smoke a swordfish?
Kılıç balığını nasıl tütsülersin?
Go see if they know how to smoke a swordfish.
Git sor bakalım kılıç balığı tütsülemeyi biliyorlar mı?