Taban перевод на турецкий
2,944 параллельный перевод
Hacking the d.M.V. Database now.
M.T.D veri tabanı hackleniyor.
Base of a wineglass?
Şarap kadehinin tabanı mı?
- All right, from all the tread patterns we found on the landing at the crime scene...
- Pekâlâ, olay yeri üzerinde bulduğumuz bütün bu taban kalıpları.
Yeah, I'm thinkin', like, a light pink ironing board, with a white base and purple squares, you know?
Hafif pembe bir ütü masası olmalı. Beyaz taban üzerine pembe daireli hatta.
Unknown, our data-set is too small.
Bilinmiyor, veri tabanımız çok küçük.
A good starting-off point would be to segment your customer base.
Müşteri tabanınızı bölümlere ayırmak iyi bir başlangıç noktası olabilir.
We have some confirmation of a missile attack on South Korea and we have lost contact with Iowa and all of our coastal base in Korea.
Biz Güney Kore'de bir füze saldırısı bazı onayı var - - Ve biz temas kaybettik Iowa ve Kore'de bizim kıyı tabanının tüm.
Pentagon says we do not attack the base.
Pentagon biz tabanı saldırı yok diyor.
You used Clark's DSS account to access a federal criminal database, and that is where your relationship with the Peña Cartel began.
Clark'ın DGH hesabını, federal kriminal veri tabanına ulaşmak için kullandın. Sonrasında da Pena karteliyle olan ilişkin başladı.
Did you guys check your stolen-inventory list with pawnshops, ma'am?
Sizinkiler çalıntı mallar veri tabanını ve rehincileri de kontrol etti mi efendim?
The guy got into our database.
Adam veri tabanımıza girmiş.
So he could access our data for Tracy's address.
Böylece karakola gelip veri tabanından Tracy'nin adresine ulaşmak istedi.
If it won't be too rude I want to show you that I'm visibly flat-footed which means I can't walk for a long period of time
Sizlere kabalık olur diye göstermek istemiyorum. Ancak ben düz tabanım. Bu da uzun yürüyüşler yapamam demek.
Yes, I'm shortsighted and flat-footed
Evet, miyop ve düz tabanım.
Someone who's a very different type compared to Mr. Han Dong Min.
Bay Han Dong Min'le taban tabana zıt biri yani.
Also there's some type of Japanese calligraphy on its base.
Ayrıca, tabanında bir tür Japonca kaligrafi var.
He's dorsal dominant, so I'm not going to use a plantar incision to find the artery.
Arka kısmı daha dominant o yüzden arteri bulmak için ayak tabanından girmeyeceğim.
We've inputted the entire page handbook into notkenneth's database.
KennethDeğil'i veri tabanına rehber el kitabının tamamını yükledik.
Pick a spot anywhere in the lagoon and you'll probably find sand, as about two-thirds of the seafloor here is a shifting underwater desert.
Lagünde herhangi bir yer seçin, muhtemelen kum bulacaksınız buradaki deniz tabanının 3'te 2'si hareketli yeraltı çölleridir.
Many rays feeding together produce a series of furrows on the sea floor and all that puffing and blowing can attract unwelcome attention.
Bir çok vatozun birlikte avlanması, deniz tabanında çizgiler dizisi oluşturuyor. Ve tüm bu öfleme ve püfleme, hoş karşılanmayan dikkatleri çekebilir.
Dramas like this are played out every day on the floor of the lagoon, but few people are there to witness them.
Lagünün tabanında her gün bunun gibi trajediler yaşanıyor ama buna tanıklık eden insan çok az.
Then, as the tiny fish grow, they hop from one refuge to the next across the floor of the lagoon to reach their final destination back on the Barrier Reef itself.
Daha sonra, minik balıklar büyürken.. ... son durakları olan Set Resifi'nin kendisine ulaşmak için lagün tabanı boyunca bir sığınaktan diğerine geçerler...
Even if a young fish avoids the dangers on the seabed, there are plenty more predators floating above.
Genç bir balık, deniz tabanındaki tehlikeyi atlatsa da yukarı daha bir sürü yırtıcı kol geziyor.
Agent Farnsworth, upload the photo onto the citywide database.
Ajan Farnsworth, fotoğrafı şehir veri tabanına yükleyin.
We ran a search on the national database for Turkish Harmony.
- Evet. Ulusal veri tabanında Turkish Harmony için bir tarama yaptık.
The crime-scene report is in a database on the 22nd floor.
Olay yeri raporu 22. kattaki veri tabanında.
Here's everything you wanted from the marshals'database.
Polislerin veri tabanındaki istediğin her şey burada.
What did you do, run him through the database?
- Dursana! - Ne yaptın, veri tabanında ismini mi arattın?
But how does a punk like him have access to the FBI database?
Ama onun gibi punkçılara benzeyen biri FBI veri tabanına nasıl girebilir?
- Did you get a database hit?
- Veri tabanında eşleşme buldun mu?
You know, he said he was out playing in the woods... but his sneakers were clean and there was nothing in his treads.
Ağaçlık alanda oynadığını söyledi ama ayakkabıları tertemizdi ve ayakkabı tabanında hiçbir şey yoktu.
It's not just my uncle, it's half the clients at this firm, and it's half the firm.
Yalnızca Dayımın değil şirketin müşteri tabanının yarısı ve hatta şirketin parasının yarısı orada.
Have the techs lift a latent print, and run it against AFIS.
Teknisyenler geride kalan parmak izlerini alsınlar ve veri tabanında incelesinler. Belki suçlu sistemde vardır.
Let's get forensics in here. Have the techs lift a latent print, and run it against AFIS.
Teknisyenler geride kalan parmak izlerini alsınlar ve veri tabanında incelesinler.
They are born from the ocean of life, a vast graveyard arise billions of skeletons of sea creatures standing on the seabed have accumulated when the earth itself was only ocean.
Okyanustaki yaşamdan yaratılmış olan falezler. Dünya sadece okyanuslardan ibaret iken okyanus tabanında biriken deniz yaratıklarının iskeletlerinden oluşmuş devasa mezarlıkların yığılması sonucu meydana gelmişlerdir.
Ultimately, it collides against the bottom and returns to the waters to the surface, where the weather warms up.
En sonunda, okyanus tabanı ile çarpışır ve su yüzeyine çıkarak, hava tarafından ısıtılır.
The larvae that survive, fasten to new walls in the seabed, to perpetuate the vast coral city that gave birth.
Hayatta kalmayı başaran larvalar, bu büyük mercan şehrinde var olabilmek için deniz tabanına yapışır.
Over millions of years carbon, in the form of plankton, has built up on the bottom of the seas.
Plankton içerisinde oluşmuş karbon, milyonlarca yıl boyunca deniz tabanında birikir.
They fed the specs into the F.B. I., C.I.A., Interpol database.
Onlar da FBI-CIA-Interpol veri tabanında eşleşen her şeyi çıkarttılar.
It strengthens the pelvic floor, increases blood flow to the uterus, and at the height of the sexual response cycle, it's like a fun little roller coaster ride for the baby.
Pelvis tabanını güçlendirir, Rahimdeki kan akımını artırır, ve seksüel yanıt döngüsünün doruğunda ; bebek için sanki ufak eğlenceli bir roller coaster gezisi gibidir.
With his cervical fusion, lying him down on an operating table is gonna put pressure on the base of his spine.
- Bu servikal erime yüzünden ameliyat masasında yatması omurga tabanında baskıya yol açacak.
No more using my sister like a database.
Hayır. Artık kardeşimi veri tabanı gibi kullanmak yok.
The file was remotely lifted from a database at AUTEC.
Dosya AUTEC'in veri tabanından alınmış.
Find some kind of database or something.
Bir tür veri tabanı falan bul.
Cross-referencing facial data points of our known Clairmont associates against worldwide law enforcement databases.
Clairmont'un dünya çapında kanun güçleri veri tabanında çapraz karşılaştırması.
The database shows a set of surveillance photos dated back six months ago.
Veri tabanı gösteriyor ki bazı fotoğraflar altı ay öncesine dayanıyor.
I hacked into the Navy Intelligence database.
Donanma İstihbarat Servisi'nin veri tabanına girdim.
Neither database said.
- Veri tabanında ne olduğu belirtilmiyor.
Plimpton knew about a file that matched something in your database.
Plimpton veri tabanınızdakilerle bağlantılı bir dosya ele geçirmişti.
We've been cross-checking the faces against the Baltimore PD database of known arsonists.
Baltimore Polisi veri tabanındaki bilinen kundakçılarla karşılaştırma yapıyoruz.
No.
- Hayır, parmak izi veri tabanında yok.