That's not good перевод на турецкий
4,815 параллельный перевод
That's not good.
Bu iyi bir şey değil.
That's not good.
- Oh bu iyi değil.
That's not good, this isn't going to work,
İyi falan değildi. Bir işe yaradığı yok.
I'm not convinced these memorials are a good idea, but I suppose that's a different issue.
Bu anıtların iyi fikir olduğuna ikna olmuş değilim ama sanıyorum bu başka bir mesele.
It's good to see that you knew enough not to let it affect our pay schedule.
Bunun aramızdaki ödemeleri etkilememesi gerektiğini anlamış olmanız güzel.
Yeah, that's not good.
Evet, bu hiç iyi değil.
Well, you know it's not for the potatoes,'cause they're not that good.
Patates için olmadığını biliyorsun çünkü patatesler berbat.
That's not good.
Hiç iyi değil.
You're a good kid, and there's not a premium on that right now, but you'll be getting girls sometime after Brad's out of shape.
Sen iyi bir çocuksun. Bunun şimdi bir getirisi yok ama Brad formunu kaybettikten bir süre sonra kız düşürebileceksin.
Disgusting. Eating something like that... it's not good for your body.
İğrenç... öyle bir şey yemek vücudun için iyi değil.
And she's a good person, but that is not enough.
O iyi bir insan ama bu yeterli değil.
A lot of good that's gonna do, if he's not talking.
Konuşmazsa çok iyi şeyler çıkar ya.
I'm not cutting anymore, either. That's good.
- Artık kırıcı da konuşmuyorum.
- That's not a good idea.
- İyi bir fikir değil.
It's not that good a place.
Pek tekin bir yer değil.
Well, good, because I'm not giving the name of someone who's just trying to get by and who doesn't deserve to be thrown in this hell by the same Congress that declares for our freedom.
Güzel çünkü geçinmeye çalışan ve özgürlüğümüzü ilan eden Kongre'nin bu cehenneme atmasını hak etmeyen birinin ismini verecek değilim.
He's out, and that is not a good idea.
O hapisten çıktı ve onunla görüşmen hiç iyi bir fikir değil.
And you're not afraid to embarrass yourself, that's good.
Gülünç duruma düşmekten korkmuyorsun. Bu iyi.
Hold on, that's not a good idea because then you're gonna get in my house.
Dur bir saniye. Bu iyi bir fikir değil.
- That's probably not a good idea.
Muhtemelen bu iyi bir fikir değil.
You know, good old-fashioned neighborhood bar, and I think that trying to make her into something that she's not would be a huge mistake.
İyi viskili kokteyli olan semt barı ve düşündüm de onu olamayacağı bir şeye dönüştürmeye çalışmak büyük bir hata olurdu.
Yeah, as good of an idea as that is, and, actually, it's not that bad, I'm talking about thought-recognition. Thought-control computing.
Evet, projenin iyi olması için, aslında kötü de değil ben düşünce kontrolünden bahsediyorum.
And that's not good for either of us.
Ve bu ikimiz için de iyi değil.
I'm guessing that's not the good kind.
Beniyi bir tür değil tahmin ediyorum.
Andy is way out of line saying that I'm not a good friend.
Andy, iyi bir arkadaş olmadığımı söyleyerek sınırı aştı.
That's not a good thing!
Bu iyi bir şey değil!
That's not gonna do anybody any good.
Bunun kimseye bir hayrı dokunmaz.
Then you're gonna talk about it more and decide maybe it's not a good idea. And we say, " That's fine.
Ama, ardından, üzerine biraz konuştuktan sonra iyi bir fikir olmadığına karar vereceksin.
Yeah, I'm not so sure that's a good idea.
Evet... Bunun iyi bir fikir olduğundan emin değilim.
That's not a good idea.
Bu iyi bir fikir değil.
Well, obviously, that's not a good idea, but I-I do think you need to be here more.
- Belli ki bu pek iyi bir fikir değil ama bence evde daha çok olmalısın.
No, that's not a good idea.
- Hayır, hiç iyi bir fikir değil.
It's not that good.
O kadar iyi de değil.
I'm not sure that's a good idea.
- Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
That's good to know, but, uh, not today.
Bildiğim iyi oldu ama bugün olmaz.
That's not a very good alibi.
- Samanlık hiç iyi bir şahit değildir.
You swapped your favourite watch for that coat - that's maybe not a good deal.
- En sevdiğin saati bu ceketle mi takas ettin? Belki de çok iyi bir anlaşma değildi.
Yeah, but that's not even the good part.
- Evet ama bu iyi olan bölüm bile değil.
That's not a good-enough reason!
Bu yeterli bir sebep değil!
Uh-oh. Well, that's not good.
Hiç iyi değil.
That's not good.
Bu iyi değil.
And I know that it's not good for me, but I don't want to go back to being alone.
Ve bunun benim için iyi olmadığını biliyorum, ama tekrar yalnız kalmak da istemiyorum.
That's not good, Nick. Friendship is a, um... it's like a beautiful flower.
Arkadaşlık güzel bir çiçek gibidir.
God, it feels good to say that out loud and not just to my sleeping wife.
Tanrım. Uyuyan karımdan başka birine dışımdan söylemek gerçekten iyi geldi.
So, that's why I'm nice, in case they're not having a good day or they ain't got as... much luck as me.
Gerçekten şanslıyım. Çünkü...
Yeah, that's not a good idea.
Bu hiç iyi bir fikir değil.
That's not good enough.
- Yeteri kadar iyi değil.
Spector was asked to account for his whereabouts on the nights that the attacks took place but not on any other nights to see whether his recall was as good.
Spector'a sadece saldırıların olduğu gece nerede olduğu sorulmuş doğruluğunun teyit edilmesi için diğer geceler bir şey yapılmamış.
If Adalind has her powers back, she's not gonna be doing that kid any good, so as far as I'm concerned, the sooner we get her and her destiny to the Resistance, the better.
Eğer Adalind güçlerini geri kazandıysa hiçbir şekilde iyilik falan yapmayacaktır. Beni ilgilendiren tek şey onu ve alın yazısını Direnişçilere ne kadar çabuk teslim edersek o kadar iyi.
That's you not feeling very good about it.
Burada da pişman olmuşsun onun için.
- That's not good.
- Hiç iyi olmamış.
that's not good enough 190
that's not fair 860
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140
that's not fair 860
that's not it 900
that's not true 2932
that's not funny 501
that's not the point 702
that's not possible 749
that's not how it works 183
that's not me 321
that's not mine 140