That's what happened перевод на турецкий
3,416 параллельный перевод
That's what happened.
- Dediğim gibi oldu.
That's what happened, right?
Böyle oldu, değil mi?
What happened, that's all on me.
Her ne olduysa tüm kabahat bende.
I know in my gut that's not what happened.
İçimden bir şeyler bu şekilde olmadığını söylüyor.
The Marines had the morgue strip my husband's body, so that they could hide what happened to him in Afghanistan.
Denizciler kocamın cesedini soydular, Sonrada afganistanda o ne olduğunu sakladılar.
What happened was just something that happened.
Aramızda olan şeyler yalnızca sıradan şeylerdi.
I shadow him as Beth, I let them figure out what's happened to her, and then, when I find that out, I can jump off and deal.
Ben Beth'mişim gibi onu takip ederim onlar kadının kim olduğunu öğrenir daha sonra ben neyin ne olduğunu öğrenirim ve sonra şimdiki hâlime geri dönerim, oldu bitti.
They were on the bottles, they were on the barrels, they were on the phony labels, they were on the corking machine that punched a hole in Jack Davari's hand right before a bullet punched a hole in his face, so... what happened?
Her yerdeydiler. Şişelerin üzerinde fıçıların üzerinde sahte etiketlerin üzerinde yüzünde kurşunla koca bir delik açmadan hemen önce Jack Davari'nin eline delik açtığın tıpalama makinesinde. Ne oldu orada?
Now that we've got Katie's body, we should run scenarios for what really happened on Monday night.
Katie'nin cesedini bulduk pazartesi akşamı gerçekten ne olduğuna dair senaryolarımızın üzerinden geçmeliyiz.
Well, that's great, but I want to know what happened to our family.
Bu harika ama ben ailemize ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
And that's what happened here?
- Aynı şey bu hastada da mı oldu?
You need to confront the things that remind you of your trauma and deal with what happened instead of hiding from it.
Sana travmanı hatırlatan şeylerle yüzleşmeli, ve saklanmak yerine olanla başa çıkmalısın.
Well, according to my court-appointed therapist, the first step is confronting what happened to me, so... that's what I'm doing.
Mahkemeden atanmış terapistime göre, ilk adım bana ne olduğuyla yüzleşmek. Yani, yaptığım şey bu.
You'll be on your steamer back to London, wondering what happened, and you'll know that you picked a fight with the wrong guy.
Vapurla Londra'ya dönerken ne olduğunu düşündüğünüzde yanlış adamla kavgaya tutuştuğunuzu anlayacaksınız.
What if everything that's happened between us Is actually a lot simpler than we thought?
Ya aramızda olanlar düşündüğümüzden çok daha basitse?
What happened? The feds are trying to find that out.
- Federaller anlamaya çalışıyor.
And at first, I really regretted that it had happened, but then I realized that if that's what it took for me to accept myself, then, as Rizzo says in Grease, "There are worse things I can do."
Başta pişman olmuştum ama sonradan kendimi kabullenmek için bunu yapmam gerektiğini anladım. Grease'deki Rizzo'nun dediği gibi "Daha kötü yollar da var."
We just want to find out what happened to Taylor, that's all.
Biz sadece, Taylor'a ne olduğunu öğrenmek istiyoruz hepsi bu.
Do you know what happened years ago.. ... In that school which ruined Surya's life?
15 yıl önce, okulda Surya'nın hayatı nasıl mahvoldu biliyor musun?
That's what happened.
İşte bu oldu.
That's not what happened.
Öyle olmadı.
One of the most common components of that is survivor's guilt, the belief that she could have somehow prevented what happened.
En sık rastlanılan sebeplerinden biri kurtulan kişinin suçluluk hissetmesidir. Bir şekilde olanlara engel olabileceğini düşünmesi yani.
Can't you tell us what happened at that wedding?
O düğünde ne olduğunu bize anlatamaz mısın?
Would you please tell the court what happened on that evening?
O akşam neler olduğunu mahkemeye anlatır mısın?
Yeah, well, that's not what happened.
Evet, olan bu değildi.
Can you tell the court what happened that night?
O gece neler olduğunu mahkemeye anlatır mısın?
That's what happened with the Kennedy assassination.
Kennedy'nin suikastında öyle olmuştu.
No one's asked you what happened to you out on that island.
Hiç kimse sana o adada başına neler geldiğini sormadı.
No, that's not what happened.
Hayır, öyle bir şey olmuyor.
And that's why you're gonna listen when I tell you what happened last night.
O yüzden sana, dün gece ne olduğunu anlatırken beni iyice dinle.
That's what happened, all right?
Yani kapa çeneni!
That's not what happened to Sir Clive's head.
Sör Clive'ın kafası kesilmedi.
- Yeah, right. What happened to the guy that spent a week building a ramp so he could launch his car into old man Reeder's pond?
İhtiyar Reeder'ın göletine arabasını uçurmak için bir hafta boyunca rampa yapmaya çalışan adama ne oldu?
No. No, no. That's not what happened.
- Hayır, mesele o değil.
However, it's what happened to Mr. Hoapili prior to being shot that's quite interesting.
Öte yandan Bay Hoapili'nin vurulmadan önce başına gelenler oldukça enteresan.
that's what happened.
Peki.
That's what happened.
Olan şey bu.
I think he thinks the vic took a shot at Hopkins. But the truth is, no one knows what happened in that alley except for Hopkins and Timothy Brown.
Ama gerçek şu ki Hopkins ve Timothy Brown dışında kimse ara sokakta neler olduğunu bilmiyor.
That's exactly what happened.
Kesinlikle öyle oldu.
The Public Prosecutor's request that the examining magistrate investigates a suspect in a criminal case, in this case so Kenny De Groot could be arrested for what happened to your wife.
Savcı, soruşturma hâkiminin ceza davası açarak zanlıyı soruşturma isteminde bulunmuş. Bu durumda eşinizin başına gelenler nedeniyle Kenny De Groot tutuklanabilir.
In fact, she thought that's exactly what happened.
Aslında tamda bunun olduğunu düşünüyordu.
Look, I know you thought it was all connected and that finding Natasha's killer was gonna help explain what happened to Gerald Lydon, but it didn't work out that way.
Bak, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve Natasha'nın katilini bulmanın Gerald Lydon'a olanları da açıklayacağını sandığını biliyorum. Ama o şekilde olmadı.
- Yes, that's exactly what happened.
- Evet, aynen dediğin gibi oldu.
So when we bring him in, that's when we'll find out what happened to Reuben.
Onu getirdiğimizde, Reuben'e ne olduğunu ortaya çıkaracağız.
- Yes. But I don't see what that's got to do with what happened to that woman.
Ama bunun o kadına olanlarla ne ilgisi olduğunu anlayamadım.
And he insisted that his wife knew nothing about what happened in those sessions.
Ayrıca karısının bu seanslarda olup bitenleri hiç bilmediğinde ısrar etti.
So what's thought to have happened is that around 65 million years ago one of the lemur's ancestors managed to sail across the Mozambique Channel, and landed here.
Lemur atalarından bir tanesinin yaklaşık 65 milyon yıl önce Mozambik Kanalını aşmayı başararak buraya ayak bastığı düşünülmektedir.
Okay, yeah, that's what happened.
Tamam, evet, böyle olmuştu.
Well, he's, uh, he's doing quite well given the circumstances. Sadly, I don't think we're ever gonna know exactly what happened on that boat.
Yaşadıklarını düşününce oldukça iyi görünüyor.
I'll concentrate on what's important - the fact that three women have now been attacked at knife-point and it's happened on our watch.
- Önemli olan şeye odaklanacağım! Üç kadının bizim gözetimimizde bıçak zoruyla saldırıya uğramış olduğu gerçeğine!
As much as I'd like to take credit for saving your life the other night, that's not what happened out there.
Her ne kadar senin hayatını kurtarmaktan kendime pay çıkarmak istesem de orada olanlar böyle değildi.
that's what i meant 145
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what you think 208
that's what i do 333
that's what he said 357
that's what i'm saying 441
that's what i thought 979
that's what friends are for 62
that's what i'm talking about 742
that's what she said 296
that's what i want 288
that's what you think 208
that's what i do 333
that's what he said 357
that's what i'm saying 441