The truth is out there перевод на турецкий
101 параллельный перевод
Mulder, the truth is out there.
Mulder, gerçek orada bir yerde.
Mulder, the truth is out there, but so are lies.
Mulder, gerçek orada bir yerde. Ama yalanlar da öyle.
Not as long as the truth is out there.
Gerçek orada bir yerde olduğu müddetçe, pes edemem.
You're in the basement because they're afraid of you. 0f your relentlessness. And because they know they could drop you in the desert, tell you the truth is out there..... and you'd ask'em for a shovel.
Azmin nedeniyle senden korktukları ve seni bir çölün ortasına bırakıp gerçek işte burada dediklerinde onlardan bir kürek isteyeceğini bildikleri için bodrumdasın.
The truth is out there.
Gerçek orada bir yerde!
"The truth is out there," Alan.
"Gerçek orada" Alan.
The truth is out there, man.
Gerçek apaçık ortada dostum.
The truth is out there, Agent Spender.
Gerçek, orada bir yerde Ajan Spender.
The truth is out there in front of you, but they lay out this buffet of lies!
Gerçek oralarda bir yerde önünde duruyor ama yalanlar büfesinde sergiliyorlar onu!
I believe the truth is out there.
Anladin mi? Ben sadece "Gizli Dosyalari" seviyorum.
Seriously, I thank you all for your attention and to remind you of what someone rather famous once said, " "The truth is out there." " Enjoy your summer.
Cidden, hepinize dikkatiniz için teşekkür ederim ve sizlere ünlü birisinin sözlerini hatırlatmak isterim.
Much as you try to bury it, the truth is out there.
Sizin onu gömmeğe çalıştığınız kadar, gerçek orada bir yerde.
The truth is out there, people.
Gerçek ortaya çıkacak millet.
But now that the truth is out there, the case will go away.
Ve şimdi bir doğru var ki... davadan kurtuldum.
The truth is out there! Not!
Aslını isterseniz değil
This is going to sound nuts, but... we just don't have time for "The Truth is Out There" speach right now...
Bu kulağa çılgınca gelecek ama lafı uzatmanın anlamı yok.
The truth is out there!
Gerçek orada!
Sure the truth is out there... I know I sound like some X
Gerçek orada bir yerde biliyorum X-Files gibi dedim ama..
No badges saying, "resist authority" or "the truth is out there."
"Otoriteye diren" ya da "gerçek orada" diyen rozetler takma.
The truth is out there in the world people are weird, people get freaky, it's okay. ( Laughs ) Janina Gavankar : Ball : "The horrors of intimacy," I have to admit, is a phrase I pulled out of my ass when somebody at HBO...
Eğlence amaçlı kullanılan bu ürün bünyede kısa sürede bağımlılık yapıyor ve bu karaborsa ürününü sağlayan vampirlere genelde bu iş kötü niyetli insan süzücülerce zorla yaptırılıyor.
I think... the truth is out there to see... if you really want to see it.
Bence eğer kalpten görmek istiyorsan gerçek, dışarıda bir yerde.
He was enjoying the fruits of his labor fame, wealth, security when suddenly, out of his own free will he tore himself from all the peaceful pleasures of his life from the work he loved so much because he knew that there is no serenity save in justice no repose save in truth.
Emeklerinin meyvelerini alıyordu. Şöhret, servet, güvence derken o sakin, keyifli hayatının ortasında elinde olmadan kendini mutsuzluğun içinde buldu. O çok sevdiği işine rağmen.
The truth is... if there's one guy who could figure out how to bring you back... it's you.
Gerçek şu ki seni geri götürmeyi becerebilecek biri varsa o da senden başkası değil.
The truth is I'd rather be here doing things with you, even boring things, than be out there having a high old time with the boys.
Gerçeği, ben doğrusu seninle şeyler yapıyor burada olacak olan bile sıkıcı şeyler, orada olmak daha erkek ile yüksek bir eski zaman sahip.
The truth is still out there but it's never been more dangerous.
Gerçek hala orada bir yerde ama hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı.
To tell you the truth, there are times when I look at Robbie and... and at my family, and I think if this is the life he's destined to lead if all he has to look forward to is more drugs, more seizures brain surgery, retardation and if we really start runnin'out of hope he may well be better off dead.
O bir görünüm Robbiera ve varsa... ailem için, ve bence bu kader olduğunu... Sadece daha fazla kez ve eğer onu bekliyor saldırı... beyin cerrahisi, geri zekalı... ve gerçekten umut biterse... Peki o ölmek daha iyidir.
The sad truth is, Major, if there is a war now the Federation can't guarantee the safety of Bajor which means Bajor must be kept out of the fighting.
Üzücü gerçek, Binbaşı, şu an savaş çıkarsa Federasyon Bajor'un güvenliğini garanti edemez. Yani Bajor savaştan uzak durmalı.
THERE'S NO MORE TRUTH OUT THERE... THAN THERE IS IN THE WORLD I CREATED FOR YOU.
Dışarda, senin icin yarattığım bu dünyadan... daha fazla gerçek yok.
But you get me up on that gangway and roll out a keyboard with millions of keys, and that's the truth, there's no end to them, that keyboard is infinite.
Beni geminin iskelesine getiriyorsun ve... önüme milyonlarca tuşlu bir klavye yuvarlıyorsun... ve işte gerçek onların bir sonu yok. Bu klavye sınırsız.
Out there is the truth.
Dışarıda gerçek duruyor.
You need to go out there on the stump and sell the truth Westmoreland is now aying that a Communist military victory is impossible.
BU DURUMDA ÇARESİZ DEĞİLSİN ONAY RATİNGLERİN DÜŞTÜ GİDİP GERÇEĞİ YERLEŞTİR
The truths are out there... and if one day you should behold a miracle, as I have in you... you will learn the truth is not found in science... or on some unseen plane... but by looking into your own heart... and in that moment, you will be blessed... and stricken... for the truest truths are what hold us together... or keep us painfully, desperately apart.
Gerçekler orada bir yerde ve bir gün benim sende gördüğüm gibi sen de bir mucize göreceksin kalbine bakmadan gerçeğin bilimde ya da görülmeyen bir düzlemde bulunmadığını öğreneceksin... Ve işte o anda kutsanacak ve yaralanacaksın... Bizi beraber tutan veya bize acı veren birbirinden ölesiye ayrı en doğru gerçekler için.
Carl's Jr. Has this $ 6 burger, which really only costs $ 3.95 so you think you're getting some deal but the truth is, it may be the best franchise burger out there.
Carl's Jr.'da 6 dolarlık hamburgeri 3.95'e satıyorlar ve insan karlı çıktığını sanıyor.
The truth is there's no easy way to present this to you so I'm just going to come out and say it.
Gerçek şu ki bunu size anlatmanın kolay bir yolu yok. Bu yüzden olduğu gibi anlatacağım.
The truth is, there is a samurai-sama that wants so much to meet you, but he is someone who doesn't like to come out into the open, so I have come to you as his representative.
İşi kabul etmeyi arzulayan bir samuray var. Dışarı çıkmaktan hoşlanmıyor, bu yüzden ben de buraya onu temsilen geldim.
The truth is, there's gonna be other girls out there.
Gerçek şu ki, dışarıda benim için başka kızlar da olacaktır.
But I can tell you, if there is one ounce of truth in the Mormon Church and I relied on the people in this room to find out about it, I'd never know.
Ama size şunu söyleyebilirim, eğer Mormon kilisesinde şu kadarcık doğruluk payı varsa ve buradaki insanlara onu bana göstermeleri konusunda güvenmiş olsaydım asla göremezdim.
The truth is : all knowledge, everything that is and was and will be, is everywhere, out there and in all of us.
Gerçek şu ki ; geçmişteki,.. ... şu andaki ve gelecekteki her şey, her bilgi.. ... her yerdedir, dışarıda ve..
There are some things in this world so frightening... that we pretend they don't exist... the stuff of nightmares... we tell ourselves... there no such thing... but the truth is they are out there... and closer then we fear...
Yaşadığımız dünyada korkutucu şeyler yokmuş gibi davrandığımız olaylar var. Kâbuslar gibi. Birbirimize böyle şeyler yoktur deriz.
- I just wanna find out the truth. - Well, there it is.
- Ben sadece gerçeği bulmak istiyorum.
The truth is buried alive out there.
Gerçekler oraya canlı canlı gömüldü. Bana bak. Bana bak.
The truth is that there are four of them. It would have been perfect if you'd figured out there was another.
Aslında dört not vardı, eğer ki bunu fark etseydin sonuç kusursuz olurdu.
So, you know the truth About what's really going on out there, And this is what you decide to do with it?
Yani sen dışarıda olanlar hakkındaki gerçeği biliyorsun ve böyle davranmaya mı karar verdin?
This is about evidence and finding out the truth, so you sit there and be quiet.
Bu delille ve gerçeği öğrenmekle ilgili, Bu yüzden otur ve sesini çıkarma.
I know you think that everything that comes out of my mouth is a lie. I've deceived you too many times to change that now, but there's one thing I want you to know that is the truth.
Ağzımdan çıkan her sözün sana yalan geldiğini biliyorum, seni defalarca kandırdığımı da...
Jacek is telling the truth and there are still a bunch of naquadah loaded cargo ships out there, then this deal is a no-brainer.
Jacek doğruyu söylüyorsa ve naquadah yüklü bir deste gemi orda hazır bekliyorsa, bu pazarlık boş değildir.
The truth is... you'll find some name for her condition, and in another couple of years, she'll be out there abusing someone else's child, maybe even her own.
Gerçek şu ki onun durumu için bir isim bulursun, sonra birkaç yıl içinde başkasının çocuğunu taciz eder kendi çocuğu bile olabilir.
Now, the truth is, that he is running around out there doing God knows what while you are content to sit back and cover his ass repeatedly.
Arkana yaslanıp sürekli onun kıçını korumaya çalışırken Allah bilir o, ne işler çeviriyordur!
I know for a fact that man back there is posing as a doctor, when the truth is, there's five guys out front with a black hood, they're waiting to kidnap me. They wanna take me to liquefy my accounts and they're gonna shoot me in the head, execution-style.
Banka hesaplarımı boşaltıp intihar süsü vererek beni kafamdan vuracaklar.
What you need to do is you just have to go out there and be Widmark, just tell the truth, be... be who you really are.
Senin tek yapman gereken oraya çıkmak ve Widmark olmak. Onlara sadece gerçekleri söyle. Gerçekte nasılsan orada da öyle ol.
And if there is any truth to the story, they're in so deep they'll never get out.
Ve hikâyenin bir kısmı bile doğruysa, çok derine battılar bundan asla kurtulamazlar.