There's a line перевод на турецкий
1,077 параллельный перевод
I'll tell you this... there's a pretty thin line between what you do and what some outlaws do.
Bak ne diyeceğim... senin yaptığın şeyle, suçluların yaptığı arasında çok ince bir çizgi var.
Good thing there's not a red line on you.
Kırmızı çizginin olmaması ne güzel.
There's a 24-hour hot line. I think the number's on top of...
24 saat arayabileceğin bir numara var şeyin üzerinde...
There's a phone line coming into the shed here.
Bu klubeye gelen bir telefon hattı var.
He knew there was a line the niggers, the spics, the junkies, the faggots had to cross to get into people's throats.
İnsanları zencilerden, latinlerden, keşlerden, ibnelerden koruyacak bir sınır olduğunu biliyordu. O sınır kendisiydi.
It's about putting your life on the line knowing somewhere there's a bullet with your name on it.
Bir yerde üzerinde adının yazıldığı bir kurşun oluğunu bilmeden hayatını ortaya koyuyorsun.
There's a line.
Sıra var.
There are no trains at night It's a local line
Bu saatte tren olmaz. Yerel bir hat bu.
I suspect that it's got a second line of defense which is that when it's startled and when a bird might almost have got it, it mimics a scorpion. You see how the tail has looped over the back there.
İkinci bir koruma kalkanı daha olduğunu düşünüyorum, o da şu ; ürktüğü zaman, bir kuş onu nerdeyse yakalayacakken bence bir akrebi taklit ediyor, kuyruğunun yukarıda nasıl kıvrıldığını görüyorsunuz.
There was a leak in the fuel line.
Yakıt sızıntısı.
From every strategic centre and frontline stronghold their reporters are sending back the lessons of new tactics, new ways of war. The result was it's a media war. There's tremendous fakery all along the line.
.. için değil, birşeyleri daha iyi yapabilmek, mizah ve kültür de içeren, insanların kendileriyle ilişkilendirebileceği bir dergi olsun diye doğru kararda yapmak istedik.
There's a pass out to the blue line.
Mavi çizgiye doğru bir pas.
We know you've worked in places where you make it up as you go along, but we don't want that here, not when there's a polished line already.
.. Hepimiz senin, Londra'da istediğin gibi rolü değiştirebildiğin klas sahnelerden geldiğini biliyoruz.. .. Ama burada bu tip şeyler istemiyoruz değil mi? Hele böyle, yazar oturaklı bir replik verdiğinde hiç..
There's a call for Celia on line one.
Birinci hattan Celia'yi istiyorlar.
There's a line, don't you see
Sırayı görmüyor musunuz?
Well, at Noah's arcade, we like to say there's two of everything, so there's never a line.
İSPAT EDEBİLİRİM Noah'ın Hanında, her şeyden iki tane var, asla kuyruk oluşmuyor.
But there was a line at the phone.
Ama telefon sıra vardı.
Well, there's a line if I ever heard it.
Belki bunun bir anlamı vardır. Benim duymadığım.
There's a fine line between the wild and the tame, between Alaska and us.
Yabanilik ve evcillik arasında ince bir çizgi vardır. Alaska ve bizim aramızda.
Sir, there's a line.
Bayım, Sıra var.
There's a line you cross you don't never come back from.
Öyle bir nokta vardır ki orada çizgiyi aştınız mı geri dönüşü yoktur.
There's a Patrolman Williams on the line.
Williams diye bir polis telefonda.
I don't think Early Grayce even knew there was a line to cross.
Early Grace'in sınır aşma meselesini bildiğini hiç sanmıyorum.
There is a line here, all right?
Burada bir sınır var, tamam mı?
There's a line of prose from the writings of St. Teresa... which seemed more and more appropriate as I thought toward this.
Azize Terasa'nın yazılarında, üzerinde düşündükçe daha isabetli olduğunu gördüğüm, bir çok bilgi var.
There's a Mrs. McEvoy on line 1.
1. hatta Bayan McEvoy var.
Puck is still in the U.S.A. zone. There's a shot from the blue line.
Puck hala Amerika sahasında Mavi çizgiden bir şut.
Excuse me, brother, but no matter how much Uncle Joe is worth, there is a line below which we will not go!
Kusura bakma kardeşim ama Joe amca ne kadar zengin olursa olsun aşağısına inmeyeceğimiz bir sınır var.
If the president brought up a thing right now that say, "Close all schools"... do you think any kids would be trying to go out there, stand on a picket line... and wave and get billboards... saying, "Reopen schools"?
Eğer Başkan'ın aklına birşey gelse ve... "Tüm okulları kapatın" dese... sizce hiçbir çocuk oraya gidip, tek sıra olup... el kol sallayıp, "Okulları yeniden açın" yazılı... pankartlar taşır mı?
Sabrina, there's a Delores Beekman on your line.
Sabrina, telefonda Dolores Beekman diye biri var.
There was a question about the first line of a poem by Emily Dickinson. Barry apparently expected he was going to say Ralph Waldo Emerson and get it wrong. Really?
- Bir şiirin ilk mısrası... hakkındaki soruda, Barry Ralf Valdo Emerson diyerek yanlış... yanıt vereceğini bekliyordu.
- I can't talk for too long, because there's, um, one phone and a whole line of people, so- -
Fazla konuşamıyacağım çünkü sadece... bir telefon ve sırada bir sürü insan var.
I can't talk for too long because there's, um... one phone and a whole line of people, so...
Fazla konuşamıyacağım çünkü sadece... bir telefon ve sırada bir sürü insan var.
I hate to break this up but there's a Sam Tanaka on line one.
Sohbetinizi bölüyorum ama hatta Sam Tanaka diye biri var.
Er, but let's just remember, there is a fine line between good acting and hamming it up.
Ama unutmayalım ki iyi oynamakla abartmak arasında ince bir çizgi var.
Detective Wolfe, there's a call for you on line two.
Detektif Wolfe, 2. hatta sizin için bir çağrı var.
Sorry I'm late, but there's a line around the block out there.
Geciktiğim için özür dilerim ama mahallede bir kuyruk var.
There's a Natalie on line two.
Natalie diye biri 2. hatta bekliyor.
I guess my parents have sort of a Lyndon Johnson feel to them... like there's no satisfactory reason why they became parents... like my real parents were assassinated... and these people just were next in line for the job.
Bence ailemde Lyndon Johnson hissi var... neden benim ailem olduklarına dair tatminkar bir sebep yok gibi... sanki gerçek ailem suikast mağdurları... ve bu insanlar için sıralanmış gibi.
Why is there a line?
- Neden sıra var burada?
Listen, there's a spot open in the chorus line.
Şovda boş bir yer var.
There's a fine line between trust and stupidity and there's people you don't trust cos they will stab you in the ribs.
Tatlım, güven ve aptallık arasında ince bir çizgi vardır. ve bazen güvenmeyeceğin insanlar vardır çünkü bunu seni kaburgalarından bıçaklamak için kullanırlar.
As a United States Army Officer who gladly puts his life on the line everyday there's no greater conflict within me.
Hayatını her gün memnuniyetle tehlikeye atan bir Birleşik Devletler Ordusu subayı olarak daha büyük bir çelişkim yok.
There's a line in Othello about a drinker.
Othello'da ayyaşlar için bir satır var.
There is a constant line of militiamen.
Militanların çok keskin sınırları var.
But down deep you know there's a line you can't cross.
Ama derinlerde bir yerlerde aşamayacağın bir çizgi olduğunu biliyorsun.
There's a Detective Denillo on line two.
- Dedektif Denillo. Mesaj alayım mı?
There's a line of four pricks down the lab but these girls are playing dumb.
Laboratuvarda cansız yatan dört alet varken bu kızlar salağa yatıyor.
I gotta get there early before there's a line. Yeah.
Fazla sıra olmadan oraya varmalıyım.
- I'm like, "Hey, there's a line here."
- Ne? Biran, kala kaldım.
Her features are so delicate, and yet there's a peculiarity in the shape of the eyes and the line about the mouth.
. Onun çehresi çok narin, yine de gözlerinin şeklinde ve dudağındaki çizgide bir gariplik var.
there's always hope 39
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42
there's a way 67
there's always another way 25
there's a woman 38
there's an 48
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's another one 165
there's always a choice 42