Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ T ] / There's no point

There's no point перевод на турецкий

1,806 параллельный перевод
Clearly there's no point in further discussion, then.
O zaman daha fazla tartışmanın anlamı yok.
There's no point trying to change it
Çabalarım boşa düşer
There's no point trying to stop it
Çabalarım boşa düşer
There's no point even talking
Kelimeler gücünü yitirir
There's no point trying to fight it
Kavgalar neye yarar
Ah There's no point trying to change it
Çabalarım boşa düşer
I guess there's no point in telling you to stay behind?
Herhalde sana geride dur demenin bir yolu yoktur?
Despite the wisdom of pop songs, there's no point in putting our lives on hold'til love comes along.
Pop şarkılarının erdemine ters ama, aşk kapımızı çalıncaya kadar hayatımızı askıya almamız çok manasız.
The point is that there was a light at the end of the tunnel, and now the light at the end of the tunnel is no more, because you can't do that with 23 diapers a day. 26.
Mesele, tünelin sonunda bir ışık gördüğümdü. Ama artık o ışık yok çünkü bunu günde 23 bezle yapamazsın. Kız olursa 26.
There's no point in waiting.
Belki de beklemenin bir anlamı yoktur.
There's no point.
Hiç umut yok.
There's no point in even watching the game.
Maçı izlemenin anlamı kalmadı.
You have, uh, nice-lots of room, you have a beautiful draft morning, noon, and night, and there's no view, which, in this neighborhood, is a huge selling point.
Gayet ferah. Güzel bir sabah, öğle akşam esintisi. Üstelik manzara yok.
There's no point.
Önemi yok.
There's no point to this.
Bunu bir anlamı yok.
There's no point in both of us freezing to death out there.
Her ikimizin de burada soğuktan ölmesinin bir anlamı yok.
There's no point saying it
Bunlar artık konuşulacak şeyler değil...
- There's no point.
- Hiçbir işe yaramaz.
There's always a point, like the drawbridge, where no traffic, friend or foe, can did I call home?
Her zaman bir yol vardır, trafiği olmayan asma köprü gibi, dost ya da düşman evi aradım mı ben?
We have to be absolutely sure that Kira is among them, or there's no point in catching them now.
Evet? Buluşmayı yediliye karşı delil olarak kullanabilirsek suçluların ölmesi durmayacak mı?
There's no point in looking at statistics like that.
Olaya bu şekilde yaklaşmanın bir faydası yok.
There's no point in worrying, all right?
Endişelenmenin bir faydası yok, tamam mı?
There's no point...
- Kesinlikle olmaz.
There's no point in lying, Mehud.
Yalan söyleme Mahud.
If you, if you arrest... him, you will be sending a message to every gangster in town, that there's no point to change, that they're beyond forgiveness, no matter who they become,
- Bunu daha sonra konuşuruz, Çavuş. - Eğer, onu tutuklarsanız şehirdeki her bir çete üyesine geri dönüşün mümkün olmadığını ve ne yaparlarsa yapsınlar, asla affedilmeyeceklerini ve her zaman çete üyesi olarak kalacakları mesajını vereceksiniz.
There's no point for him to do that unless he's killed Mr. Matsuda.
Bay Matsuda'yı öldüremezse bunu yapmasının hiçbir amacı kalmaz.
There is no point to shoot from afar, just wasting bullets.
Uzaktan ateş etmenin, boşuna mermi harcamak dışında bir anlamı yok.
Doc was bothered there was no sign of shellfish in happy's digestive tracts, so he went back and checked the genital area... there are clear indications that the point of entry of the anaphylaxis... was through the urethra.
Doktor, Mutlu'nun sindirim sisteminde hiç kabuklu su ürünü olmamasından rahatsızdı, bu yüzden de işe baştan başlayıp, genital bölgeyi kontrol etti. Anaflaksinin giriş noktasının idrar kanalı olduğuna dair kesin işaretler var.
At three-point range, there's no way the ball would hit the rim.
Üç sayılık çizgisinden, topu yetiştirmenin imkanı yok.
There's no point in ruminating'.
Sündürmenin alemi yok.
Don't you ever feel like there's no point to any of this?
Bütün bunlar sana da çok anlamsız gelmiyor mu?
There's no point in chromosomal grafting, it's too erratic.
Kromozom naklinin anlamı yok, fazla düzensiz.
There's no point in buying them if we can't wear them to school.
Eğer onları okulda giyemeyeceksek almanın anlamı yok.
Or slip into a permanent persistent vegetative state, and then eventually you would have to pull the plug because there's no point in going on when people...
Ya da sürekli bitkisel hayatta kalabilir dediler. O zaman nihayetinde fişi çekmek gerekir. Çünkü bir anlamı...
No, there's no point system.
Hayır, puan sistemi yok.
Startin'to realize there's no point in saving up for college.
Üniversite için para biriktirmeye gerek olmadığını düşünmeye başladım.
There's no point.
Hiçbir anlamı yok.
There's no point hiding here.
Burada saklanmanın bir anlamı yok.
There's no point in running.
Kaçmanın bir anlamı yok.
there's just no point.
Hiç bir şeyin.
There's no stable fixation point.
Kemiği oturtacak sabit bir nokta yok.
There's no point in him being alive.
Hayatta olmasının hiç bir manası yok.
There's no point at staying out here as public target to humiliation
Rezilliğe açık hedef olarak burada kalmanın bir anlamı yok.
There's no point in me looking, love.
Benim bakmamın bir anlamı yok, canım.
Point, there's no time to waste.
Point, boşa harcamak için zaman yok.
There's no point in being aloof.
Uzak durmaya gerek yok.
Yeah! yeah, there's no point- -
Evet, evet faydası yok- -
There's no point being scared.
Ama korkmanın bir anlamı yok.
I had seen lots of pictures of Andrew at this point and even pictures of him as a child and I thought, "Holy crow," you know. "There's no doubt."
Andrew'nun birçok fotoğrafını görmüştüm. Hatta bebeklik resimlerini bile görmüştüm ve "Vay canına!" diye düşündüm. "Hiç şüphe yok."
There's no point in torturing her.
Ona işkence etmenin bir faydası yok.
but all security measures can be remotely reactivated, so, really, there's no point in - wow, okay, we're cool.
Ama tüm güvenlik tedbirleri uzaktan tekrar devreye sokulabilir. Bu yüzden gerçekten bunun hiçbir... Tamam, sorun yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]