Threads перевод на турецкий
534 параллельный перевод
Globe valves with fine threads on the spindles.
Millerde ince iplikli küre vanalarla.
It is very sad to love and lose somebody. But in a while, you'll forget, and you will take up the threads of your life where you left off not so long ago and you will work hard. There's lots of happiness in working hard.
Birisini sevmek ve kaybetmek çok üzücüdür ama bir süre sonra unutup hayatına kaldığın yerden devam edeceksin ve çok çalışacaksın, çok çalışmak insanı mutlu eder.
Needle and number two threads.
Şiş ve iki numara ip.
Just a number of loose threads.
Sadece bir kaç tane dağınık ipucu.
There's your tunic with threads of gold.
İşte senin altın iple dikilmiş ceketin.
Now, if these threads of mine impress Professor Pettigrew sufficiently, - our enforced diet is over.
Bu kıyafetlerim Profesör Pettigrew'u etkilerse zoraki diyetimiz biter.
? SILVER THREADS AMONG THE GOLD? ?
Altın rengin arasında gümüşler bugün yüzümde parıldıyor.
I sell threads.
Artık temiz bir işim var.
Matches the threads of the bolts.
Sürgülerin girintilerine uygun.
These threads could not be matched in West's wardrobe.
Bu iplikler West'in gardrobunda bulunanlarla uyuşmuyordu.
Now the skirts : the blue and the red with golden threads
Şimdi de etekler : Mavi ve kırmızı Altın şeritliler
There are no useless threads in the fabric of the ecosystem.
Ekosistem kumaşında gereksiz hiçbir iplik yoktur.
And beneath them, intertwined nerves like fine silk threads.
Tam burası, bu eklemlerde, Albay, bir dizi lif var. Ve onların altında, ipek iplikçikler gibi birbirine dolanmış sinirler mevcut.
They look like golden threads.
Altından yapılmış ipliklere benziyorlar.
Sometimes, the threads sing to me and tell me what to do.
Bazı günler iplik kendiliğinden kayıyor.
His fingers, so deftly knotting the threads,... seemed to be weaving with a fatal logic, her own doom.
Ustalıkla gerilen o iplikler sanki kötü kaderini de şekillendiriyordu.
My lord, the strange, damnable, almost diabolic threads of this extraordinary, tangled web of intrigue will shortly, my lord, reveal a plot so fiendish, so infernal, so heinous...
Lordum, bu olağanüstü karmaşık entrika ağının tuhaf, neredeyse şeytani bağlantıları az sonra öyle zalim, öyle haince bir komployu gözler önüne serecek...
I'll get myself a car with a player, fancy threads, and offto Yalta!
Teybi ve havalı kar zincirleri olan bir araba alıp, Yalta'dan vınnn!
Hey, man, with threads like that, it figures you've got to be loaded, right?
Bu çalımlarına bakarsak anlaşılıyor ki oldukça isteklisin, doğru mu?
Six million former slave labourers - Poles, Russians, Yugoslavs, Estonians, Czechs, French - free to pick up the threads of their lives, now that their German masters have gone.
Köle işçi olarak çalışmış altı milyon kişi Lehler, Ruslar, Yugoslavlar, Estonlar, Çekler, Fransızlar hayatlarına kaldığı yerden devam etmekte özgür.
" I felt as if there were invisible threads between us.
Aramızda görünmez bağlar varmış gibi hissettim.
"I felt as if invisible threads from her hair " still twisted themselves around me.
Saçındaki görünmez tellerin etrafımı sarmış gibi hissettim.
"And when she completely disappeared there, over the ocean " then I felt still how it hurt, where my heart bled "because the threads could not be broken."
Okyanusun üzerinde gözden tümüyle kaybolduğunda o zaman acıyı ve yüreğimin kanadığını hissettim.
You have blue threads all over your back and shoulders.
Sırtınız ve omuzunuz mavi ipliklerle kaplı.
A few threads to trim off and we're all finished.
Fazlalıkları biraz düzeltiriz ve bu işi bitiririz.
Glues, needles threads in all colors, ointment for corns, band-aids, cotton, alcohol.
Uhu, bally, iğne her renk iplik, yara için merhemler, ilk yardım bantları, pamuk, alkol.
A few threads of a spider's web was all that was then between Muhammad and murder But he was a man not to be killed
Muhammed ile ölüm arasındaki tek engel incecik bir örümcek ağıydı... O, öldürülemeyecek bir insandı.
Now that there is room in this corner your father will build a shelf for my needles and threads so that your little brother will not lose what I need, and- -
Artık o köşede yer olduğundan baban, iğnelerim ve ipliklerim için bir raf kuracak ki ufak kardeşin ihtiyacım olanları kaybetmesin ve...
I've got the finest, first quality cloth, all colors of ribbons, buttons and threads.
En iyi, birinci kalite kumaşlarım her renkten kurdelelerim, düğmelerim, ipliklerim var.
- Where'd you get those threads?
- Bu kıyafeti nereden buldun?
They manipulate the threads with modified limbs, the spinnerets.
İplikleri örü memesi denen, değişim geçirmiş uzuvlarıyla işlerler.
Many distinct threads.
Birbirinden farklı birçok zincir vardır.
Other people think that the two alternative histories have equal validity that they're parallel threads, skeins of time that they could exist side by side.
Bazı insanlar bir kişinin paralel evrenlerde farklı hayatlar sürebileceğini ve ayrı ayrı var olabileceklerini mümkün görüyor.
History consists for the most part of a complex multitude of deeply interwoven threads biological, economic and social forces that are not so easily unraveled.
Tarih ; ekonomik, biyolojik ve sosyal güçler anlamında kolaylıkla öngörülemeyecek bir ihtimaller örgüsünün potansiyelini taşıyor.
I saw some great threads today, all embroidered.
Bir sürü güzel kıyafet gördüm bugün, hepsi nakışla işlenmiş.
"'Shall I come in And cut your threads off?
"İçeri gelip ipliklerinizi keseyim mi?"
Your hair, glistening like threads of gold.
Saçların, sırma gibi pırıl pırıl.
We gotta get some new threads before we hit the Princess.
Princess'a gitmeden önce biraz yeni film almalıyız.
Buy some threads, I'm running a class act here.
Üstüne yeni bir şeyler al, burada birinci sınıf oyunculuk yapıyorum.
Hey, easy on the threads, man.
Hey, kıyafetlere dikkat et, ahbap.
I have to supply the threads myself.
Parası benden çıkıyor.
Make sure there's none on the threads.
Dişlerin üzerinde kalmamasına dikkat et.
Someday I'm gonna be wearing threads like that.
Bir gün ben de böyle giyineceğim.
[Crockett] Hands off the threads, toots.
Kıyafetime dokunma, tatlım.
But tonight, put on your best threads and go to Club Violins.
Ama gece en iyi elbiselerinizi giyip Keman Kulübü'ne gideceksiniz.
Putting on your best threads and looking human.
En iyi kıyafetini giyip insan gibi görünmek.
The kid in the funny black threads.
Oradaki siyah garip giysili çocuk.
He explained it was Egyptian in origin and contained so many warp and weft threads, which I didn't understand.
Söylediğine göre kumaş Mısır'dan gelmeydi, ve bir çok ters ve düz ilmekle örülmüştü, her ne demekse.
The threads are sticky.
Ağ ayrılmıyor, çok yapışkan.
She's put threads everywhere.
Her yere koyuyor.
Nice threads.
- Güzel takım.