Tm перевод на турецкий
2,191 параллельный перевод
They smashed him up like a piñata.
Pinata gibi ağzını burnunu dağıtmışlar.
- Are... are you serious?
Dışarıda arabaları dağıtmıyormuş.
I'm not, I'm not, I just...
Dağıtmıyorum, sadece...
And introduce yourself to michelle and her boyfriend?
Michelle ve erkek arkadaşına tanıtmıyorsun?
Doesn't sound like proof, Mr. Darbo.
Kanıtmış gibi gelmiyor Bay Darbo.
They striked at the workshop 4.
4 numaralı atölyeyi dağıtmışlar.
Gabriele had me drag 132 pounds of chains, for a three-hour show.
Gabriele bana 90 kiloluk demirleri taşıtmıştı. Şov üç saat sürmüştü.
I guess that must hurt.
Sanırım bu acıtmış olmalı.
Ain't no handouts here.
Hayır dağıtmıyoruz burada.
Hey, you trash a place pretty good.
Evi iyi dağıtmışsın.
When I got home... Arlo had trashed the place, and the drugs were gone.
Eve geri geldiğimde Arlo ortalığı dağıtmıştı ve ilaçlar gitmişti.
It'll give me something else to think about.
Biraz aklımı dağıtmış olurum.
He probably came in over the Mexican border, passed himself off as a Mexican-American, and killed Vargas to tie up any loose ends.
Muhtemelen Meksika sınırından gelmiştir kendini Meksika asıllı Amerikalı olarak tanıtmıştır sonra da Vargas'ı öldürüp işini tamamlamıştır.
Hey, carnal, I know you're upset about what you saw, but you can't- -
Gördüğün şey seni dağıtmış biliyorum ama sen..
Okay, look, um, what Bug said to you..
Pekala, bak. Bug'ın sana söyledikleri biliyorum ki canını acıtmıştır.
It just didn't resemble the type of person that he was.
Orası, Restrepo'nun kişiliğini yansıtmıyordu.
TM.
Garaj.
That looked like it hurt a lot more.
Bu, canını daha çok acıtmış gibi görünüyor.
You have nice reflections on it.
Kendi düşüncelerini güzel yansıtmışsın.
Don't hit me because it doesn't hurt!
Bana vurma çünkü acıtmıyor!
And you do this over and over and over again many dozens of times and eventually you purify it to a level that you can use in a bomb.
Bunu tekrar ve tekrar onlarca kere yaparsanız,... sonunda bir bombada kullanılabilecek derecede arıtmış olursunuz.
This one just doesn't do you justice!
Bu güzelliğini hiç de adil bir şekilde yansıtmıyor.
Because she hurt you.
Çünkü o da senin canını acıtmıştı.
Her research. Must've been very hurtful to read all the things that she wrote about you.
Senin hakkında yazdığı tüm o şeyler sebebiyle canını acıtmış olmalı.
For what it's worth, it might take the heat off of you.
Her neyse dikkati üzerinden dağıtmıştır.
Looks like you screwed up royally this time, eh, Weeks, huh?
Dağıtmış herifler gibi demek.
Then they... They trashed my house'cause of the money I owed.
Benim evimi dağıtmıştı, ona borcumdan dolayı.
Casey copied my file and spread it around.
Casey dosyamı kopyalayıp, etrafa dağıtmış.
You hold yourself out as an arbiter of people's honesty, Yet time and again you've reversed yourself, Dr. Lightman.
İnsanların dürüstlüğü konusunda karar veren biri olarak bize kendinizi tanıtmıştınız ama şu an taraf değiştirdiniz, Dr. Lightman.
You-You're not distracted by relationships.
Sen - ilişkilerin senin zihnini dağıtmıyor gibi.
Ooh, that's gotta sting.
Bu acıtmış olmalı.
Ooh, that's got to hurt, Walter.
Bu acıtmış olmalı Walter.
Some mouths, however much they bite, don't affect me.
Bazı ağızlar, ne kadar ısırsalar da, canımı acıtmıyorlar.
Aimee's mom was distracted by a mother looking for her daughter, and she's blaming herself for looking away.
Kızını arayan bir anne, Aimee'nin annesinin dikkatini dağıtmış ve başka yöne baktığı için kendini suçluyor.
So the climate and the winds dealt a tough hand to the ancient Aboriginal peoples. continuing with the hunter-gatherer lifestyle made more sense than taking up farming.
İklim ve rüzgarlar, kadim Aborijinlere zorlu bir el dağıtmıştı. Kıtanın büyük bir kısmı kurak ve susuz olduğu için çiftçiliğe başlamaktansa, avcı-toplayıcı yaşamlarına devam etmek çok daha mantıklıydı.
Names don't reflect that.
İsimler bunu yansıtmıyor.
Yeah, and after Hunt, DOC dispersed them.
Ceza İnfaz Kurumu Hunt'tan sonra onları dağıtmış.
The dry erase board doesn't accurately reflect the time suck that is my family and my job.
Tahta, ailemle işim tarafından yenen zamanımı yansıtmıyor ama.
Well, I guess we're opposites.
Biz tam zıtmışız.
- Yes, WPK did publicity for her book.
Kitabını WPK tanıtmıştı.
Airplane mirrors aren't accurate, are they?
Uçakların aynaları gerçeği yansıtmıyor, değil mi?
Of course not.
- Elbette ki yansıtmıyor. - Ev aynaları gibi iyi değiller.
Today at school lennox handed out flyers Containing an original poem Rhyming her principal's name in a creative way that
Bugün, Lennox okulda müdürün adıyla kafiyeli Bayan Lunt ile pek hoş durmayan yaratıcı bir şiir yazan broşürler dağıtmış...
For whatever reason, he starts calling himself Chris Gerhardt when he was living with a family in Connecticut.
Connecticut'da bir aile ile birlikte yaşarken kendini Chris Gerhardt olarak tanıtmış.
That's got to hurt.
- Bu acıtmıştır herhalde.
Remember when you were locked out of the locker room in your underwear, and the boys took pictures and they put it all over school?
İç çamaşırlarınla malzeme odasında kilitlendiğini hatırlıyor musun? Çocuklarda onun fotoğrafını çekmiş ve okulun her tarafında dağıtmışlardı.
She's calling for you She's coming...
Bu kızın sana ihtiyacı var, seni istiyor... Canını acıtmıyor musun?
At least I didn't call myself Hermes
En azından... kendimi Hermes olarak tanıtmıyorum.
Evidence - -
Kanıtmış...
I had a girlfriend once and a bit on the side.
Bir kız arkadaşım vardı ve ona kendimi farklı birisi gibi tanıtmıştım.
That's gonna bruise.
Bu acıtmıştır.