To change перевод на турецкий
22,090 параллельный перевод
Now, do you really feel like you've done the work to change that?
Bunu değiştirmek için gerekenleri yaptığını düşünüyor musun?
There's something that you don't seem to understand. Nothing is going to change.
Hiçbir şey değişmeyecek.
You want to change people's lives?
İnsanların yaşamlarını değiştirmek ister misin?
What if I could promise you that was about to change?
Peki ya size bunu değiştirmenin sözünü verebilseydim?
We shouldn't have to change.
Değiştirmemeliydik.
- No, no, no. No, I don't want you to change who you are.
Hayır, senden değişmeni istemiyorum.
But you can't expect me to change who I am, either.
Sen de benim değişmemi beklememelisin.
Everything's about to change, Bill.
Her şey şansa kaldı Bill.
I saw a man once, a long time ago, when he was beginning to change.
Uzun zaman önce bir adam görmüştüm. Değişmeye başlıyordu.
We need to change this. We need to do it ourselves together.
Bunu birlikte yapmalıyız.
We need something to change.
Değişikliğe ihtiyacımız var.
I mean, I'd like to change the facts, Mr Baptiste.
Gerçekleri değiştirebilmeyi çok isterdim Bay Baptiste.
But I need to change..
Ama bunu değiştirmeliyim.
Then-is no one I.n the house. So I was just helping Mini to change.
Evde kimse olmadığı için Mini'ye ben yardım edeceğim.
we can decide it's never too late to change.
Değişiklik yapmak için çok geç olmadığına karar verebiliriz.
Okay, but even if we get to the crash site... How are we supposed to change what is literally written in stone?
Tamam, ama kaza alanına ulaşsak bile... biz nasıl taşda yazanı direk değiştirebileceğiz?
Now you want to change that?
Şimdi değiştirmek mi istiyorsun?
Mclntyre was gonna fire your ass, and I got her to change it to a probation.
Mclntyre seni kovacaktı. Sayemde deneme süresiyle yırttın.
Well, you still have 24 hours to change your mind.
Fikrini değiştirmen için hâlâ 24 saatin var.
.. that she thinks her circumstances are about to change.
.. Durumlarının değişmek üzere olduğunu düşünüyor.
And I got the impression that she thinks her circumstances were about to change.
Ve koşullarının değişmek üzere... olduğunu düşündüğü izlenimini edindim.
She said that... that you got into politics because you wanted to change the world and that I got into politics because I wanted to win.
Senin dünyayı değiştirmek için, benimse sadece kazanmak için politikaya atıldığımı söylemişti.
Well, what are you suggesting, besides that I'm a terrible person with no ability to change?
- Ne diyorsun o zaman? Benim korkunç bir insan olduğum ve değişmeyeceğimden başka?
We started four years ago, just the three of us with some homemade lesson plans and a desire to change.
Bir şeyleri değiştirmek arzusuyla ve birkaç ev yapımı ders planıyla sadece üçümüz 4 yıl önce başlamıştık.
Rusty : So, he's basically a dude in a gold raincoat who figures out how to change the weather to fight crime.
Demek temel olarak adam, suçla savaşmak için hava koşullarının nasıl değiştirileceğini keşfetmiş, altın rengi yağmurluk giyen bir tip.
My father's trying to change that.
Babam bunu düzeltmeye çalışıyor.
And if we wanted to change things, compadre, we probably could.
Eğer işleri değiştirmek istesek yoldaş, büyük ihtimalle değiştiririz.
You talk and you talk about Grey, but you don't do anything to change the situation.
Sürekli Grey hakkında konuşuyorsun ama durumu değiştirecek bir şey yapmıyorsun.
I'm sorry. I have not had a chance to change.
Özür dilerim, üzerimi değiştirmeye fırsatım olmadı.
You also have a tendency to change the subject and ask a lot of questions when it's really bad news.
Ayrıca konuyu değiştirmeye de meyillisin ve kötü haberin olduğunda bir sürü soru sorarsın.
Yes. And we're not going to change a thing.
Evet, hiç bir şey değiştirmeyeceğiz.
- Do you have something to change into?
- Üstünü değiştirmeyecek misin?
- to change your mind and talk to us.
-... seni şehir hapishanesine göndereceğiz.
Here's to change.
Değişikliğe.
To change.
Değişikliğe.
I-I think you have to tell him the truth, Norma, that... that we're together and that we love each other and it is not gonna change.
Bence doğruyu söyle ona. Birlikte olduğumuzu, birbirimizi sevdiğimizi ve bunun değişmeyeceğini söyle.
I'm the one who made the mistake of coming to you, thinking that my marriage could change, that things could be different.
Sana gelmekle hata eden bendim. Evliliğim değişebilir, bazı şeyler farklı olabilir diye düşündüm.
He begged me, Barton, and I felt it was my duty as his doctor to help him if-if he wanted that change.
Bana yalvardı, Barton ve o değişmeyi istediyse bir doktor olarak benim görevim ona yardım etmektir diye düşündüm.
Sincerely, okay? But I'm not gonna change who I am - just to get your parents to like me.
Hem de içtenlikle ama ailen benden hoşlansın diye olmadığım biri gibi davranamam.
Guess what, I've been this close to people who actually did change the world, and it turns out I like being an Indian better than I like trying to be a chief.
Meğer şef olmaya çalışmayı daha iyi bir Kızılderili olmaktan daha çok seviyormuşum.
Phil and I had a bumpy ride, but I wouldn't change a cottonpickin'thing'cause it led us to our destination :
Phil'le çok sıkıntılı bir ilişkimiz oldu. Fakat bu ilişkiyi hiçbir şeye değişmem. Çünkü bu ilişkiyle özel bir bağ kurduk.
What did he change it to?
Neye dönüştürdü?
Sizz, you ready to make a change?
Sizz bir değişiklik yapmaya hazır mısın?
You got to call Andre right now, tell him you're making a change.
Ama Andre'yi hemen arayıp ona bir değişiklik yaptığını söyle.
I've a feeling our fortunes will change today. They need to!
Kaderimiz değişecek gibi hissediyorum!
I mean, I tried sometimes to expand our range a little and talk about climate change, but she found that kind of boring so...
Yani, ben ara sıra kapsamımızı birazcık genişletmeye ve iklim değişikliği üzerine konuşmaya çalıştım ama o bunu sıkıcı buldu, o yüzden...
I thought it would be a nice change from everyone eating their cereal separately, plus give me a moment to make my case for watching the lieutenant and Buzz interview Gene Hecht today.
Herkes ayrı ayrı mısır gevreği yiyeceğine güzel bir değişiklik olsun istedim. Hem bu arada komiserin ve Buzz'ın bugün Gene Hecht'le yapacağı görüşmeyi izleme konusunu konuşuruz dedim.
All I do is play it over again in my mind, trying to figure out how I could change it.
Olanları sürekli aklımdan geçirip daha farklı ne yapardım diye düşünüyorum.
This is $ 37 and change for you to walk away for good.
Burada fikrini değiştirmen ve gitmen için 37 dolar var.
You opened your heart to love and let it change you.
Kalbini aşka açtın ve seni değiştirmesine izin verdin.
Oh, and you'll need to start a change-of-address list.
Ve adres listeni değiştirmekle başlamalısın.